21/08/2014 | Yazar: Emre Korlu

O gün, sevdiğim adamın aslında bir kadın olduğunu öğrendiğim gündü.

Bahar, yalnızca adını bildiğim ve daha fazlasını asla bilemeyeceğimi düşündüğüm o kadındı. Aramızda olan, yaşadığımız her şeye tanıklık eden, göremediğim, görmek istediğim, kıskandığım, milyonlarca kez sövdüğümdü.
 
O, toparlamaya çalıştıkça her yere saçılan dağınıklıktı. Bir virüs gibi ilişkimizin organlarına girip oralara tünüyordu. Zavallı olduğumu hissediyordum. Kim olduğunu bile bilmediğim biri, sevgilimin anılarını yarım yamalak bırakıyordu. Başkalarında çoğalan bizde azalıyordu. 
 
Çoğu kez ayna karşısında Ali’den hesap sorarken buluyordum kendimi. Ona söyleyemediklerimi oraya yansıyışım dinliyormuş gibi davranıyordum. Zamanla yüzüme karşı anlattıklarımdan ötürü kömür gibi olmuştum.
 
Ayrılmayı göze aldım. China Town’da becerecek birini aradığımı fark ettiğimde ona karşı tüm sadakatimi yitirmiş gibiydim. Kayıtsızdım. Bahar’ın kim olduğunu sormaya korktuğum adamı, ihanete uğramışlığımı duymamak adına bırakıyordum.
“Sadece kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Hakkında hiçbir şey bilmediğim biri paranoyak olmama sebep oldu. Herhangi bir şeyi neden sevdiğimi irdelemeye başladım. Âşık olduğum adamı yitirmemek adına verdiğim savaşı kaybettim.
 
“Henüz kanıtlanmamış bir şey yüzünden üstün körü davrandığımı düşünüyorlar. Oysa Ali hep ondan bahsederdi. Kim olduğunu sorduğumda sırtını döner, başka şeylerle ilgilenirmiş gibi yapardı. Çoğu zaman eve hediye paketleriyle gelirdi ve onları dolabında muhafaza ederdi. Saklanılanlara hiç dokunmamam konusunda tembihlenmiştim.
 
“Söz verdim ve sözümü tuttum. Bunu nasıl yapabildiğime inanamıyorum. Merakıma yenilmeyip bu duruma müsamaha gösterişime neden olan şeyi halen anlamlandıramıyorum." 
 
Birkaç kez yaşadığım semte geldi. Bitmemesi gerektiğini söylüyor; bizi buraya getiren son noktayı merak ediyordu. “Bu kadar aptal olamazsın” diye geçiriyordum içimden zira soramıyordum. Mazide kalan biriydi, yaraydı belki de. Çünkü neredeyse herkesin bir yarası vardır diye avutuyordum kendimi. Yanılıyordum. 
 
Bahar her yerdeydi. Mevsimini bekleyen sıcaklık değişikliği gibi girmişti aramıza. Ali’yi yatağında boğan, sayıklamasını sağlayan bir tanıktı ve bizi ayırmaya yeminli sanıktı.
 
“Eski bir kitaptan kopan masal kahramanı...” demişti. Evet, Ali onu affettiğim gece bana yalnızca bunu söylemişti. Daha fazlası olduğunu biliyordum. İçimden bir ses kulağıma böyle fısıldıyordu. O fısıltıya engel olamıyordum.
 
Bir varmış bir yokmuş!
 
Bahar’ı ilk Astoria’da o otel odasında gördüm. Gözleri yaşlıydı. Rimelleri akmıştı. Yüzüme bakıyordu.
 
Konuşmayı unutmak ve nefes almaya hâlâ aşina olmak garipti. Son iki yılını sevgilisi tarafından aldatıldığını düşünüp sürekli depresyon halinde geçiren bir adam için Bahar’ın varlığıyla karşı karşıya gelmek, Ali’yi bir daha hiç bulamamak tamamen kaybetmek anlamına geliyordu.
 
“Ali’yi takip ettim. Bilirsiniz işte! Şansıma önümden taksi geçiyordu; arabasına yetişmem için halen vaktim vardı. Bu durumu değerlendirmeliydim. Peşine düştüm. Astoria’da bir motele girdiğini gördüm. Dakikalarca bekledim. Sevişmeleri ya da özlem gidermeleri için onlara zaman tanıdım. Sevdiğim adamı o kadına peşkeş çektim. Kendimden iğrendim. Ondan hevesini almasını, eski günlerimize devam etmemizi istedim.
 
Oysa düşünüyorum da şimdi çok güzel sevişirdik. Sürekli kollarımı ovuşturur, avuç içlerimi öperdi. New York’a bakan balkonumuzda dev hayaller kurardık. Ali, bu şehre büyük düşler yakışıyor derdi. Arada bir gülümserdi. Yüzü incecikti sonra Bahar çıkageldi. Şiirler yazdı, resimler çekti, yağlı boya tablolar yaptı. Hepsini Ali’ye gönderdi.”
 
Saçları beline kadar uzanıyordu; üzerinde raks mavisi bir elbise vardı. Muhtemelen ayın bazı günleri buraya gelen ve tüm gününü burada geçiren belki de sürekli aynaya bakıp kendini süzen kadındı Bahar. Çok tanıdıktı.
 
O gün, sevdiğim adamın aslında bir kadın olduğunu öğrendiğim gündü. Cam kırıklarından yapılmış yolun üzerinde yürüyor gibiydim.
 
Kimi sevmiştim? Yalnızca bir gülümsemeyi mi?
 
Gitme demişti.
 
Noel’de evinin arka sokağında bekledim. Yaşlı kadın, Bahar’a “bu şehrin arka sokakları tehlikelidir; dikkat et!” diyordu. Yanına yaklaştım; masanın üzerindeki fotoğraftan daha çoğu olmak istiyorum dedim.
 
Geri dönmüştüm. 

Etiketler:
İstihdam