09/06/2009 | Yazar: Deniz Deniz

Şu Amerikalılar bir alem valla. Başkanları ise bir başka alem. Şaşırtıyorlar da şaşırtıyorlar.

Şu Amerikalılar bir alem valla. Başkanları ise bir başka alem. Şaşırtıyorlar da şaşırtıyorlar. "Ortadoğu'ya Haçlı seferi yapıyoruz" diyen başkanın yol açtığı nefretin izi taptazeyken, onun yerine gelen haçlı seferine maruz kalan aynı İslam dünyasına "esselamün aleyküm" diye sesleniyor. Yok yok kesin iki yüzü var şu Amerika'nın. Biri Ebu Gureyb kadar şeytani, biri de Obama kadar melek. Mısır'da üniversite öğrencileri huzurunda tüm Müslüman dünyaya "esselamün aleyküm" diyerek seslenen Birleşik Devletler başkanı Barack Obama, Kur'an’dan ayetlerle "farklı ırkların kaynaşıp tanışma amaçlı olduğunun" altını çiziyor.

Sadece İslam âlemine değil LGBTT kesime de son derece şık mesajlar gönderiyor. "Amerika sizlerle gurur duyuyor" diyerek tarihe geçen Bill Clinton'ı en az bir adım sollayarak, 2009 Haziran ayını LGBTT onur ayı olarak ilan ediyor. Dahası mesajında aynen şöyle dedi: "LGBT Onur Ayı süresince LGBT cemaatini, meclisi ve Amerikan halkını, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımı yapmaksızın herkese eşit haklar verilmesini teşvik etmek için birlikte çalışmaya davet ediyorum".
 
Gül ve Erdoğan ne zaman şaşırtacak
 
Hadi haklarını yemeyelim bir süredir bizim liderler de şaşırtıyor. Önce cumhurbaşkanı Gül, "Kürt sorununda daha önce olmadığı şekilde çözüme yakın duruyoruz" dedi. Daha bu sözlerin tartışması devam ederken bu kez Başbakan R.T. Erdoğan ise, "Azınlıkları bu ülkeden kovduk. Bunlar ırkçı faşist politikalardı" demesin mi? Bekir Coşkun bile bu lafa şaşırmış olacak ki, "Yanlış adam doğruyu söyledi" diyecekti. Biliyorsunuz "farklılıklarla beraber yaşamanın elzemi ve zarureti" üzerine kurulu ve İslam âlemine zeytin dalı uzatan Obama'nın Mısır konuşması Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı ve Cumhurbaşkanınca "aynen altına imza atıyoruz" şeklinde karşılandı.
 
İşte bu noktada Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Başbakanına sorulacak en hayati soru şudur: "Sayın Gül ve Erdoğan, Amerikan Başkanı Obama'nın demokrasi ve birlikte yaşama konusundaki konuşmalarına olduğu gibi, aynı Obama'nın LGBTT kitle için verdiği sözlerin de altına imza atma cesaretini gösterebilecek misiniz? Yoksa şu aralar destekçiniz olan yandaş medyadaki bazı kalem erbaplarının ve çevrenizdeki bazı tutucuların etkisinde kalarak, 'bazı konulara evet ama bazı konulara hayır' şeklindeki tutumunuza ve böylelikle yedi yıldır demokrasi konusunda sürdürdüğünüz çifte standarda devam mı edeceksiniz?"    
 
