20/03/2007 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

‘Madonna’nın Allah’ı öven şiirlerini plak yaptığı, Dona Karan’ın defilelerinde şiirlerini okuttuğu, Oliver Stone’un hayatını oynayabilmek için sabırsızlandığı Mevlana’mıza biz neden ulaşamıyoruz?’

‘Madonna’nın Allah’ı öven şiirlerini plak yaptığı, Dona Karan’ın defilelerinde şiirlerini okuttuğu, Oliver Stone’un hayatını oynayabilmek için sabırsızlandığı Mevlana’mıza biz neden ulaşamıyoruz?’ Kürşad Kahramanoğlu’nun kaleminden.

Mevlana’nın 800üncü doğum yılındayız. 800 yaşında ki bu bilge insan Anadolu’da yaşamış ve ölmüş en büyük düşünürdür. Etik konularda söyledikleri 800 yıldır dünyamızın en parlak kaynaklarından biri olmuş. Ne yazık ki Farsça yazmayı uygun gören Mevlana Türkiye’de az tanındığı gibi elimizde bulunan bütün Mevlana eserlerinin tercümeleri yetersiz. Hala en iyi tercümeler Abdülbaki Gölpınarlı’ya ait ama bunlar dahi gençlerimizi aydınlatacak ve bütün insanlarımızı gönüllerini ısıtacak lezzet ve akıcılıkta değil.

Ortalama bir Türk vatandaşı Mevlana hakkında ne bilir? Mezarının Konya’da olduğunu, bir din adamı(!) olduğunu, biraz da belki gönlü bol bir filozof yanı olduğunu? Başka? 800 yıl kutlamaları için yapılanlar daha doğrusu yapılmayanlar Türkiye için bir utanç kaynağı. Maalesef topraklarımızda yaşamış bu en büyük filozof biz Türkler en iyi eğer okuyabiliyorsak yabancı bir dilden anlayabiliriz. Günümüzün en popüler Rumi tercümecisi bir Amerikalı: Coleman Barks. Barks’ın Eylül 2001 de Harper Collins’ten çıkarttığı ‘The Soul of Rumi’ 400 sayfalık pahalı bir kitap ama Amerikalılar ve diğer İngilizce okuyabilenlere büyük haz verebilecek bir kitap. Şiir kitaplarının 3, 5 bin satınca başarılı olduğu kabul edilen dünyamızda, yine aynı kitap evinin çıkardığı ‘The Essential Rumi’ ise ABD’de 250 000 adet basılmış ve en iyi satan kitaplar listesinde başköşeyi aldığı gibi Batı’da son 15 yılın en çok satan şiir kitabı kabul ediliyor!

Okuyabilip anlarsak Mesnevi’de ‘Beachump’ ve ‘Chidress’ in Bioetik’nin dört prensibinin köklerini görürüz. Farsçayı okuyup anlayamadığımızdan kötü ve sansürlü tercümelerle, boyunsuz bir resmini bildiğimiz Mevlana Marks’tan 600 sene önce diyalektik nedir diye düşünmüş olmalı ki ‘Genç adam. İyinin ne olduğunu kötüyü bilemeden bilemezsin ki. Zıtlık karşıtı ile görülebilir’* demiş!

Günümüzde milyonlarca insan tarafından dinsel bir tapınç haline getirilen Budacılık, özünde İ.Ö.500 yıllarında Buda Sakyamuni tarafından ortaya konulmuş bir yaşam yolu. Buda bunu şöyle açıklıyor: 'Ben sadece acıyı ve onu nasıl yok edeceğinizi öğretiyorum.' Maalesef Mevlana’da Türkiye’de ve Müslüman dünyada cahiller tarafından Buda’nın kaderine benzer bir kadere mahkûm edildi.

Şems ile olan ilişkisine takılan sözde İslam âlimleri Mevlana’yı bize ve hatta dünyaya kolay erişilir bir ışık olarak sunmadılar, sunamadılar. Şeyh, keramet sahibi diye okuma yazması bile zor olan insanların taraftar toplayıp yeşerdiği Türkiye’nin son 50 yılında, dans ve müziği İslam’a sokan Mevlana’nın ışığı neden karartılır? Korkulan nedir? Mehmet Aydın gibi hem teoloji hem de felsefe eğitimi almış bir insanın devlet bakanı olması sadece Cumhurbaşkanı aday adayı gösterilmeye mi yarıyor?

‘Ne Hıristiyan, Musevi ne de Müslüman’ım, ne Hindu, Budist, Sufi veya ne de Zen. Ne bir din ne de bir kültürel sistem. Ne Doğu’danım ne Batı’dan, ne de denizden veya topraktan, ne et kemik ne de ruhum, ne hava, ne su, ne ateş ne de toprağım.

Yokum, ne bu ne de öteki dünyada, ne Âdem ve Havva’dan geldim ne de herhangi bir yaratılış hikâyesinden. Yerim yersizdir, izsizliğin iziyim. Ne vücut ne de ruh!

Ben sevgiliye aidim iki dünyayı bir gören ve o bir çağırı ve bilgi, İlk, son, dış, iç, sadece nefes alan bir insan.’*

Mevlana

Madonna’nın Allah’ı öven şiirlerini plak yaptığı, Dona Karan’ın defilelerinde şiirlerini okuttuğu, Oliver Stone’un hayatını oynayabilmek için sabırsızlandığı Mevlana’mıza biz neden ulaşamıyoruz? 99 Üniversite her başa geçenin oy toplamak için açtığı bilmem kaç İmam Hatip Okulu, diğer eğitim ve öğretim kurumları ne işe yarıyor? Dünya Mevlana’ya selam dururken Kültür bakanı ne zaman uyanacak? Bu hükümet yeniden seçilebilmek ve Cumhurbaşkanlığı Seçiminden başlarını biraz kaldırıp 800 senelik Mevlana’ya sevgi, saygı, takdir, minnet ne zaman gösterecek? Ne zaman ya oldukları gibi görünecekler ya da göründükleri gibi olacaklar?

Buda’mızı istiyoruz, hem de sansürsüz, bütün yönleri ile kendi dediği gibi ‘…nefes alan bir insan’ olarak da.

*Kendi tercümelerim.




Etiketler: yaşam, din/inanç
İstihdam