07/02/2011 | Yazar: Sayım Çınar

Homofobinin kitabını yazan Murat Rena

Homofobinin kitabını yazan Murat Renay: ‘Kitabımı en çok kadınların, annelerin, anne adaylarının okumasını isterdim’

Şubat ayı başında piyasaya çıkan “Söylenmeyen” kitabının yazarı Murat Renay, Sayım Çınar’ın sorularını yanıtladı. Gerçek adını gizleyen ve takma isimle kitabını yayımlayan yazar, kitabı ve kendi hakkında şunları anlattı…
 
Murat Renay’ı bir yazar arkadaşım sayesinde tanıdım. Daha sonra da yazarın (Kod adı Murat) kitabını okuyunca kendimden geçtim. O da sizlerle aynı havayı soluyor. Belki sizin gibi İstanbul’da yaşıyor. Sizinle aynı metrobüse biniyor, aynı yağmurda ıslanıyor, aynen sizler gibi yiyor, içiyor, uyuyor, uyanıyor, işine gidiyor, hastalanıyor belki. Sonra birileri geliyor, hayatını kimseye zarar vermeden yaşadığı halde ona “marjinal” diyor, “bizden değilsin” diyor. O, yani Murat Renay size, hepimizin ne kadar birbirine benzediğini ve ne kadar da kendimize has olduğumuzu, 2011 Türkiye’sinde halen daha tüm yasaklananlara, tüm yok sayılanlara inat, hem kendi hem de kendi gibilerin hikayesini açık yüreklilikle bu kitapta anlatıyor. Söylenmeyenleri söylüyor. “Söylenmeyen” Şubat başında kitapçılarda.
 
Twitter’da homohobi adlı bir hesabınız var. eşcinselliğin hastalık olduğunu düşünenlere, homofobinin daha büyük bir hastalık olduğunu mu anlatmaya çalıştınız?
Evet, aslında aynen bunu anlatmaya çalıştım ama bunu tek bir cümleyle söylemek yetmiyor. Beni takip edenlere ve blog’umu okuyanlara homofobinin farklı boyutlarını tweet’lerimle veya yazılarımla göstermek istedim. Çünkü çoğu homofobik aslında bu kavramdan haberdar değil. Ona çocukluğundan beri ailesi, arkadaşları ve tüm çevresi tarafından kodlanan bazı öğretileri uyguluyor. Homofobinin aslında ne kadar ayrımcı bir hareket olduğunu çoğu homofobik bilmiyor bile. Çünkü heteroseksüelliği “normal” ve onun dışında kalan her şeyi “anormal” görüyorlar. Kendisi gibi olmayana “marjinal” diyorlar. Bu yüzden de kendileri dışındaki cinsel yönelimlerin hepsini sapıklıkla bir tutup rahatça aşağılayabiliyorlar. Ben, sosyal medyada onların bu davranış bozukluklarını genelde esprili bir şekilde yüzlerine vurmaya, onları bu hatalarıyla yüzleştirmeye çalışıyorum. Amacım didaktik olmak veya her yazdığımla illa ki bu konuda bir ders vermek değil ama bu konuda fikri olmayan veya olumsuz fikri olan insanların beni okudukları zaman biraz farklı düşünmesi veya biraz da olsa “Ulan ben hata mı ettim bunu düşünürken acaba?” diye çelişkiye düşmeleri hoşuma gidiyor.
 
Söylenmeyen adlı kitabınız çok ilgi görecek gibi. 2011 Türkiye’sinde halen daha tüm yasaklananlara, tüm yok sayılanlara inat, hem kendini hem de kendin gibilerin hikayesini açık yüreklilikle bu kitapta anlatmışsınız. Biraz bu kitabın hikayesinden bahseder misiniz?
Kitap aslında geyet iddiasız bir otobiyografi olarak başlıyor. Ünlü biri olmadığımın ve ilginç bir hayatımın olmadığının ben de farkındayım. Kendimi gerektiğinden fazla da önemsemiyorum ancak benim gibi alelade, sıradan gördüğünüz hayatların içinde eğer doğru şekilde aktarılırsa herkesle ortak paydada buluşulabilecek ve buna ek olarak herkesi şaşırtabilecek kısımlar olduğunun farkındayım.
Kitap çocukluktan itibaren hayatımı eşcinsellik ekseninde ele alıyor ve sonrasında kitabın ortasında yer alan dönüm noktasından itibaren ağırlıkla Türkiye’deki geylerin hayatına odaklanıp farklı anı-deneme yazılarıyla devam ediyor.
Kitabın konu edindiği başlıklar arasında iş hayatında, askerlik yaparken gey olmak, zorla evlendirilmiş bir gey olmak ve geylerin aileleriyle, kadınlarla ilişkileri gibi konu başlıkları da var. Ayrıca kitabın sonunda bir başkasından dinlediğim ilginç bir gerçek hikaye var. Hatırladığım kadarıyla detaylandırarak o kişinin ağzından yazılmışçasına aktardım. Kitaptaki akışı bozmasın diye sonuna ekledim.
Bu kitapta eşcinsellerin hayatlarıyla ilgili ilginç detaylar, farklı sürprizler de var.
 
Evet bu bakış açısıyla sen de eşcinsellerin hayatını, askerlik gibi alanlardaki sıkıntılarını, kadınlarla ilişkilerini –bütün olumsuzluklara rağmen- optimist şekilde, dediğin gibi gülümseterek anlatmışsın. Eşcinsellik aynı zamanda iyi olmayı gerektiriyor, değil mi?
Hem iyi hem de güçlü, dirayetli olmayı gerektiriyor. Çünkü belki de sadece dört duvar arasında yaşadığın ve kimseye zararının olmadığı, kimseyle alakan olmayan bir durum yüzünden insanlar tarafından yargılanabiliyor, aşağılanabiliyorsun. Bu çok can sıkıcı bir durum. Eğer bu konuda haşin, taşkın davranışlar içine girersen de –ki olabilir, bence geyet insani bir durumdur zaman zaman taşkınlık- toplum seni bu sefer “Zaten geyler böyledir” diye dışlamaya çalışıyor. Ben insanlara hepimizin aynı ölçüde yaşam hakkına sahip olduğunu güzel bir dille anlatmayı seçtim. Herkesin bu konuda yöntemi farklı olabilir.
 
Kitabınızı okumadan yüzeysel eleştiri yapan insanlara nasıl yaklaşıyorsunuz?
Kitap beklenen ve merak uyandıran bir kitap oldu. Biz de bu ilgiyi basın bültenleri ve haberlerle ayakta tutmaya çalıştık. Tabii ki bu tanıtım yazıları kitaptaki her şeyi yansıtamayabiliyor. Bu yazılarda hata olmasa da birkaç paragrafta bütün kitabı anlatmaya imkan yok. Bu yazıları yanlış anlayan bazı kişiler olmuş olabilir. Twitter’da bu kitabı eleştirmek için “Gey olmanın nesi ilginç de bunun kitabını yazmışlar, benim de annem bir kadın o da bunun kitabını yazsın” gibi esprili ancak yüzeysel tepkiler gördüm.
Elbette “Gey olmak ilginçtir ve ben de bunun kitabını yazdım” gibi bir söylemim yok. İlginç olan gey olmak değil ama bu devirde halen geylerin ilginç bulunması asıl ironidir bence. Ben de aynen bunu yazdım. Bizler de sizlerden biriyiz, bizi ayırmayın dedim. Sanırım kitap okunmadığı için bu yorumlar yazıldı. Okuyan insanın bu kanaatte olacağını düşünmüyorum. Her şeyden önemlisi zaten bunları asık suratla, negatif yaklaşımla aktarmadım. Amacım duygu sömürüsü veya ezik edebiyatı yapmak değildi.
Bunlara ek olarak, bu kitapta sadece bizlere uygulanan baskıları anlatmış da değilim. Aynı tema üzerinde 160 sayfa aynı şeyleri söylemek doğru değil bence.
 
“Babam bu konuyu yok sayıyor ve benden hâlâ bir gelin bekliyor. Bana, tanıdıkların kızlarının ayarlanması için yardımcı olmaya çalışıyor. Halen ‘Sen yeter ki evlen, sana şunu alırım, bunu yaparım’ diye rüşvetler vermenin derdinde” diye yazmışsın kitabında. Baban, hatta ailen eşcinselliğini öğrendikten sonra hayatında bir değişiklik oldu mu?
Ailemin, bu durumu, kitapta okuyacağınız tatsız bir olay sonucu öğrenmesi hayatımda bir dönüm noktası oldu. Zaten kitapta da takip edilen kronoloji orada kırılıyor ve kitabın akışı değişiyor. Benim hayatımda da aynen bu oldu. Bazı şeyler yıkıldı ve yerine yeni bir düzen kurulmuş oldu.
Ailem bu olayı yüzde yüz içlerine sindirip “Ne olursan ol arkandayız oğlum” gibi bir bakış açısına sahip değil. Çünkü onlara da bu öğretilmemiş. Herkesin özgürlüğü bir diğerinin kafasındaki sınır çizgisine kadar. Benim anne babamın da sınır çizgisi eşcinselliğini istediği gibi yaşamayı kapsamıyor ama en azından beni evlenmeye zorluyor değiller. Daha da kötüsü bana herhangi bir şiddet uygulamadılar. Bunun için mutluyum ancak onlardan istediğim desteği görememiş olsam bile herkes benim gibi şanslı bile değil. Bu ülkede farklı cinsel yönelimi yüzünden ailesinden dayak yiyen hatta öldürülen insanlar var.
Bunları düşündükçe kendimi şanslı sayıyorum evet ama kötü örneğin yine de örnek olmadığını düşünüyorum. Yani kötüyü duyup şükretmek yerine daha iyisini hedeflemeliyiz bence.
 
Ailelerin, heteroseksüellerin verdiği olumsuz tepki dışında homofobinin daha çok eşcinsellerin kendi arasında yaşamış oldukları sorunlardan da kaynaklandığını düşünen insanlar var. Gey arkadaşlarımızın homofobik olmasını nasıl değerlendiriyorsun peki?
Homofobi bu konuda bilgisi olmayan veya bu konuya nefret duyan insanların körüklemesi ile büyüyor olsa da aslında kısmen de olsa eşcinseller nedeniyle de oluşuyor. Eşcinsellere zaten kötü gözle bakan heteroseksüellerin olduğunu bilmekten daha üzücü olan ise tabii ki birbirine düşman olan geylerin olduğunu bilmek. Ben açıkçası bu duruma daha çok üzülüyorum. Çünkü en kötüsünden bir kendinden nefret etme durumu bu.
Kitapta “Homoların Homofobisi” başlığı altında bu konuyu anlattım. Ne yazık ki Twitter hesabımda bana en çok olumsuz tepki veren insanlar arasında geyler de var. Bir insan sadece gey diye benimle aynı fikirde olmak zorunda değil elbette ancak beraber omuz omuza hareket etmemiz gereken konularda bile hakarete maruz kalmak beni heteroseksüel bir insanın ters tavırlarından daha fazla üzüyor.
 
Kitabınızı Twitter’dan da duyurdunuz. Köşe yazarları ve ünlüler nasıl tepkiler verdiler?
Beni çok fazla köşe yazarı takip etmiyor ama fikirlerine çok değer verdiğim insanlar elbette var. Bu insanlara kitabı duyurduğumda beni yanıltmadılar. Çok güzel karşıladılar. Kendi kitabı benimle aynı anda çıkmış olan ve bana bütün alçak gönüllüğüyle destek veren köşe yazarları da var, daha çıkmamış kitabıma laf atmayı tercih eden de var. İnsanların olgunluğuna, bulundukları yeri hazmetmiş ya da hazmetmemiş olmalarına veriyorum. Kimse için bir tehdit unsuru değilim sonuçta.
Ben, beni ve bu kitabı desteklemek isteyen herkese açığım. Bu kitap insanların kişisel kavgalarından değerli. Hatta yazdıklarım benden bile değerli ki kimliğimle ön plana çıkmak istemiyorum.
 
Kimliğiniz neden gizli ve gizli kalmaya devam edecek mi?
Kim olduğumla değil yazdıklarımla ilgilenilmesi beni daha mutlu eder. Yazdıklarımın ve amacımın, bu kitabın amacının, benim kimliğimden çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Amaç yüzümü, kimliğimi gizleyip dikkat çekmek veya merak uyandırmak değil. Tam tersine dikkati kendime değil yazdıklarıma çekmek istiyorum. Şöhret olmak gibi bir geyem yok.
 
Homofobiyle ilgili bir kitabı yazan bir kişi olarak cesurca kimliğini öne çıkarmamanız bir korkaklık olarak algılanabilir mi, amacına tezat oluşturmuyor mu sizce?
Sanmıyorum. Asıl utanç, benim, ancak kimliğimi gizleyerek bütün içimden geçenleri olduğu gibi açık seçik yazabilmemdir bence. Yani bize yüzümüzü gizletenler utanmalı, ben bundan utanmıyorum. Kimliğimi gizleyerek kimseye hakaret veya iftira etmiyorum. Başka insanlar gibi bunu kötüye kullanıyor değilim. Benim derdim en özelimi, en net şekilde yazmak. Bu samimiyeti oluşturmak için de sadece yüzümü, kimliğimi gizlemem gerekiyorsa ve bu da insanları rahatsız ediyorsa şu açıdan düşünmeliler bence. Kimliğim açık seçik olsaydı bu kitap bu samimiyetle yazılamazdı. Bu yüzden kim olduğumu boş verip söylediklerimle ilgilenmeliler bence.
 
Kitabının hedef kitlesi kim sence? Yani seçme şansın olsa kimlerin okumasını ve onlarda hangi değişikliğin olmasını isterdin?
Bizi yetiştiren ailelerin, özellikle de kadınların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Evet, baba faktörü de bir insanın hayatında önemlidir ama annenin yeri hep ayrıdır. Doğruyu yanlışı göstermekte anneler yani kadınlar çok önemli. Bu yüzden çeşitli gruplar içinde en çok kadınların, annelerin, anne adaylarının okumasını isterim aslında.
Bu grubun dışında, kitabın yeni fikirlere açık, hayatın sadece gördüğü veya görmek istediklerinden ibaret olmadığını bilen, eşcinsellere nötr yaklaşan ya da empati kurabilecek altyapıya sahip heteroseksüellere de ulaşmasını isterim. Yani evet bu eşcinsellik hakkında konuşan bir kitap ama eşcinselleri yine kendi kendisine anlatan bir kitap olsun istemem.
Elbette bu kitaba en çok ilgiyi olumlu-olumsuz anlamda eşcinseller gösterecek, eminim hepimiz benzer süreçlerden geçmiş olsak da bazı fikirlerime katılacak, bazılarına katılmayacaklar ama zaten onların beni destekleyeceğini, konuşacağını biliyorum. Benim asıl amacım bizler hakkında farklı, olumsuz fikirleri olan insanların mümkün olduğunca fikrini değiştirmek ve biraz olsun yumuşatmak. Kimsenin bir başkasını ilgilendirmeyen cinsel yönelimi yüzünden baskı görmesini istemiyorum. Bu kitap da bunun için küçük de olsa bir adımdır.
 
SAYIM ÇINAR


Etiketler: kültür sanat
İstihdam