22/05/2014 | Yazar: Ömer Akpınar

Ne oluyor da kimse hiçbir şey yapmak istemiyor sorusu uzun bir süredir aklımı kurcalıyor.

Y Kuşağı’nı tanıyalım zırvalarından nefret eden biri olarak böyle bir yazı yazacağımı tahmin etmezdim. Ama dün Kaos Kültür Merkezi’nde 99 doğumlu bir eşcinselle tanışınca ister istemez kuşaklar arası farkları düşünmeye başladım.
 
Bir Meteor Olsam, Üzerlerine Yağsam...
88’li biri olarak “sen gençsin, enerjiksin, motivesin” varsayımlarından fazlasıyla sıkılmıştım. Gezi direnişinden sonra televizyonlara davet edilen dinozorların beni de kapsayabilecek bir grup hakkında “sürekli internetteler, hiçbir şeye adanmışlıkları yok, acayip bir kuşak doğrusu” şeklindeki atıp tutmaları karşısında bir meteor olup dinozorların soyunu tüketmek istiyordum. Üstüne üstlük Selanik’teki Avrupa Gençlik                                             Diyaloğu’nda “Y Kuşağı” üzerine bir panele denk gelmiştim.
 
Panelde yaşlı başlı bir profesör “ben sizin yaşınızdayken araştırmam için tüm Avrupa’yı dolaşmıştım, siz anca iPad’inizi kurcalayın” diye üzerimize alevler saçtı. Keşfedilmeyi bekleyen dünya karşısındaki isteksizliğimizi, yapılmayı bekleyen işler karşısındaki sıkılganlığımızı topa tuttu.
 
Uygarlığı da Sansürler misiniz, Pls?
Profesörün televizyon programı formatında düzenlenen paneldeki abartılı performansı bir yana, ne oluyor da kimse hiçbir şey yapmak istemiyor sorusu uzun bir süredir aklımı kurcalıyor. Yapılanlar buysa ben almıym mı diyoruz acaba ya da bu uygarlık bana uymaz?
 
Bütün suçu internete atanlardan gına geldi. Örneğin, dün tanıştığım “99’lu” (evet, onun adı artık bu) internet sayesinde kendini keşfetmişti, Avrupa da laf mı?! Kuşaklar arası bu tanışıklığın ardından Facebook’ta lise arkadaşlarımın düğün fotoğraflarına denk gelmemle stalklaya stalklaya 205 numaralı yurt odamızdaki bir fotoğrafımızı buldum. Liseye şimdi gitsem o fotoğraftaki Ömer de 99’lu olurdu ama hislerine dair korkuları, kuşkuları ve güvensizlikleri de kafasında olurdu.
 
Y Kuşağı stayla zappinglercesine daldan dala atlayan bir yazım tarzının özeti aslında şu:
 
Milenyum bebeleri,
 
Sizleri böylesine özgüvenli, her şeyin farkında, mutluluk peşinde görmek bize çok iyi geliyor. Bu sıkıcı dünyanın içinde yeniye dair bir umutsunuz (19 Mayıs tripleri). Kaos Kültür Merkezi’nde “bişi yapmak” isteseniz de (dünyayı kurtarıyoruz da), istemeseniz de (çay içmek devrimci bişi neden olmasın, Jack Halberstam hâlâ Misak-ı Millî sınırlarında hem) yeriniz var. Sizden öğreneceğiz. 

Etiketler:
İstihdam