07/08/2014 | Yazar: Mehmet Mutlu

Bu metin ‘mekteb’e içi kavramlarla dolu bir çantayla girmeyi, yani fuhuş meselesini Marksizm’in kavramlarıyla tartışmayı öneriyor.

Fuhuş yalnızca, işçinin umumi fahişeliğinin özel bir ifadesidir.
(Karl Marx, 1844 El Yazmaları)
 
Hikâyelerimiz özünde, insanların koşulduğu arabaları çeken Biharlı emekçilerinkinden ya da Bombay’deki bir fabrikada yarı zamanlı çalışan Kalkütalı işçilerinkinden farklı değil.
(Seks İşçileri Manifestosu, Kalküta, 1997)
 
Sarıgazi demokrasi Cad. Fuhuş pazarlığı yapanlar CEPHELİLER tarafından halka teşhir edilip dövülerek cezalandırıldı.
(@HALK_CEPHESİ, Twitter, 2014)
 
Vesikasından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir kadının maruz kaldığı şiddete, fuhuş pazarlığı yaptığı “gerekçe”sine iliştirilerek internet ortamında dolaşıma sokulan fotoğrafı aracılığıyla tanık olduk.[1] Pornografik temsillerdekine benzer bir biçimde kadının diz çöktürülmüş bedenine (gürültülü bir boşalma anına değil ama korkunun ve çaresizliğin göstergesi olan sessiz bir ağlama anına) odaklanan ve böylelikle şiddeti pekiştirerek yeniden üreten bu fotoğraf, beraberinde bir dizi tartışmayı da getirdi.
 
Tartışmanın bir tarafında, meseleyi “ahlak/sızlık-yozlaşma” kadrajına sıkıştıran ve “fahişe”yi hedef alan fiziksel/sembolik şiddeti “halkın değerlerini savunma” söylemiyle açıklayan bir bakış açısı, diğer tarafta ise “seks işçisi”ne yönelen şiddete ve meselenin algılanma biçimine ahlak/çılığı sorgulayan argümanlarla itiraz eden, bunu yaparken de çoğunlukla devrimci ahlak kavramına yönelen epistemik şiddeti açığa çıkaran tepkiler yoğunlaşıyor.
 
Bu yazı ise meselenin, yani ticari seks ile çevresindeki iktisadi, kültürel, siyasal vb. ilişkilerin etraflıca anlaşılabilmesi için ahlak kavramıyla sınırlı bir tartışmanın/taraflaşmanın yeterli olamayacağı düşüncesinden yola çıkarak, Marx’ın kavramlarının işletilmeye çalışılacağı bir tartışma öneriyor. Kavramları işletmeye girişmeden önce, solun fuhuş karşısındaki mevcut konumlanmasına göz atmakta fayda var.
 
Solun seks pozisyonları
 
İlerlemeden belirtelim; fuhuş bahsinde açığa çıkan tablo memlekete özgü değil. En geniş anlamıyla solun fuhuş karşısındaki evrensel tepkilerini iki kategoride toplamak mümkün: 1) Fuhuşun kadına yönelen bir şiddet biçimi (daha açık bir ifadeyle tecavüz) ve/ya ahlaksızlık olarak görülerek reddedilmesi, 2) fuhuşun bir iş olarak kabul edilmesi ve suçla (ya da ahlaksızlıkla) ilişkilendirilmesinden vazgeçilerek örgütlenmesi. [2]
 
Bu saflaşmada, daha geniş bir perspektiften bakıldığında yakın konumlarda bulunanların da ayrıştığını; örneğin seks işçiliği, metalaşma, sömürü ya da kölelik kavramlarına ilişkin tartışmalarda, feminist çevreler arasında da farklı tanım ve tutumların söz konusu olduğunu belirtmek gerekiyor. Marjolein van der Veen (2001), yukarıdaki kategorilerden ilkinin radikal feministler ve Marx’ın ilk dönem yazılarından (1844 El Yazmaları ve öncesi) etkilenenlere; ikincinin ise seks radikalleri ve fuhuş/fahişe hakları savunucuları ile fuhuş çözümlemesinde Marx’ın geç dönem yapıtlarında (özellikle Kapital ve Artı-Değer Teorileri’nde) kullandığı yöntem ve kavramlara başvuranlara karşılık geldiğini belirtiyor.
 
