05/09/2012 | Yazar: Esmeray

On yedi yaşında gencecik bir çocuk, ‘eşcinsel namus cinayeti’ diye düştü üçüncü sayfa haberlerine.

On yedi yaşında gencecik bir çocuk, “eşcinsel namus cinayeti” diye düştü üçüncü sayfa haberlerine. Kimisi “Kürt, sen eşcinsel olamazsın!” diye başlık attı; kimisi de tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi, “eşcinsel, töre cinayeti” ya da “eşcinsel namus cinayeti” diye... Sanki İstanbul’da olsa öldürülmezdi bu insan. Sanki Kürtlerin dışında Türkiye’de yaşayan diğer kimlikler eşcinsel çocuklarına sahip çıkıyorlarmış, el bebek gül bebek yetiştiriyorlarmış gibi. Kardeşim, bu ne namus cinayetidir ne de töre cinayetidir. Bu tamamen bir nefret söyleminin ürünü olan bir cinayettir. 

Ben olay hakkında daha detaylı bilgi almak için Diyarbakır’daki LGBTT örgütlerinden arkadaşlarımla konuştum. Keskesor (Kürtçe, gökkuşağı anlamına geliyor) LGBTT sivil toplum örgütünden bir arkadaşımla konuştum, çünkü bu konu ile ilgili düşen haberlerde çelişkili ifadeler vardı. Kimi bu cinayetin bir ay önce olduğunu, kimisi de bir yıl önce olduğunu söylüyordu. Keskesor’deki arkadaş, olayın bu yılın temmuz ayının başlarında meydana geldiğini söyledi. Cinayetin olduğu tarihi ve cinayetin gerçek nedenini anlatan kişinin kimliğini can güvenliği nedeniyle açıklayamayacağını da ekledi.

Yukarıda da belirttiğim gibi, efendiler bu bir nefret cinayetidir. Evet, bu çocuğu 14 kurşunla öldüren kendi babası ve amcası. Acaba nasıl bir nefretle psikolojisi bu hâle gelmiş ki, kendi çocuğunu gözünü kırpmadan 14 kurşunla öldürebiliyor. Oysaki bir kurşunla ölür, ama bir kurşunla doymadı kin ve nefreti. 14 kurşunla kusmuş namusunu, içindeki nefreti gencecik bir bedenin üstünde.

Belki de anası bir fiske bile vurmaya kıyamamıştı oğluna. Hayalleri vardı. Çünkü henüz 17 yaşındaydı. Gencecikti. Belki okumak istiyordu. Belki birine çok âşık olmak istiyordu. Tabi ki bilemeyiz neler hayal ediyordu. Ama mutlaka hayatının başında olduğu için sınırsız hayalleri vardı. Ama yaşatmadılar. O babayı ve amcayı bu hâle getiren topyekûn hepinizsiniz. Eşcinsel haklarını bir türlü tanımayan devletin ta kendisidir. Bu konuda fetvalar veren Diyanet’in ta kendisidir. Eşcinsellik hastalıktır deyip çürük rapor veren TSK’ın ta kendisidir. 

Daha önceki yazılarımda defalarca belirttiğim gibi akıl hastalıklarının sınıflandırıldığı DSM4 kitabında bile eşcinselliğin hastalık olduğu maddesinin çıkarılmasına rağmen hâlâ eşcinsel hastalıktır diyen gözünü para hırsı bürümüş tüccar psikolog ve psikiyatrislerin ta kendisidir. Neymiş efendim, namusmuş. 17 yaşında bir çocuğun neresinde namus aradınız? Hangi namus? Hangi ahlak? Hangi kitapta yazıyor, 17 yaşındaki çocuğunuzu öldürün diye. Hangi kitap diyor ki, çocuğunuz eşcinseldir diye sokağa atın ve bir bilinmezliğe terk edin? İş vermeyin! 

Şimdi düşünün, o yaşta bir çocuğu hiçbir günahı olmadan sokağa atıyorsunuz! Ne yapabilir o çocuk, nasıl ayakta duracak? Ya uyuşturucuya bulaşacak, ya da seks işçiliği yapmak zorunda kalacak. Sizin ahlakınız sokağa atıyor! Sizin ahlakınızda olan zihniyetler bu çocuklara iş vermedikleri için büyük bir oranla seks işçiliği YAPMAK ZORUNDA kalıyorlar. Bu mudur sizin ahlakınız? Bu mudur sizin namusunuz? 

Başka bir şey daha, bu cinayetlere sessiz kalan ama özgürlükten, eşitlikten sürekli dem vuran sivil toplum örgütleri sizler de sessiz kaldığınız müddetçe bu cinayetlere ortak oluyorsunuz. İşin başka bir boyutu bölgede etkin olan siyasal parti, program tüzüğünde çarşaf çarşaf yer vermiş eşcinsel haklarına ama 17 yaşında bir çocuğun öldürülmesine hâlâ sessiz kalmaları tuhaf değil mi? Bu münferit bir olay değil! Evet, şu an ülke yangın yeri gibi. Belki üç yıl sonra belki elli yıl sonra bu savaş bitecek, mutlaka bitecek. Barış da olacak ama bu eşcinsel cinayetlerine sessiz kaldığınız müddetçe, kendinize dert etmediğiniz müddetçe bu cinayetler belki de bin yıl devam edecek. Yazıma son verirken tekrar söylemek istiyorum, o 17 yaşındaki gencecik çocuğun katili babası değil hatta babasının ve amcasının da katili sizlersiniz!
 


Etiketler:
İstihdam