07/08/2014 | Yazar: Mehmet Mutlu

Savaşanların gündeminde sevişenler var! Memleket solu fuhşu münazara ediyor.

Savaşanların gündeminde sevişenler var! Memleket solu fuhşu münazara ediyor.
 
Hararetli tartışmanın odağında seks işçisi kavramı durmakta ve neredeyse her konuda olduğu gibi bu konuda da kafalar “orospu bohçası” gibi karmakarışık. Bazıları fahişeliği ağzına küfür diye alıyor ama “Çanakkaleli Melahat”i[1] kardeşi bilen devrimciler de yok değil. Meseleye “sermaye”nin kitabını yazmış olan Marx’ın penceresinden bakıldığı ise söylenemez.
 
Bu yazı mevcut kafa karışıklığını Marx’ın kavramları ve yöntemine başvurarak aşmayı öneriyor ve bu yolla gerçekleştirdiği çözümlemenin sonucu olarak da seks işçisi kavramsallaştırmasının geçerliliğini savunuyor.
 
Marx’ın emek süreci olarak tanımladığı güzergâhı takip ederek, herhangi bir uğraşın iş olup olmadığı sınanabilir. Bu sınama seks işçiliği için de mümkündür. Dolayısıyla, seks işçiliği bu yazıda, emeksürecinin güzergâhı üzerinde bulunan meta, emekgücü, kullanım ve değişim değeri, toplumsal emek, eşdeğer ve göreli biçim, para-meta kavramlarıyla tartışılıyor.
 
(Harvey, 2012, s. 124)
 
Marx, emek sürecini (daha da önemlisi bütün kapitalizm çözümlemesini) meta kavramıyla başlatır. Kapitalizm koşullarındaki her türlü ticari muamelatta olduğu gibi, ticari seks piyasası da metaların alım satımına dayalıdır. Bu nedenle, fuhuşla ilgili çözümlemeye de buradan başlanabilir, başlanmalıdır.
 
Seks işçisi ne satar?
 
Gündelik dilde, fahişenin, bedenini sattığı söylenir. Benzer bir biçimde, “solcular” da fuhuş konusu açıldığında, çoğunlukla kadın bedeninin metalaşmasından dem vururlar.
 
Peki, gerçekten böyle midir? Fahişe bedenini mi satar? Bir başka biçimde sorarsak, ticari sekste meta, beden midir? Bu soruya verilen yanıtlar, solun fuhuş karşısındaki konumlanmasını belirleyen ayrım noktasıdır.
 
Yanıtlardan biri, yukarıda da anıldığı gibi metanın “kadın bedeni” olduğunu öne sürer. İki kelimelik bu yanıt, en az iki yanlışı içerir: Bunlardan ilki seks işçisinin kadın olduğunu, diğeri ise metanın beden olduğunu varsaymasıdır.
 
İkinci yanıt, ticari sekste metanın beden değil, cinsel hizmet olduğunu söyler. Bu noktada, seks işçileri Sevtap ve Yeşim’in içeriden gelen seslerine kulak verilmesinde fayda var. Bilhassa, bilinci belirleyenin yaşam olduğunu Marx’tan, her insanın bir entelektüel olduğunu Gramsci’den öğrenmiş olanlar tarafından…
 
Kimseye bir şey sattığım yok, gördüğün gibi bedenim bende duruyor. Ben müşterilerime cinsel zevk sunuyorum…
(Seks işçisi Sevtap, röp. Kemal Ördek, 2013)
 
… bu meslekte bedenimizi kimse bizden satın almıyor. Biz hizmet sunuyoruz, zevk sunuyoruz. Müşteri gelip hizmetini alır gider. Kimse kimseye bedenini kiralamıyor.
(Seks işçisi Yeşim, röp. Kemal Ördek, 2013)
 
Öznel anlatılara itibar etmeyenler ise Marx’a kulak kabartabilirler:
 
Tiyatro, konser, genelev vb. işletmecisi aktörün, müzisyenin, fahişenin vb. emek gücü üzerindeki geçici tasarrufu satın alır. 
(Marx, 1998)
 
Fahişenin bedenini sattığını ya da kiraladığını söylemek, tıpkı işçinin emek sürecinde bedenini sattığı ya da kiraladığını zannetmek gibi yanıltıcı olacaktır. İşçi, bedenini (ya da emeğini) değil, emek gücünü[2] satar. Aynı şey seks işçisi için de geçerlidir. Bu nedenle, seks işçiliğinde meta, beden ya da bedenin geçici süreyle cinsel kullanımı değil, seks işçisinin emekgücü sayesinde üretilen, kullanım değeri ve değişim değeri olan belirli bir seks hizmetidir. Bir meta olarak seks hizmetinin kullanım değeri alıcının cinsel arzularını tatmin etmesi ve cinsel memnuniyet sağlaması, değişim değeri ise metada vücut bulan toplumsal emek, yani sunulan seks hizmetine içkin somut ve soyut emektir.[3]
 
“Vizite 45 TL”
 
Ticari seksin farklı biçim ve mekânlarında (genelevde, sokakta ya da sanal ortamda) mutlaka bir tarife geçerlidir. Bu tarife, ücreti belirlediği gibi hizmetin (“muamele”nin) kapsamını ve/ya sınırlarını da belirler. Örneğin, “vizite ücreti” sadece cinsel birleşmeyi kapsarken, ön sevişme yahut oral ya da anal ilişki için ayrı bir tarife geçerlidir. Umumhane lügatindeki “komple muamele” kavramı ise ön sevişme ya da oral ve/ya anal ilişkinin de dâhil olduğu tarifenin karşılığıdır.
 
Vizite 45 TL. Vizitenin yarısını patron, yarısını kız alır. Bahşiş de alırsın.
(Seks İşçisi Ahu, röp. Sibel A. Yengin, 2013)
 
150 TL. Anal ve kondomsuz ilişkiye girmiyorum. Fetiş ve kölelik için arayabilirsiniz.
(Seks işçisi Liza, bir eskort sitesindeki ilandan)
 
Seks hizmeti, başka mal ve hizmetlerin alım satımında olduğu gibi yaygın olarak para, kimi durumlarda ise çıkar[4] karşılığında sunulur. Bununla birlikte, telefon ya da internet vasıtasıyla gerçekleştirilen sanal sekste olduğu gibi, kontör ya da kredi olarak adlandırılan ve aslında kendisi de sanal bir değer olan paranın sanal biçimleriyle de ödenebilir. Burada çözümlememiz açısından önemli olan nokta, meta ile başlayan emek sürecinin para-meta biçimini alarak sonlanmasıdır.
 
Buraya kadar yazılanlar, seks işçiliğinin neden bir iş olarak adlandırılabileceğinin ya da adlandırılması gerektiğinin kuramsal dayanaklarını sunuyor. Yazının geri kalanında ise seks işçisi kavramına hücum edenlerin dillendirdiği belli başlı argümanlar tartışılacak.
 
Seks işçisinin cinsiyeti
 
Ticari sekste metanın “kadın bedeni” olduğunu iddia etmenin yanlış olacağı yukarıda belirtilmişti. Böylesi bir kabul, sektördeki cinsiyete dayalı farklılaşmayı göz ardı etmesi nedeniyle sorunludur. Ticari seks sektöründe sadece kadınlar değil, LGBTİ bireyler ve erkekler de (jigolo, rentboy) çalışmaktadır.
 
Benzer bir biçimde, seks işçisi kavramının sektörde fahişeliğin gölgesinde kalan işlerde çalışanları da kapsadığını belirtmekte fayda var. Sektörün ana hatlarını haritalamaya çalıştığımızda, fahişeliğin yanı sıra erotik ya da porno film oyuncularını[5], görüntülü ya da sesli sanal seks hatlarında çalışanları, erotik dansçıları, konsomatrisleri, sex shopları vb., kapsayan bir kroki beliriyor.
 
İşçinin bedeni ve benliği
 
Seks işçisi kavramının günah listesine yazılan bir diğer iddia, beden ile benlik arasındaki ayrıştırılamaz ilişkiyi göz ardı ettiğidir. Buna göre, fahişe sadece bedenini değil, aynı zamanda benliğini de satmakta, bu nedenle benliği de tecavüze uğramaktadır. Buradan yola çıkarak da, seks işçiliği kavramının, fahişeyi ruhsal ve fiziksel olarak insanlıktan çıkaran bu ilişkiyi görmezden geldiği öne sürülür.
 
Benlik ile beden arasında kurulan bu türden (özcü ve indirgemeci)[6] bir ilişki ayrıca tartışılabilir. Ancak bu haliyle kabul ettiğimizde dahi seks işçisi kavramına yönelen bir eleştiri olması anlamsızdır. Başka işkollarında ve seksin ticari olmayan biçimlerinde de bedene ve benliğe yönelen benzer şiddet ve aşağılama pratikleri söz konusudur. Seks işçisinin maruz kaldığı şiddete evli bir kadının cinsel ilişki sırasında eşi tarafından uğramadığı ya da seks işçisinin yaşadığı aşağılanmayı temizlik işçisinin deneyimlemediği söylenemez.
 
Altını çizerek belirtmekte fayda var: Seks işçiliğinin neden bir iş olamayacağını kanıtlamak için, çoğunlukla seks işçilerinin emek süreçlerinde yaşadıkları şiddet ve aşağılanma deneyimleri delil gösterilmektedir. Oysa bunlar seks işçiliğinin bir iş olmadığını kanıtlamaz, aksine sınıfın hangi deneyimlerle oluştuğunu betimler.
 
Bir fuhuş yuvası: Aile
 
Cinselliği yatak odasından çıkartarak kapitalist piyasa ilişkileri alanına çektiği iddiası, fuhşun (dolayısıyla seks işçiliği kavramının) sırtına yüklenen günahlardan bir diğeridir.[7] Oysa kapitalizmde ve diğer sınıflı toplumlarda cinselliğin iktisadi ilişkiler alanına dâhil edilmesi fuhuş değil, öncelikle aile aracılığıyla gerçekleşmiştir. Kadının tek eşliliğine dayalı ailenin, özel mülkiyetin korunmasını amaçlayan bir sınıflı toplum kurumu olduğunu Engels’in Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni isimli eserinden biliyoruz. “Fahişe” ya da “orospu” terimlerinin, ticari olmayan ve evlilik dışı cinsel ilişkilere giren kadınlar için de (ama sadece kadınlar için) kullanılması bu bağlamda oldukça manidardır.
 
Fuhuş, cinselliği iddia edilenin aksine özel alandan değil, özel mülkiyetin yeniden üretimi ve bekasını sağlayan aile kurumunun alanından çıkartmaktadır. Burada, Engels’in tekeşlilik ile fuhşu aynı toplumsal durumun birbirinden ayrıştırılamaz karşıtlıkları olarak tanımladığı hatırlanabilir. Ancak özellikle belirtmek gerekir ki, böyle olması fuhşun kapitalist toplumda oldukça büyük bir sektör halini aldığını ve bu sektördeki sömürü ilişkilerini inkâr etmez.
 
Fahişenin sınıfı
 
Ticari seks endüstrisinde farklı çalışma biçimleri söz konusudur. Bu çalışma biçimleri, tekil olarak fahişenin, ürettiği ve satışa sunduğu metayla ilişkisine göre farklılaşmaktadır. Bu ilişki, seks işçisinin sadece sınıfsal konumuna işaret etmez, aynı zamanda farklı konum ve işlevleri ifade eden kavramsal sınırlara temas edebildiğini de gösterir.
 
Seks işçilerinin kapitalizm koşullarındaki en yaygın çalışma biçimi ücretli işçiliktir. Bir kuruluş (genelev, ajans) ya da kişi (pezevenk) tarafından çalıştırılan seks işçisi, çalıştığı saat ya da birlikte olduğu kişi sayısı üzerinden belirli bir yüzde ya da sabit bir miktar alır. Bir başka deyişle, patronartı-değere el koymaktadır. Bu çalışma biçiminde, kapitalizmin bütün karakteristiklerinin görüldüğü söylenebilir. Örneğin azami kar hırsı:
 
Bayramlar, asker sevkiyatı, maç günleri genelevin en yoğun olduğu günlerdir. Bir günde 70 kişiye satıldım.
(Seks İşçisi ve Bağımsız Milletvekili Adayı Ayşe Tükrükçü, röp. Selin Ongun, 2010)
 
Sektördeki bir diğer çalışma biçimi, kendi hesabına çalışmadır. Bu çalışma biçiminde seks hizmeti, aracı olmaksızın doğrudan satılır. Seks işçisinin bazı üretim araçlarına, örneğin kendine ait veya kiraladığı bir çalışma mekânına ya da iletişim araçlarına sahip olduğu varsayılırsa, küçük burjuva olduğu söylenebilir. Ancak, bu çalışma biçimi homojen bir karaktere sahip değildir, çeşitli toplumsal değişkenler ve güç ilişkileri tarafından belirlenerek farklılaşmaktadır. Örneğin, sadece beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını ya da bağımlığı olduğu keyif verici maddenin masraflarını karşılamak için kendi hesabına çalışan lümpen proleter seks işçilerinin sayısı oldukça fazladır.
 
Bilindiği gibi, sınıfın hayalleri ve ufku, içinde bulunduğu maddi pratikler tarafından belirlenir. Bir tekstil işçisinin hayali konfeksiyon atölyesi ya da terzi dükkanı açmak, geri dönüşüm işçisininki ise ardiye sahibi olmaktır. Benzer bir durum ticari seks endüstrisi açısından da geçerlidir. Seks işçilerinin kendi işlerini kurarak başka seks işçilerini istihdam etmeleri, yani patronluk yapmaları da söz konusudur.
 
Burjuva ahlakının sınırları gibi burjuva ekonomisinin kategorilerini de belirsiz kılan seks işçisi, esasen işçi, çoğunlukla küçük burjuva ya da lümpen proleter, kimi durumlarda da kapitalisttir.[8]
 
Ücretli seks köleliği vs. Ücretli kölelik
 
Ticari seks sektöründe, özellikle insan ticaretiyle kesiştiği alanlarda, kölelik ya da köleliktekine benzer çalışma koşullarına da rastlanmaktadır. Bu koşullarda bedenin bir meta ya da üretim aracıgibi alınıp satıldığı kabul edilebilir. Ancak buradan yola çıkarak fahişeliğin seks köleliği, seks işçisi kavramının ise bunu gizleyen, süsleyerek sunan ya da meşrulaştırmaya çalışan bir kavram olduğunu iddia etmek birkaç nedenle yanlış olacaktır.
 
Yukarıdaki bütün satırların anlatmaya çalıştığı üzere, sektörde yaygın olan çalışma biçiminin kölelik değil, ücretli kölelik yani işçilik olmasıdır. Dolayısıyla, iddia edildiği gibi seks işçiliği kavramı köleliği gizlemeye değil, aksine kölelik iddiası açıkça görülebilir olan işçilik olgusunu bulanıklaştırmaya hizmet etmektedir.
 
Türkiye’de 2013 yılının rakamlarıyla 40 bin kadın vesika almayı bekliyor. Bu tablo, piyasaların ruhundaki doyumsuz arz(uy)a ve meselenin seks işçilerini mağdurlaştırıcı hikâyelere sığdırılamayacak yapısal temelleri olduğuna işaret ediyor.
 
Bunlarla birlikte, seks işçisi kavramının fuhuş sektöründeki kölelik olgusunu gizlediğini söylemek, köleliği işçilikten daha kötü bir hal varsayması nedeniyle de yanlıştır. Oysa Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da söylediği gibi işçi çalıştığı her an köleleşmektedir:
 
İşçiler, yalnız burjuvazinin ve burjuva devletinin köleleri olmakla kalmaz, her gün ve her saat, makinenin, postabaşının ve öncelikle de şahsen fabrikatör burjuvanın kendisinin kölesi durumuna düşerler.
(Marx ve Engels, 2011)
 
Erken Marx, ergen “Marksist”
 
Van der Veen’in belirttiği üzere, seks işçisi kavramı etrafındaki bu tartışma, Althusser’in tanımladığı biçimiyle “Genç Marx” (1844 El Yazmaları ve öncesi ) ile “Olgun Marx” (özellikle Grundrisse, Kapital ve Artı-Değer Teorileri) arasındaki bir polemik olarak da okunabilir. Marx’ın erken dönem çalışmalarının odağında yer alan emek, metalaşma, yabancılaşma vb. kavramlar, yaşanan epistemolojik kopuş sonrasında yerini emek süreci, meta, kullanım ve değişim değeri, soyut ve somut emek, artı değer vb. kavramlara bırakmıştır. Bir başka deyişle, Marx’ın çalışmasının odağı metalaşmadan sınıfa kaymıştır.
 
Buradan yola çıkarak, seks işçisi kavramsallaştırmasına metalaşma ile yabancılaşma kavramlarına başvurarak ve ahlakçı bir konumdan hücum edenlerin “Genç Marx”ın okurları olduğu öne sürülebilir.
 
