05/03/2009 | Yazar: Fatma Hacıoğlu

Bekâret nedir, nerede başlar nerede biter gibisinden tartışmaları yapmayanımız var mıdır bilmem.

Bekâret nedir, nerede başlar nerede biter gibisinden tartışmaları yapmayanımız var mıdır bilmem. Hayatımızın en azından gençlik yılları boyunca muhabbetlerimizin kayda değer bir kısmını meşgul edecek, ne kadar konuşsak bir o kadar konuşasımızın geleceği ve de asla bitiremeyeceğimiz tartışmalardan biri oluyor ve olmaya da devam edeceğe benzer.

Bekâret konusu ülkemiz de dâhil olmak üzere bazı ülkelerde ölüm-kalım halinde bulunabildiğinden konuşulurken ayrıca dikkat edilmesi gereken bir konu. Peki, nedir yani bekâret?
 
Üşenmedim google’a sordum ‘bekâret’ ve de İngilizce karşılığı olan ‘virginity’ diye... İnternet de genel yargıların bir yansıması olarak (ve/veya tam tersi) bekâreti kadınsılaştırmış. Bekâret büyük çoğunlukla kadının vajinal cinsel ilişkiye girip girmemesi üzerinden tanımlanmış.
Bunu anlamak için de zaman içinde değişik teknikler kullanılmış tabi; kadınların vajina açıklığı kontrol edilerek cinsel ilişkiye girip girmedikleri araştırmış. Kadınların vajina yapılarının farklı olması nedeniyle en başından çok da bir mantığı olmayan bu yöntem vaktiyle çok kadının hayatına da mal olmuş.
 
Kızlık zarı denen (hymen) yapının keşfedilmesinin ardından rahatlayan ‘kontrolcu’ zihniyet bu defa da ilk vajinal cinsel ilişkide kan bekleyerek kadınları hayatından etmiş. Vajinanın 1-1,5 cm içerisinde bulunan zarın, her kadında farklı yapıda bulunabileceğinden, yapısı bozulduğunda kanama olmayabilir. Şimdilerde bizim ezberden dillendirdiğimiz bu bilgi, bilenler için çok basit olmasına rağmen hâlâ pek çok genç için hayati bir bilgi. 
 
Kızlık zarı bilgisini yaygınlaştırmak, kadının kendi bedenini tanıyabilmesinin önemli adımlarından biridir. Kadının ‘kıymetlisi’ olarak toplumca bastırılan bu incecik yapı, daha çocuk yaşlardan itibaren kadının cinsel organlarıyla arasını açan etmenlerden biridir. Kadının cinsel organlarını tanıyabilmesi kadınları cinsel birleşmeye teşvik edebileceği algısı nedeniyle tarihin her döneminde çeşitli hurafelerle kadınların bilgiye ve dolayısıyla kendi bedenlerine ulaşmaları engellenmiştir. Kadına yapılan bu etki sadece onu değil, onunla ilişkisi olan herkesi etkilemiştir ve etkileyecektir. Korunması gerekli bu zar nedeniyle pek çok kadının kendi bedenlerinden zevk alması engellenebiliyor.
 
Kızlık zarı hakkında konuşuyor olmanın da zar üzerindeki kalıp yargıları kuvvetlendirdiği söylenebilir ki ben buna katılmıyorum. Bu yargıları oluşturan yanlış bilgilerin doğrusuyla düzeltilmesi ve konunun doğru bir şekilde konuşulabiliyor olması, toplumsal cinsiyet rollerinin değişmesinde de önemli bir adımdır.
 
Kadının cinsel bir birey olduğunu kabulleniyorum cümlesini sarf ediyor olmanın gerçek hayattaki uygulamalarının ayrıntılarda gizli olduğunu daha önce konuşmuştuk. Eğer partneri kendisi için var saydığı cinselliğini yaşama hakkını, kadının kendinden önceki cinsel ilişkilerini sorgulayarak ona yok sayıyorsa, entelektüel düşüncelerinin bir anlamı yoktur.
 
Şahsen bahsi geçtiğinde sinirlendiğim bir diğer nokta da kızlık zarı kaygısının sadece belli bir kesimdeki kadın ve erkeğin takıntısı olduğu düşüncesidir. Bekâretin yalnızca kadının cinselliğini kontrol amaçlı kullanılması ve kızlık zarı yargısı belli bir sınıfın derdi olmadığı gibi, kadın – erkek toplumdaki her bireyin cinselliğini etkiler.
 
Kızlık zarı; varlığı bir dert yokluğu resmen bir yara olan, dışarıdan bakıldığında görülemeyen ama sanki uydudan bakıldığında bile görülebilecekmiş algısı yaratılan bir zar. Bir küçük zarın, hayatımıza edebildikleri... Bu hikaye daha bitmez...


Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam