06/04/2012 | Yazar: Emre Korlu

Bu yazı İzmir’in Karabağlar İlçesi’nde bir otomobilin içinde başından vurularak öldürülen transeksüel arkadaşımız Tuğçe için kaleme alındı.Sizce tamamıyla kurgu diyebilir miyiz?

Zülfü Livaneli de ağlıyor şimdi, annenden kalma bronz aplikeli vitrin de…
 
İçip yarım bıraktığın çayını kokluyorum. Dök artık; küflenecek diyorlar dinlemiyorum. Hep uykunda öldüğünü düşünmek istiyorum. Kandırmak, kendimi kandırmak canımı acıtıyor.
Bu hafta içi Pera müzesine gidecektik. İnci’de profiterol yiyecektik. Sen Topkapı sarayının bahçesinde, babanın seni sırf dar bir tişört giyindiğin için dövdüğünü unutacaktın. Ben profiterol’ü en çok senin dudaklarına yakıştıracaktım.
 
***
 
Bir çöp konteynırının yanına yaslanmış vaziyette bulduğumuz ve salonumuza serdiğimiz halımızın üzerine döktüğüm biranın hesabını vermek isterdim şimdi sana. Sahip olduğumuz her şeyden yakınıp, sırf yanıma gel otur diye rol yapmak isterdim pervasızca…
 
Ve şimdi yaşıyor olsan, The Shawshank Redemption filmini seninle izlerken keyif alıyorum yalanına, seni de alet etmezdim.
 
***
 
Aslında  acılardan sıkılmış insanlar, dram filmlerinden hoşnut olmazlar. Bunu kimse bilmiyor. Bunu bir tek ben biliyorum, Tuğçe.
 
Öldürüldüğünden bu yana, yarattığım bu hikaye kahramanının yaptığı gibi yapmak istiyorum. Uyurken öldüğünü düşünmek…
- Lakin, böyle düşünürsem o filmdeki Andy kadar güçlü olamam. Bize dayatılan cehennemden kurtulabilmem için mücadeleci olmam şart…
 
Hikayelerimi şimdilik mutlu sonla noktalayamıyorum. Fakat buna inanmak bir akşam vakti sokakta İstanbul’un en işlek caddelerinin birindeki çöp konteynırının yanında halı bulmak kadar olası bir şey.
 
***
 
İki gün önceydi.
Andy, hapishane’den kaçmaya çalışırken, Beşiktaş Barbaros Bulvarında yağmur yağıyordu. Bir kere çağrı attın telefonuma sanki tavada kızarmakta olan sardalyeler daha önemliymiş gibi, bakmaya yeltenmedim. Nasıl olsa gelecektin…
 
***
 
Gidemediğin yerleri yazamadım, Tuğçe. Bir sevgilinin olup- olmadığını da bilmiyorum. Sahi, sardalya sever miydin? İzmir’den, İstanbul’a yağmurlu bir güne rastladı mı gelişin? Beşiktaş Barbaros bulvarında ıslandın mı?
Bunların yanıtını hiçbir zaman öğrenemeyeceğim çünkü bir ölümün ardından yemek yemek de, Cemal Süreya okumak da faydasızdır.
 
***
 
Gelmedin. Ayakkabıların, ayaklarınla öpüşmeyi beklemeyecek ve ben ertesi gün öğreneceğim bir aracın içinde başına sıkılan tek kurşunla öldürüldüğünü…
Yüzüne yapılanları söylemek istemeyen dostlarım olacak. Yüzünü görmemi engelleyecekler. Önümdeki sehpanın üzerinde duracak eski günlere dair  ne var ne yoksa, gün gibi ortada olan fotoğraflar…
Dağılacağım. Aniden düşeceğim bir uçurumdan. Annemin tabağındakileri bitir ve ders çalış komutuyla kalkacağım masadan,
kimse beni anlamayacak.
 
Bu yazı İzmir’in Karabağlar İlçesi’nde bir otomobilin içinde başından vurularak öldürülen transeksüel arkadaşımız Tuğçe için kaleme alındı.
Sizce tamamıyla kurgu diyebilir miyiz? 

Etiketler:
İstihdam