15/01/2011 | Yazar: Yıldırım Türker

Hayatın küçük lütufları, tam da göğsünüzün iyice karardığı, bulutlandığınız anlarda elinizden tutuverir. Başınızı okşar.

Hayatın küçük lütufları, tam da göğsünüzün iyice karardığı, bulutlandığınız anlarda elinizden tutuverir. Başınızı okşar. Çoktan tükendi sandığınız yaşama iştahınızı bir anda coşturur. Hayatı yaşanılası kılan, o küçük lütuflarıdır. Küçük olmalarının nedeni, ıskalanmaya, kanıksanıp görmezden gelinmeye yatkın oluşlarındandır. İktidarın uğultulu itiş kakışı içinde pekâlâ es geçilebildiklerinden. Vakitsizliğe kolayca kurban edilebilirliklerinden.

Hayatın küçük lütufları, dişidir. Onlara açık olmak güçlendirir ama iktidar sahibi yapmaz insanı.
Gabriel Garcia Marquez’in Subcomandante Marcos’la yaptığı söyleşiyi bulup okuyun.
20 yıldır yerlilerle birlikte Lacando’nun ormanlarında yaşayan, Meksika’nın, Latin Amerika’nın, giderek dünyanın kaderi üstüne taptaze, çıtır çıtır bir dil üreten güzel gözlü Marcos’un anlattıkları iyileştirir sizi de. “Herkes çoğunluğun adına konuştuğunu sanıyor ama biz azınlık adına konuşuyoruz” diyor. Mücadelesi, dinamiğini azınlıkların temsili sorunsalından alıyor. Çelişkiyi, yerleşik düzenin ‘mesai saati’yle yerlilerin ‘kum saati’ arasındaki uyumsuzluk olarak gördüğünü söylüyor. Dünyanın mesai saatine kayıtsız şartsız ayak uydurmaya yanaşmayacaklarını tekrarlıyor.
Edebiyatla büyüdü
Dünya solunun tıkanmış diline karşı iktidara aday olmayan, uzun vadede tamamıyla iktidarsızlaştırılmış bir dünya için yontulan dişi bir dil.
O dilde hamasetin en ufak tınısına, şahadetle beslenen şanlı savaş lehçesine yer yok.
Öncelikle edebiyatla büyüdüğünü, 12 yaşına bastığında kendisine hediye edilen güzel ciltli ‘Don Kişot’un, Shakespeare’in, Lorca’nın, sonra Llosa’nın, Marquez’in ve diğer Latin Amerikalı yazarların kendi suç ortakları olduğunu söylüyor. “Edebiyat, içinde barındırdığı sarkazm ve mizahla bizi Marx ve Engels için işe yaramaz kılmıştı” diyor. Daha sonra okumuş onları. Ama “Arkadaşlarınız sizi komünist olarak görüyor mu” sorusuna, “Hayır, sanmıyorum. Ancak, beni bir turba benzetirlerdi. Dışı kırmızı, içi beyaz” diye cevap veriyor. Yazmakta olduğu kitabı anlatırken “Felsefemizde ne kadar çok çelişkiyi barındırdığımızı anlatmayı deneyeceğim” diyor. “Bir devrimci ordunun neden iktidarı ele geçirmek istemediğini, bir ordunun görevi olmasına rağmen neden savaşmadığını yazmaya çalışacağım.”
Marcos’un başucu kitaplarından olduğunu söylediği, Lorca’nın ‘Çingene Romancerosu’nu açıyorum. “Geniş sümbül eteğiyle ay / geldi demirci ocağına. / Oğlan aya bakar, bakar hep / oğlan öyle kalakalmış da.” dizeleriyle başlayan.
Özgürlüğün sınırı, düşgücü! Yüzde yüz sivil, yüzde yüz hülyalı bir dilin kışkırttığı düşgücüyle genişler özgürlüğün ufku.
Şefkati, şiddeti denetimsiz
Marcos’un örneğini verdiği o dişi dil nasıl bir şey öyleyse?
Çapkın bir dil, öncelikle. Şefkati, şiddeti denetimsiz.
Doğurgan; bütün ihtimallere ve imkânlara açık.
Yolunda menzili kesin, hedefi keskin tutmayı düstur edinmeyen, her şeyden öte militarist hiyerarşinin aksanıyla zedelenmemiş bir dil.
Yaşayan her şey karşısında bir mucizeyle yüz yüze gelmiş gibi şaşkın, hayran ve saygılı bir dil.
Entelektle meselesini çözerken yüreğini asla karartmayan, mizah duygusunun bilediği sonsuz düş gücüyle sevinç ve mutluluk dışındaki her şeyi ikincil gören bir dil.
Özgürlük ve eşitlik dili. Aşk ve devrim dili.
İktidarın her türü karşısında saygısız; vermenin, her an verebilecek kadar biriktirmenin hazzından vazgeçmeyen bir dil.
Hizaya sokulup hazırolda bekletilirken yanındakinin alnının terini silebilen bir dil. Laubali dedikleri dil.
Sayın’ları, saygıdeğer’leri umursamayan bir dil. Başkanım’ları, efendim’leri tiye alan bir dil.
Her şeyi birbiriyle tartarak değerlendirmeye yanaşmayan, her şeyi özgül varoluşuyla çizen bir dil.
Yaşamaya kışkırttığı için bozguncu bir dil.
İktidara aday olmadığı için her dem taze bir dil.
Soyunmaktan korkmayan; kuytularda süslenip püslenip öyle ortaya çıkmayan bir dil. Çıplak bir dil.
Korkulara, yasaklara, törelere pabuç bırakmayan bir dil.
Cesur; cesaretini böbürlenmeden gösteren bir dil.
Şiirini özgürlükten alan bir dil.
 

Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam