21/06/2014 | Yazar: Ali Erol

Nasıl ve neye göre güzel olacağımıza tekeller karar veremez. Vücudumuz üzerinde mutlak kullanım hakkı bizim olmalı.

Nasıl ve neye göre güzel olacağımıza tekeller karar veremez. Vücudumuz üzerinde mutlak kullanım hakkı bizim olmalı.
 
’’But Trans’’ Travesti ve Transseksüel Güzellik Yarışmasının çağrı videolarına denk geldiğimde “düzenlensin ayol, gacılar biraz eğlensin, gullümler alıkılsın ne var bunda” diye karşılamıştım. 
 
Ardından da Express’imizin, o güzel dergimizin ilk döneminde, 2 Eylül 1995 tarihli 85. sayısında yayınlanan "Ve Nihayet Erkek Güzellik Yarışması: Mr. Turkey" yazıyı hatırladım. Hem yanlış anlaşılmasın diye hem de "ne var bunda" tepkimin samimiyetini belirtmek için de “But Trans vesilesiyle aklıma geldi ama daha fazlası değil” notu düşmüştüm.
 
Ahmet Kaya’nın yazısı neyse ki benzer yaklaşım ve duyguları daha net açıklıyor. Ne güzel! Diğer taraftan jüriden çekilen arkadaşların gerekçelerine ikna olamadığımı ve talihsizce bulduğumu da not düşeyim. Keşke şugarlığı da madi koliyi de gullüme dahil edebilmiş bir kültürden gelen gacılar daha ortak bir yol yordam bulabilselerdi. Umarım aradaki mesafe daha fazla açılmadan yine bulurlar...
 
Express’imizin, o güzel dergimizin ilk döneminde, 85. Sayısında (1995) yayınlanmış söz konusu yazıyı arşivden çıkarıp paylaşayım bari…
 
Ha, bu arada, vakti zamanında böyle bir yazıdan sonra şimdi böyle mi düşünüyorsun diyecek arkadaşlara da keşke şablonlar her derde deva olsaydı demekten fazlası aşağıdaki yazıyı tekrar etmek olurdu! Olursa da canları sağ olsun…
 
Ve Nihayet Erkek Güzellik Yarışması: Mr. Turkey
 
Olacağı buydu! Tahakküm ilişkilerinde aslolan, merkezi örgütlenmenin (devletin) varlığını koruması ve yeniden üretmesidir. Bu süreçte fizik zordan belki daha önemli olan, ideolojik hegemonyadır. İdeolojik hegemonyanın rıza (toplumsal meşruluk) kanadında bir kuşku, bir sarsıntı söz konusu olduğunda; kuşkunun ve sarsıntının yönelimine göre tahakküm güçleri ya fizik zora ya da yeni ideolojik yanılsamalara başvurur. Fizik zor, tarihsel süreçte her türlü tahakküm ilişkilerinde başvurulan, merkezi örgütlenme açısından vazgeçilmez bir yoldur. En totaliterinden en liberaline, bütün devletler açık ya da gizli fizik zoru kullanırlar. (Centilmen ve silahsız Londra polisinin, Belfast’ta nasıl dehşet saçan bir yaratığa dönüştüğü bilinir.)
 
Söz konusu fizik zor’u normalleştiren yasalar ve ideolojik hegemonyadır. Rızadır. Tahakküm ilişkilerinin kendini yeniden üretmesi için salt fizik zorun yetmediği yüzyıllardır bilinen bir gerçek. İşte söz konusu olan bu ‘gerçek’ anlam ve varlık bulabilmesi için gerçek olmayana, bir yanılsamaya gerek duyar. Bu yalan ve yanılsama ‘ideoloji’dir. İdeoloji ve ideolojik hegemonya olmadığı sürece fizik zor ya da en kalın zincirler kırılmaya mahkûmdur. Kırılabilir. İdeolojik hegemonya bir zincirsiz kölelik durumudur, ideolojik esirliktir. Rıza’yı göz önünde bulunduracak olursak bu durumu gönüllü kulluk olarak da adlandırabiliriz.
 
Fizik zor ile ideolojinin ayrı ayrı kabul halleri olsa da birbirinden bağımsız değillerdir. Birbirini tamamlarlar. Fizik zor doğrudan ve açık olarak bedene yönelir. İdeolojik saldırı ise doğrudan ya da dolaylı olarak bilince bir müdahaledir. İdeolojik saldırının başarılı olduğu oranda fizik zor geriler ve yanılsama hali ortaya çıkar. Söz konusu yanılsamalı süreçte ideolojik esir, var olanı olması gereken gibi kabul eder ve yetinir. Her şeye rağmen sersemlikten kurtulan bilinçlerin talepleri ya da olası talepler var olan işleyişi zor durumda bırakabilir. Bu talepler ve henüz talep olarak ortaya çıkmamış olası istekler bile iktidar, tahakküm ilişkilerinin devamı için ya toptan reddeder ya da kendi dile ile yeniden tanımlar. Burada aslolan tahakkümün kendini yeniden üretebilmesidir. Bu çerçevede iktidarın kendi var oluşu dışında vazgeçemeyeceği bir kurum yoktur. Kendi var oluşunu koruyabilmek için gerekirse kutsal ailesinden bile vazgeçebilir. Bununla birlikte iktidar, herhangi bir kurumundan vazgeçmesinin gerekmediğini çok iyi biliyor. Kurumlar arası ilişkilerde ya da herhangi bir kurumda değişimlerin ve dönüşümlerin olması sorun yaratmıyor artık. Yeter ki tahakküm ilişkileri sürsün, iktidar varlığını korusun. Zihniyet değişmediği sürece, kurumların ideolojik ve teknik işlevlerindeki herhangi bir değişim ya da dönüşümde iktidar bir şey yitirmiyor. Şeytan, suçlu, hasta olarak gördüğü eşcinselleri norm’al sürece çekiyor ve bir kurum olarak aile, kurumsallığından bir şey yitirmiyor. Üstelik miras aktarımı dolayısıyla özel mülkiyet meşrulaşıyor ve iktidar olumlanmış oluyor. Erkekler de hemşire olabiliyor fakat hemşirelik zihniyeti kurumsallığından bir şey yitirmiyor. Kurumlarda herhangi bir sarsıntı olmadığı gibi hatta daha da güçleniyor.
 
Ve nihayet erkek güzellik yarışması
 
Kaos gey ve lezbiyenleri olarak bir araya gelişimizden bu yana bütün yanlış anlamalara rağmen bıkmadan usanmadan, liberal dalganın tuzaklarına karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini söylüyoruz. Liberal dalganın hiçbir zaman özgürlük getirmeyeceğini, sadece yalan ve yanılsama yaratacağını vurguladık. Kurtuluş mücadelesine on yıllarca önce başlayan diğer ülkelerdeki eşcinsel kardeşlerimizin yaşadığı ve gördüğü ama artık yeterli gelmeyen liberalizme bile maruz kalmamız gerekmiyor. Bununla birlikte heteroseksist sömürgeci güçlerin insanları boğduğunu ve korkunç acılar içinde bıraktığını hepimiz biliyor ve yaşıyoruz. Bu durumda bir yanılsama bile insanı heyecanlandırabiliyor. İşte tam da bu noktada yeniden paranoya diyoruz. Yalnızca eşcinseller ve kadınlar için değil, aynı zamanda heteroseksüel erkekler için de “erkek güzellik yarışması” bir tuzaktır. Bu yıl ilki yapılacak olan “Mr. Turkey”in “Miss. Turkey” gibi bir furya halini alması önümüzdeki yıllar için pek muhtemel. Bu konuda aynı zamanda özel televizyonlar da yine birbirleriyle yarışacaklardır. Aslında zamanı da çoktan gelmişti!
 
Her şeyin kâr için üretildiği bir toplumda, kâr gelsin de nereden gelirse gelsin zihniyeti egemendir. Kozmetik sanayiini (elbette ki daha birçok yan alanı) yalnızca kadınların doyuramayacağı kesindi. Daha fazla dayanamadılar ve önce “baba”ları soktular güzellik salonlarına. Eşcinsel erkeler ve özellikle travestiler zaten kozmetik pazarının, açık ya da gizli, sürekli müşterileriydiler. Heteroseksüel erkekleri açıkça bu pazara çekebilmek için (onların da rahatsızlık duymadan ve çekinmeden bu pazara girebilmeleri için) hiçbir soru işaretine yer bırakmayan bir noktanın ön plana çıkarılması yerinde olurdu. Özellikle altı çizildi: Baba! Yani erkekliğinden kuşku duyulmayacak biri, “baba” olarak bunu ispatlamış biri. Verilmek istenen “korkmayın, erkekliğinize bir şey olmayacak” mesajıydı. Böyle bir süreç manikürle, üç beş kremle bitmeyecekti haliyle. “Erkek güzellik yarışması” tam da bu süreci taçlandıracak doruk olarak eninde sonunda gelecekti. Geldi!
 