Bunların yanı sıra, Bebel’in Kadın ve Sosyalizm çalışmasında fuhuşun kapitalizmde tıpkı polis, ordu ya da din gibi toplumsal bir müessese halini aldığını; Engels’in de Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni’nde tekeşlilik ile fuhuşun aynı toplumsal durumun birbirinden ayrıştırılamaz karşıtlıkları olduğunu belirttiklerini eklemek gerekir.
 
Kerhane vs. Kârhane
 
Benzer bir ayrışma (sağın genelini saflaştıracak düzeyde değil ama) klasik iktisatçılar cephesinde de söz konusu. Buna göre, bir tarafta fuhuş, evlilik, aşk ya da sevgi ayrımı gözetmeden her türlü cinsel birlikteliğe serbest piyasa mekanizmaları, fayda-maliyet analizleri, arz-talep eğrileri, kârın nasıl maksimize edileceği vb. çerçevesinden bakan, bir başka deyişle kerhane ile kârhane arasında fark görmeyenler; diğer tarafta ise fuhuşun bu biçimde doğallaştırılmasına metalaşma kavramına dayalı itirazlarıyla karşı çıkanlar duruyor.
 
Buraya, fuhuşu “sapkın” davranışların kontrol edilebilmesi için ihtiyaç duyulan toplumsal bir emniyet sibobu olarak kabul eden sosyolojik perspektifler olduğunu da eklemekte fayda var. Süleyman Demirel’in “Genelevleri kapatalım da millet bizi mi sevsin?” vecizesinin bu yaklaşımın Türkiye siyasal tarihindeki yankısı olduğu söylenebilir.
 
“Çanta, poşet ve paketle girilmez”
 
Genelev kapılarında kimlerin ve nelerin giremeyeceği yazılıdır: “18 yaşından küçükler ve çanta poşet paket fotoğ. makinası teyp metal eşya ile girilmesi yasaktır.”[3] Bu metin ise “mekteb”e içi kavramlarla dolu bir çantayla girmeyi, yani başta da belirtildiği üzere fuhuş meselesini Marksizm’in kavramlarıyla tartışmayı öneriyor.
 
Bu giriş yazısını; “Komple Muamele” alt başlıklı ikinci yazı takip ediyor. Belki daha sonra, devrimci mücadeleler tarihinin fahişelerle temaslarını konu edinen ayrı bir yazı da yazılabilir.
 
Yazılanların “laf orospuluğu”ndan sayılıp kulak ardı edilmesi elbette mümkün. Patronsuz ve pezevenksiz bir dünya hayaliyle yazıldığının göz ardı edilmemesi umuduyla…

[1] Olaydan haberdar olmayanlar ya da bu yazıyı ileri tarihlerde okuyacak olanlar için not düşmekte fayda var: İşçi/emekçi mahallerinde fuhuş, uyuşturucu ve çeteleşme aracılığıyla yaşandığı savunulan “yozlaşma”ya karşı politik faaliyet yürüten Halk Cephesi, 19 Temmuz 2014 tarihinde, İstanbul’un Sarıgazi mahallesinde biri kadın iki kişiyi “fuhuş pazarlığı yaptıkları” gerekçesiyle teşhir ettiklerini ve dövdüklerini twitter hesaplarından paylaştıkları bir fotoğrafla duyurdular. Halk Cephesi, daha önce de “fahişe”, “hırsız” ve “uyuşturucu satıcıları”na yönelik benzer eylemler gerçekleştirmişti.
 
