15/09/2014 | Yazar: Eser Gündüz

Şu dünyada annemin babamın gurur duyacağı bir evlat olamadım gitti. Üstüne üstlük bir de hetero hetero transların, geylerin hakkını savunuyorum. Annem deli oluyor.

Bu hafta karmaşık duygular içerisindeyim. Tehlikeli yazılar yazsam diyorum artık. Şöyle içeri alınacak türden. Belki ünlenirim.

Şaka bir yana, şu dünyada annemin babamın gurur duyacağı bir evlat olamadım gitti. Üstüne üstlük bir de hetero hetero transların, geylerin hakkını savunuyorum. Annem deli oluyor.

-Onlar senin kitabın çıktı destek oldular mı? Bak, Seda Sayan Allahın katilini çıkardı televizyona, o bile ünlü oldu sen anca kitap yaz kimse okumasın.
- Eee be anne, biz yaptıklarımıza karşılık beklemediğimiz için bu dünyada bir bok olamadık ya, diyorum. İroniyi anlamasını beklemek bir yana, lafı yapıştırıyor;
- İyi bok yedin.
 
Mersin sıcak. Hele de gündüzleri. Bir bardak dolusu dondurmayla annemin trajikomik sohbetinden kaçıyorum. Arkamdan bağırıyor.
-Bari fenomen olaydın.  
Bende ona bağırıyorum;
-Harbiden ha. Şu transların geylerin üzerinden prim yapıp fenomen olsam dimi anne...
Ne acı bir dünyada yaşıyoruz. Birilerinin üzerinden prim yapıp gayet ünlü olabiliyorsun bu dünyada ve birileri seni taparcasına seviyor. Aha da bakın Facebook’a, Twitter’a.
Yıllardır sosyal sorumluluk alanlarında koşturuyoruz, resmen yaşam biçimimiz olmuş bu kavram, neyiz biz, kimiz. Birkaç kanserli çocuk seviyor bizi, mektup yazıyor ardımızdan (ki onlar da ölmedikleri sürece), birkaç Kürt çocuğu, varsa arada nadiren Ermeni abiler, ablalar. Ne kadar ezilmiş varsa seviyoruz birbirimizi.
 
Flaşlar patlıyor beynimde. Yahu diyorum, bu alan, bu sayfa bu kelimeler sadece translara geylere hitap etmiyor. Biz bütün ezilenler birleşsek ya. Ermeniler, Kürtler, geyler, translar.
Amerikan filmlerindeki ucubeler geliyor aklıma. Hani hep ezilen ama filmin sonunda birleşip zengin züppeleri alt eden…
Film şeridi gibi ne yüzler görüyorum şu an havada. Deniz Gezmiş’ler, Hüseyin İnan’lar, Ulaş Bardakçı’lar ve niceleri. Üç gün öncesinin tarihi ile Erdal Eren’ler.
Yönelimimiz, dinimiz, dilimiz, ırkımız ne olursa olsun, ortak paydada buluşabiliyorsak biz neden birleşmeyelim. Mesela ben bir Fenerbahçeli olarak Metin Oktay’ı ölüm yıldönümünde (13 Eylül) neden anmayayım.

Ya da bir heteroseksüel olarak neden “ iyi ki doğdun Aligül”, diyemeyeyim. Neden Kaos GL’nin 20. yılını kutlayamayayım.

Amy Winehouse’un doğum gününü (14 Eylül) kutlamak için illa onun deli bir hayranı olmaya gerek yok ki.

Bu dünyada heteroseksüel de olsanız, eşcinsel ya da transseksüel de olsanız bazı şeyler o kadar güzeldir ki ona olan hislerinizi dile getirmek için gizlenmenize, saklanmanıza gerek yoktur. Örneğin ben bir kadın tanıyorum,- adı Aslı Aydın (nam-ı diğer Nietsizche)- ona âşık olmak için bir erkek ya da kadın olmaya gerek yoktur. O kadar güzel bir insandır ki, beyninin güzelliği, yüzünün ve fiziğinin güzelliğinin çok çok önündedir. Bu nedenle âşık olmak için, sevmek için ya da bilumum bütün hisler için yöneliminizin bilmem ne olmasına gerek yoktur.

Sonuç olarak bizler tutunamayanlarız. (Bu baya bir Oğuz Atay-vari oldu)
 
Ben size dedim değil mi, karmaşık duygular içerisindeyim diye. Bakın, daldan dala atladım durdum. Velhasıl, bu sayfalar, bu duygular ve siz güzel insanlar oldukça, ben neden içimde tutayım, neden sizin için savaşmayayım, neden birlik olmayayım sizlerle ha dostlar, ben neden âşık olmayayım.  

Etiketler:
İstihdam