Gül ve Erdoğan'ın başını çektiği ve kökleri milli görüşe dayanan şu anki siyasi iktidar söylem olarak, AB, demokrasi ve insan haklarını dilinden düşürmüyor. İşte samimiyet sınavı da tam da bu noktada başlıyor. Samimiyetin göstergesi ise çok basit aslında: Demokrasi ve insan hakları dedikleri kavramları içleri boşaltılmamış, yerel şartlara uyarlanmamış, gerçek anlamlarıyla okuyup uygulamaya sokmak. Bakın yine Cumhurbaşkanı Gül'ün özellikle başörtüsü ve de daha da özelde eşi Hayrünisa Gül'ün malum başörtüsü mücadelesi için sık sık dile getirdiği ve benim de onayladığım bir söylemi vardı. "Bu eşimin bireysel tercihidir" diyordu Gül. Bir bireysel tercih olarak, başörtüsünü demokrasi ve insan hakları kapsamında değerlendiren -ki bizce de öyledir- Gül'ün, benlik anlamında tercih olmasa bile, görünürlük anlamında bir tercih olarak gösterilebilecek eşcinselliğe de bu kapsamda bakmasını beklemek en doğal hakkımız.
 
Hadi sırf bu yazı için "edepsizlik yapmayıp" AK Parti diyelim ve bu partiden arada sırada da olsa, yükselen umut verici çıkışlardan birinin altını çizelim. Geçenlerde sanırım Teke Tek programında AK Parti eski genel başkan yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın "azınlıklar" konusundaki son derece yenilikçi ve uygar çıkışının. Lozan'da belirlenen azınlık kavramının günümüz şartları için yetersiz kaldığını, azınlık kavramının küreselleşen dünyayla birlikte genişleyip çeşitlendiğini ifade ettikten sonra, hiç gocunmadan, komplekse kapılmadan, "Evet farklı cinsel eğilimler de artık azınlık kavramı içinde değerlendirilmeli" diyordu Fırat. Ve bu çıkış bile en az Zafer Üskül'ün 3. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşmaya katılması ve olumlu mesajlar vermesi kadar umutlandırdı. Ama elbette bu çıkışlar tek başına LGBTT bireylerin taleplerini karşılayacak güç ve düzeyde değil.
 
Siz talip olmayacaksanız CHP şimdiden talip
 
Ya ne olacak? AK Parti -bakın hâlâ edepsizlik yapmamaya özen gösteriyorum- LGBTT sorunu konusunda tez zamanda bir karar verecek, ya bizlerden "bunlar" diye söz eden o şahsın dünya görüşüne, şakşakçısı olan medyanın nefret söylemlerine kapılacak ya da en kısa zamanda bu sorunu ve sorunun mağdurlarını karşısına alıp medeni bir çözüm için ilk adımı atmaya başlayacak. Aksi takdirde bu güne kadar çözüm noktasında çözümsüzlük üretirken son zamanlarda pek çok soruna demokrasi penceresinden bakmaya başlayan CHP bu sorunu da sahiplenecek gibi görünüyor. Bunu ben uydurmuyorum, eşcinsel hakem olayı ile ilgili meclise soru önergesi veren CHP’li Sevigen bunun böyle olacağının işaretini veriyor zaten. Düne kadar pek çok demokratik soruna statükocu yaklaşımıyla yerinde sayan CHP son zamanlarda bütün bu konulara demokrasi penceresinden bakmaya başladı. Başörtüsü ve Kürt sorununa insan hakları penceresinden bakmaya başlayan CHP'nin üstüne bir de LGBTT sorununa da aynı pencereden bakmaya başladığını göze alın ve sonra ilk genel seçimde bir tahminde bulunun. Bizden uyarması.
 
"Kopenhag Kriterlerini, Ankara kriterleri yapar yolumuza devam ederiz" diye diye yüzde 47'yi gören ama ne zamanki "ya sev ya terk et" türünden parazitler üretmeye başlar başlamaz 8 puan kaybeden bir Başbakan tarihe geçmek istiyorsa, o kriterleri bir daha okuyup iyice içine sindirmeli.
 
"Türkiye'deki LGBTT'lerle de onur duyan devlet yöneticileri" umuduyla yazıyı bağlıyor ve başta sorduğumuz soruyu tekrarlıyoruz: "Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı, Başkan Obama'nın LGBTT’ler için söylediği sözlerin de altına imzanızı atıyor musunuz?"   


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret