18/03/2014 | Yazar: Selçuk Candansayar

Biz edebimizi ve sakinliğimizi koruyalım. Bundan büyük bir fark ve ceza yok. Biz karanfiller ve misketlerin tarafındayız; üşümesin diye Berkin…

RT Erdoğan’ın Berkin’in annesi Gülsüm Elvan’a ‘o bilyeleri mezara niye koydun’ suçlaması. Zalimliğin söze dökülmesinden öte bir hal.

Bu sözleri duyunca insan olan bir an duralar, işittiklerinin söylenebilmiş olmasına inanamaz. Sonra öğürtülü bir tiksinti hissinin içini bulandırdığını ayrımsar. Bu sözleri işitmiş olmak bile sözün bir parçası haline getirir insanı. Tiksintinin yerini utançla bezeli bir suçluluk duygusu alır. Bir an bu sözün söylendiği tarafta değil de sözü söyleyen tarafta olunduğu hissine kapılır insan. Yapılan o kadar ayıptır ki, tanık olmak bile tiksindirir.

Anne 15 yaşındaki oğlunun canice öldürülmesinin ağıtını yakıyor. Baba, toprağın altındaki evladını üşüyordur diye çaresizce yaşatmaya çalışıyor. Dile kolay 269 gün boyunca imkânsızdan doğabilecek bir mucizeye umarsızca tutunmuşlar. Yaslarını ortaklaşan yüz binlerle birlikte oğullarını toprağa vermişler; bir turna havalanmış üzerlerinde. Ama işte onu orada o toprağın altında yapayalnız koymaya da kıyamamış, karanfiller misketler bırakmışlar. Besbelli ki evlatlarının toprağın altında öylece kalacak olmasına karşı bir avunma çabası.
 
Evladının acısıyla yanan bir anneyi bile düşman bilen, 15 yaşındaki bir çocuğun mezarından kendisine tehdit üreten, o anne babanın evlatlarının kaybını kendi iktidarına yönelik bir mücadelede araç olarak kullandıklarından şüphelenebilen biri için zalim sözü anlamlı mıdır?
 
Erdoğan’ın toplumu bilinçli olarak böldüğü, kendi oylarını korumak için düşmanlık ruhunu yaydığı, iktidarını kaybetmemek uğruna bilinçli bir gerginlik stratejisi yürüttüğü vs vs, bırakın bunları artık.
 
Bütün bu stratejiler ahlaksız da olsa bir akıl gerektirir. Toplum 17 Aralık sabahından bu yana her an giderek artan çoğalan korkusuyla bir tiranın akılla bağlarını adım adım koparmasına tanık oluyor ve sonuçlarına maruz kalıyor.
Çevresindeki herkesten şüphelenen, kimin dost kimin düşman olduğuyla ilgili düşünceleri biteviye değişen, en küçük bir ihanet kuşkusuna kapıldığını bile anında yanından uzaklaştıran, yakın çevresi giderek azalıp daralan ve her adımında biraz daha kendi kendisini yalnızlaştırıp köşeye sıkıştıran bir korkakla karşı karşıyayız. Yalnızlaştıkça güvende olma hissi zayıflıyor, güvensizliği çoğaldıkça hain arayışı artıyor, ihanet fikrine kapıldıkça çevresini boşaltıyor.
 
Kibir zırhıyla örülü yetersizlik korkusu hızla ruhun yüzeyine, bilince doğru taşıyor ve aklı ele geçiriyor. Yıkım korkularına kıyım fantezileriyle karşı koymaya çabaladıkça, çırılçıplak ve ham saldırganlık dürtülerinin egemenliği altına girmeye başlıyor.
 
İçinde bulunduğumuz hal, gücünü kaybetme, iktidardan düşme tehdidi altında ayakta kalmaya çabalayan bir siyasetçinin ahlaksız politik hamleleri değil artık. Sadece toplumu değil kendi yanındakileri de inandırdığı yalanın gün be gün ortaya çıkması karşısında paniğe kapılan; elde ettiği güce hiçbir zaman inanmadığından ve doyamadığından, biteviye kendisi dâhil herkesi kandırdığının içten içe farkında olan birinin, foyasının meydana çıkmak üzere olduğunu gördükçe içine düştüğü dehşet hissinin bir yansıması.
 
Korkusundan fark edemediği bir süreç işliyor artık. Mitinglerine gelenlerin büyük bölümü her geçen gün biraz daha yaklaşılan o yıkım anına tanık olmak için alanları doldurmaya başlıyor. Onu seyretmeye gelenlerin bir bölümü ona inanıp güvendiklerinden gelmiyor. Her zaman tanık olunamayacak olan gayrı insani, ham parçalama, yok etme ayininin bir an için bile olsa parçası olma arzusuyla dolular. 

Şimdi karşı olurken de insan kalabilme zamanındayız. Biz edebimizi ve sakinliğimizi koruyalım. Bundan büyük bir fark ve ceza yok. Biz karanfiller ve misketlerin tarafındayız; üşümesin diye Berkin…


Etiketler:
İstihdam