Zührevi olmayan bir hastalık: Fahişefobi
 
Fahişefobi ya da orospufobi (whorephobia)[9] kavramı fahişelerden korkma ya da onlara nefret duyma durumunu tarif ediyor. Fahişefobinin sınırları, fahişe imgesiyle kodlanmış hal ve hareketlerin fahişe olmayan kadınlara da devredilerek genel bir kadın düşmanlığı halini almasına ya da kadınların bu kodlar nedeniyle kendilerini sınırlamalarına kadar genişleyebiliyor. (Örneğin, “Fahişe gibi giyinmek” ithamı, bu fobinin yaygın tezahürlerinden biri olarak kabul edilebilir.) Böylesi bir kavramın, seks işçiliğine yönelik memleketteki tutum ve davranışların anlaşılmasında işlevsel olabileceğini düşünüyorum.
 
Bilhassa belirtmek gerekir ki, fahişefobi çaresiz bir hastalık değil. Fuhuşla ilişkili birçok hastalığın aksine temas yoluyla bulaşmıyor, tam tersine temas yoluyla iyileşebiliyor.
 
Suç ve ceza
 
Fahişeliğin bir meslek olmadığını savunanlar, aynı zamanda bir suç olduğunu da iddia ediyorlar. Mesele elbette Marksist kriminolojinin penceresinden de tartışılabilir ancak bu iddianın dayanaklarına yukarıdaki satırlarda zaten yanıt verildi. Kısaca tekrar etmek gerekirse, fuhuş suç değildir, aksine suçla ilişkilendirilmesine son verilmelidir.
 
Seks işçiliğinin bir iş olmadığını savunan argümanlarla tanımlanan suç ve ceza, öncelikle amele pazarlarında “bedenini satan” ya da vida sıktığı fabrikada ürettiğine yabancılaşan işçinin suçlanması ve cezalandırılmasını gerektirir. Aynı şekilde kadının tek eşliliğine dayalı ve kadına yönelik şiddetin sıradan bir gündelik pratik olarak devam ettiği ailenin de cezası kesilmelidir. Bilhassa, küçücük çocuklarına çıraklık yaptıranlar ya da öz çocuklarını para karşılığında çocuk gelin olarak satan ebeveynler en ağır cezayı almalıdır. İroni uzatılabilir ancak dikkat çekici bir gerçeğe dönmek daha faydalı olacak: Bugünlerde fuhşu tartışan memleket solunun önemli bir kısmının yayınlarında “çocuk gelin” kavramı bir kere dahi anılmış değil!
 
Sonsöz: “Dünyanın bütün seks işçileri birleşin”
 
Şimdi seks işçiliği diyoruz; orospuluk yani. Seks işçiliği ismi birazcık da rahatlattı diye düşünüyorum ben. Aslında o işin de gerçekliğini öldürüyo. Orospu denmeli, fahişe denmeli, hoşuma gider benim. Seks işçiliği diyince içini boşaltmışsın gibi geliyo bana bi yerde. Ne zaman sendikalaşırız, ne zaman bu işten dolayı bi sigortamız olur, o zaman seks işçiliği derim ben buna.
(Seks İşçisi Burcu, röp. Necmi Erdoğan, Birgün, 2012)
 
Seks işçileri emek süreçlerinde karşılaştıkları sömürü ve şiddetle başa çıkabilmek, güvenlikli çalışma ve güvenceli gelecek mücadelesi vermek için dünyanın birçok yerinde sendika ya da dernekler altında örgütleniyor, sokağa çıkıyorlar.[10] Türkiye’de de bir sendika girişimi olan Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği’nde örgütlenen seks işçileri, seks işçiliğinin bir meslek olarak tanınmasını talep ediyorlar.
 
Türkiye devrimci hareketinin tarihinde seks işçileriyle kurulan temaslar yok değil. Buna ilişkin deneyimler henüz yazılmamış olsa da, örneğin Ankara genelevinde çalışan seks işçilerinin ‘70’li yıllar boyunca devrimciler tarafından örgütlendiğini, hatta bazı devrimcilerin 12 Eylül günlerinde burada saklandığını biliyoruz.
 
Seks işçiliği dâhil işçiliğin her türlüsünün ortadan kalkacağı, sömürünün ve eşitsizliklerin son bulacağı bir dünyanın mücadelesini verenler, seks işçilerinin örgütlenme mücadelelerine de omuz vermeli, onlarla dayanışmalı. Niye olmasın ki? Belki de tam zamanı!
 
Niye olmasın ki? Hatta şimdi tam da zamanı diye düşünüyorum böyle şeylerin. Kadın cinayetleri çoğaldı… Artık kadınların da gözleri açıldı; şimdi biçoğu erkeğe o kadar köle değiller eskisi gibi. Şimdi bu noktadalarsa demek ki bi beş yıl sonra daha güzel yerlerde olabiliriz. Ama bunu yapan onlardan biri olmalı ki onları anlasın. Ben içlerindeyim; onların beklentisinin ne olduğunu, onları nerden nası bağlıycamı çok iyi biliyorum. Ama vaktim yok ki. Vaktim olsa, bak nasıl olurmuş örgütlenmek.
(Seks İşçisi Burcu, röp. Necmi Erdoğan, Birgün, 2012)
 
Not: Umumhane Teorisine Giriş alt başlıklı ilk yazıda belirtildiği üzere, bu dizi başlangıçta üç bölüm olarak planlanmıştı. Ancak yukarıdaki satırlardan oluşan ikinci bölüm, konuyla ilgili düşüncelerin neredeyse tamamını kapsıyor. Yazının başlığı biraz da bu yüzden “Komple Muamele”. Özetle, şimdilik noktayı koyuyorum. (Umumhane)
 

[1] Ece Ayhan’ın Melahat Geçilmez şiirine göndermeyle.
[2] “Emek-gücü ya da emek kapasitesi sözünden, insanın, kendisinde bulunan ve hangi türden olursa olsun bir kullanım-değeri üretirken harcadığı ussal ve fiziksel yeteneklerin bütünü anlaşılmalıdır.” (Marx, 2003, s. 157)
[3] (Van der Veen, 2001, s. 43) ve (Ward, 2007, s. 16)
[4] Bununla ilgili olarak, popüler kültür metinlerinde telaffuz edilen “tezgâh arkası” söylemi hatırlanabilir.
[5] Ticari seks endüstrisinin bir parçası olan porno ve erotik film sektöründeki çalışma koşulları hakkında fikir sahibi olmak için “9 to 5: Days in Porn” isimli belgesel filme göz atılabilir.
[6] (Van der Veen, 2001, s. 41)
[7] (Ward, 2007 s. 16)
[8] (Ward, 2007 s. 16 ve 18)
[9] İlişkili bir kavram da everyday whorephobia. Bu kavram da sıradan ya da gündelik fahişefobibiçiminde tercüme edilebilir. Fahişefobi kavramıyla ilgili bir blog makalesi için:http://www.theguardian.com/commentisfree/2010/jun/23/sex-workers-whorephobia
[10] (Gall, 2006)
 
Kaynakça
 
Engels, F. (2012) Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, (çev. Kenan Somer), Ankara: Sol Yayınları.
Erdoğan, N. (26 Temmuz 2012) Seks işçisi Burcu: Vaktim olsa, bak nasıl olurmuş örgütlenmek!, Birgün Gazetesi.
Gall, G. (2006) Sex Worker Union Organising, London: Palgrave Macmillan.
Harvey, D. (2012) Marx’ın Kapital’i İçin Kılavuz, (çev. Bülent O. Doğan), İstanbul: Metis Yayınları.
Marx, K. (1998) Artı-Değer Teorileri 1, (çev. Yurdakul Fincancı), Ankara: Sol Yayınları.
Marx, K. (2011) Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri, (çev. Muzaffer Erdost), Ankara: Sol Yayınları.
Marx, K. (2011) Kapital 1 (çev. Alattin Bilgi), Ankara: Sol Yayınları.
Ongun, S. (9 Mart 2010) Bir günde 70 kişiye satıldım, T24.
Ördek, K. (2013) Seks İşçiliği: Mitler ve Gerçekler, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği.
Seks İşçileri Manifestosu (1997), Kalküta.
Tahaoğlu, Ç. (4 Ocak 2013) Zürafa Sokak’ta eylem var, Bianet.
Van der Veen, M. (2001) “Rethinking Commodification and Prostitution: An Effort at Peacemaking in the Battles over Prostitution”, Rethinking Marxism , 13 (2): 30-51.

Etiketler:
İstihdam