Kıs kıs gülmenin zamanı değildir! Bütün kadınlar ve özellikle feministler ‘güzellik yarışması’ denilen bu liberal soytarılığa “hayır” demeli. “Ne halleri varsa görsünler!” demek sorumsuzluk olacaktır. “Mr. Turkey”, feminizme ideolojik bir saldırı olduğu gibi eşitlikçi, kaba feminizme verilen bir cevap olarak bir yemdir. Devrimci feminizm tuzağa düşmeyerek bu yemi reddetmelidir. Tuzaktır, çünkü söz konusu olan feminizmin bir kazanımı değil, erkek iktidarı tarafından sunulan yapay bir eşitliktir. “Erkeğin girdiği her alana kadın da girsin, erkek ne oluyorsa kadın da olsun” diyen kaba feminizme tersinden verilmiş bir cevaptır. Özellikle reklamlarda, kadın vücudu cinsel meta olarak kullanılıyor denildi, doğruydu. Cevap gecikmedi: Son dönemlerde yoğun olarak çıplak erkekler reklamlarda boy göstermeye başladı. Erkeğe doğum izni (şimdilik İsveç’te falan), erkek striptizciler, erkek güzellik yarışmaları aynı sürecin araçları olarak gündeme geldi. (İngiltere’de özellikle eşcinsel polis kontenjanı ise sürecin bir diğer boyutunu gösteriyor.) Zihniyet değişmediği sürece fiziksel değişim (manikürlü ve epili erkek, Türkiyeli bir avukatın İsveç’te çam ormanları içindeki bir hapishaneyi betimlemesini hatırlatıyor) yapay bir eşitlik olarak yalnızca göz boyar, bir yanılsama yaratır. Ne değişiyor? “Koca” doğum izni alıyor kadının işleri ve çektiği acılar mı azalıyor? Çıplak erkek vücudunun reklamlarda sergilenmesi ile kadın vücudunun cinsel meta olarak kullanılması mı son buluyor? Kadın başbakan oluyor da erkek iktidarı bir şey mi kaybediyor?
 
“Mr Turkey”, “kadın güzellik yarışması” zihniyetinin erkek cephesinde tekrarıdır. Bu yarışma, heteroseksüel erkekler için de bir tuzaktır. Bu noktada hemen altının çizelim: Sorun heteroseksist erkeklerin göt korkusu değildir. Heteroseksist olmayan heteroseksüel erkekler, sonucu baştan belli olan bir filmi seyretmek zorunda kalacaklar. “Güzel kadın”ın karşılığı olarak “güzel erkek” tanımlanacak ve kategorize edilecek. Adı üstünde, yarışma zihniyeti dolayısıyla bu tanıma uymayan erkekler dışlanacak. Nedir bu tanım? Uzun boylu, bıyıksız ve sıfır tıraşlı, mümkün olduğunca az kıllı, kesinlikle göbeksiz, düşük popolu, geniş omuzlu... bir tip tanımlanacaktır. Nasıl ki şişman, kısa boylu ve çirkin” kadınlar dışlanıyorsa, bu yarışmada da aynı şekilde kısa boylu, göbekli, -hadi fazla kıllar epiyle hallolur diyelim- kel ve sakat erkekler söz konusu tanımlamaya uymadıklarından dışlanacaklardır.
 
Ve siz, yarışmaya katılacak olan beyler: Kozmetik pazarının gizli müşterisi olan erkek eşcinsellerden kendinizi nasıl ayırt edeceksiniz? Güzellik salonlarından geçerek ve kesinlikle en azından bir “stüdyo makyajı” yaparak katılabileceksiniz bu yarışmaya. Büyük olasılıkla jüride erkekler de olacaktır. Kendiniz ve onlar hakkında ne düşüneceksiniz?
 
Erkek eşcinsellere yönelik zihniyette bir değişiklik olmadan erkek vücudu kutsanacak. Belki de yarışmacı beylerden eşcinsel olan çıkarsa ya da anlaşılırsa, yarışmadan kovulacak ya da tacı geri alınacak. Onların bakımlılığı ile eşcinsel erkeğin bakımlılığı aynı anlama gelmeyecek. Onlar “baba” olarak bir meşruluk kazanırken, eşcinsel erkekler “ibnelik” ve “karılık” kategorilerinden çıkamayacak. Eşcinsel erkekler, büyük bir ikiyüzlülük gösterisi olacak olan bu yarışmayı reddetmelidirler. İkiyüzlülüktür, çünkü birçok erkek eşcinsel, kozmetik pazarının gizli müşterileri olarak artık heteroseksüel erkekleri de çekmek için meşrulaştırılan süreçleri yaşıyor. Onlar için aşağılama ve dışlanma nedeni olan bu durumlar heteroseksüel erkekler için ahlak değersel nitelemelerden arındırılıyor. Hayır!
 
Eşcinsellerin ve kadınların kurtuluşu için, toplumsal cinsiyet, kesinlikle parçalanması gereken bir süreç. Kadınlık ve erkeklik toplumsal kategorileri varlığını korurken, makyaj değişikliği ile toplumsal cinsiyet parçalanamaz; ancak yalan ve yanılsamadan oluşan bir yapay eşitlik ortaya çıkar. Bu eşitliği reddediyoruz.
 
Nasıl ve neye göre güzel olacağımıza tekeller karar veremez. Vücudumuz üzerinde mutlak kullanım hakkı bizim olmalı. Bu liberal soytarılığa son verilsin.
 
Ne kadın ne erkek!
Bütün güzellik yarışmalarına hayır!

Etiketler:
İstihdam