[2] Bu metinde, Helen Ward’ın “Marksizm vs. Ahlakçılık” ve Marjolein van der Veen’in “Metalaşmayı ve Fuhuşu Yeniden Düşünmek” başlıklı makalelerinden yararlandım. Okunabilirliği bir nebze de olsa kolaylaştırmak ve metni akademik görünümünden olabildiğince sıyırmak amacıyla doğrudan alıntı ya da gönderme yapmadığım durumlarda referans vermeyeceğim. Ancak bu yazıda bahsi geçen yaklaşımlar, kaynakçada ayrıntıları ve isteyenlerin erişebilmesi için internet bağlantıları verilmiş olan yukarıdaki iki makaleden derlenmiştir. Ward’ın makalesinin İskoç Sosyalist Partisi’nin fuhuş hakkındaki tartışmalarına ve politikalarına dayalı olduğunu da ayrıca belirtmekte fayda var.
 
[3] Karaköy Zürafa Sokak’ta bulunan İstanbul genelevinin giriş kapısından.
 
AÇIKLAMA:
 
Bu yazının yazılması ve dolaşıma girmesinden bir gün sonra (25 Temmuz 2014), Sarıgazi Halk Cephesi konuyla ilgili bir açıklama yayınladı.
 
Açıklamada, önceki bilgilerimizden farklı olarak, “cezalandırılan” kişilerin “kadın satıcısı” oldukları ve tepkilere neden olan fotoğraftaki kadının çocuk yaştaki kadınları pazarladığı belirtiliyor; buna bağlı olarak da, eyleme tepki gösterenler “bu pisliği savunmak”la itham ediliyor.
 
Başta da belirtildiği üzere, bu yazı, yukarıdaki açıklama yayınlanmadan önceki bilgilere dayanarak yazıldı. Bu bilgilerin kaynağı, 19 Temmuz 2014 tarihinde @Halk_Cephesi isimli Twitter hesabından yapılan (daha sonra da silinen) paylaşım ve bundan daha güvenilir bir kaynak olarak, 20 Temmuz 2014 tarihinde halkinsesitv.com’da yayınlanan haberdir. Bu kaynaklar, eylemin “fuhuş pazarlığı yapanlar” ve “fuhuş yaptıkları teyit edilen” kişileri hedef aldığını söylemişlerdir. Kısacası, olayla ilgili misenformasyonun sorumlusu bu kaynaklardır ve kimse bu eksik bilgilendirme yüzünden “bu pisliği savunmak”la itham edilemez.
 
Gene de belirtelim; yazının girişinde kullanılan “vesikasından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir kadın” ifadesi, sembolik olarak “sadece fuhuş yapsaydı yine cezalandırılacak” olan kadınları temsil etmektedir.
 
Bununla birlikte;
 
İlk paragrafta geçen “pornografik temsillerdekine benzer bir biçimde” ifadesi, beklediğim türden tepkilerle (ağır olduğunu söyleyen ya da terbiyesizlikle suçlayan) karşılaştı. Öznesi, nesnesi ve nedeninden bağımsız olarak, bu türden bir teşhir biçim(ler)inin pornografik temsillerin bedene/kadın bedenine odaklanma ve tahrik edici bir anı sabitleme öğelerini taşıdığını düşünüyorum. Belki, ayrı bir yazıda etraflıca tartışılabilir. (Umumhane)
 
Kaynakça 
 
Bebel, A. (2013) Kadın ve Sosyalim, (çev. Saliha Nazlı Kaya), İstanbul: Agora Kitaplığı.
Engels, F. (2012) Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, (çev. Kenan Somer), Ankara: Sol Yayınları.
Marx, K. (2011) 1844 El Yazmaları, (çev. Kenan Somer), Ankara: Sol Yayınları.
Seks İşçileri Manifestosu (1997), Kalküta.
Van der Veen, M. (2001) “Rethinking Commodification and Prostitution: An Effort at Peacemaking in the Battles over Prostitution”, Rethinking Marxism , 13 (2): 30-51.

Etiketler:
nefret