06/06/2009 | Yazar: Kaos GL

Olgunluk döneminin rahatlığını yaşayan Murathan Mungan’ın kendisine tuttuğu aynada en önemli görüntü, zamanın yarattığı tahribatlardan oluşuyor.

Olgunluk döneminin rahatlığını yaşayan Murathan Mungan’ın kendisine tuttuğu aynada en önemli görüntü, zamanın yarattığı tahribatlardan oluşuyor. ‘Hayat Atölyesi’, eğlenceli bir kitabın ötesinde, güçlü alt akışlar içeriyor.

Belki bencil bir tavırdı, fakat Murathan Mungan’ın İstanbul’a dair yorumlarını Osmanlı Bankası’nın manzarası ile dinlemenin yarattığı ilhamla, söyleşiye yönelttiğim dikkati, ansızın beliren bir şiire çevirmeyi tercih ederek kendime kapanmam çok zor olmadı. Mungan, otobiyografik çıkarımlarla benzetmelere gittiği Konstantinopolis’den bahsediyordu; benim içinse Bizans mirasının ertelenmesinden rahatsızlık hisseden biri olarak bambaşka alanlara sıçrayan bir tarih estetizminin melodisi gibiydi tüm söyledikleri.

O güne yazılan şiirimin işaretlediği kimi esinlenmeleri, Murathan Mungan’ın tüm samimiyetiyle şekillenen yeni kitabı ‘Hayat Atölyesi’ni okurken tekrar hatırlıyorum. 2002 yılında Milliyet gazetesinin kültür-sanat ekiyle kullanıma açılmış bir yazı mekânından adını alan kitap, çok sesliliğine rağmen bütünlüklü bakıldığında bir yazarın/şairin derinini sunuyor. Söz konusu gazete yazılarının doldurduğu üçüncü bölümün öncülü ilk iki bölüm, soruşturmalara ve çeşitli nedenlerle yazılması istenmiş metinlere yer veriyor. Kısalı-uzunlu metinlerin kaynaklarına bakıldığında seçilebilecek dağınıklık, ilk başta bir ‘toplama’ ile karşı karşıya olduğunuzu hissettirerek tedirgin ediyor. Yine de, bu geçişler bir süre sonra doygun bir edebiyat hazzını destekler tada ulaşıyor. Örneğin, Oğuz Atay’a değinilen bölümden sonra Mehmet Güleryüz’ün sergi kataloguna yazılanları okumak, birden fazla kitabın heyecanını aynı anda yaşatabiliyor. Diğer önemli nokta ise, kullanılan dille ilgili. Sade ve sakin bir dil izlenimi yaratan Mungan, bu işlenmiş ciddiyeti bir anda bozarak kendi övgüsünün parıltılı cümlelerini daha da seçik hale getiriyor. Kasıtlı geliştirilen manevralarla, Sezen Aksu’nun herhangi bir şarkı ismi, Mungan’ın özel hayatına dair çok önemli bir ayrıntıyı karşılayabiliyor. Yani, yarattığı kıvraklığı yine kendi üzerinde deniyor. Metnin yorumlanmasına kolaylık sağlayabilecek her türlü yol, metnin sahibine çıkınca da, elimizdeki kitap, kişisel bir rehber olarak bambaşka açılımlara önayak oluyor.

Kitabın son bölümü, en kolay okunabilecek metinleri kapsıyor. Kısa değiniler ile günlük olanın düşündürdükleriyle yazılanların hızlı uyuşumu, parça parça fikir ve duyguların izlerini kapsıyor. Açıkçası Murathan Mungan gibi önemli bir ismin samimiyetine bu denli yakınlaşmak, hepimizin içinde saklı magazin tarafa hakiki bir numune sunuyor. Eh, mesela ben, Murathan Mungan’la benzer sanatçıları (Placebo, T.Rex) dinlediğim için ince bir sevinç duydum. Ayrıca, Osmanlı Bankası’nda gerçekleşen söyleşide yaşadığım lirik heyecanı karşılayacak İstanbul duyarlılığı ve biçimsel dikkate yönelik açık mesajlar, kendimi haklı hissetmeme sebep oldu. Sanatsal çıkarların gözetilmemesiyle iyiden iyiye berraklaşan realite, bir süre sonra okuyucunun kişisel alanına da sızabiliyor. Tüm bu devinimin sonunda ise, arzunun çıkmazını gizlemeye yönelik hiçbir çabanın sarf edilmediği ‘Hayat Atölyesi’nde, eğer öznenizi güçlü bir kaleme teslim etmeyecek kadar özgüven sahibiyseniz, ‘yönetici’ olarak konumlanan yazarın bireysel vurgularını gündeliğinize uyarlamak gibi kolay kolay sağlanamayacak bir deneyim sunuluyor. 

Murathan Mungan / Hayat Atölyesi / Metis Yayınları
 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam