26/11/2012 | Yazar: Hande Çayır

Bir Erika Lust* filmi olan Cabaret Desire’ı izledim. Tinto Brass’a yakın bir iş bekliyordum. Cüretkâr seks sahneleri ile dolu olduğu için yönetmenin erkek olduğunu varsaydım.

Bu yazıyı kambura adıyorum.
 
Bir Erika Lust* filmi olan Cabaret Desire’ı izledim. Tinto Brass’a yakın bir iş bekliyordum. Cüretkâr seks sahneleri ile dolu olduğu için yönetmenin erkek olduğunu varsaydım.
 
Filmde adama oral seks yapan kadın, alışıldığı üzere yakın plan çekilmemiş. İtilip kakılmıyor. Şiddet yok. Var ama yok. “Ne tuhaf” deyip izlemeye devam ettim. Sıradışı açılı sahneler çoğaldı. “Vay canına, kim ki bu yönetmen” dedim ve bir kadınla karşılaştım. Erika Lust ile…
 
Sitesinde şu sözler yazıyor: Porn is a huge part of the culture we’re living in. Women can not just ignore porn, we have to participate and discuss this very influential genre. / Porno içinde yaşadığımız kültürün koskocaman bir parçası. Kadınlar pornoyu görmezden gelemez; biz kadınlar, bu çok tesirli janraya katılmalı ve tartışmalıyız.”
 
Yakın dönemde, üniversite öğrencilerinin porno çekip çekmemesi üzerine tartışmalar yaşanmıştı. Tüm pornoların erkek egemen yapıyı yeniden ürettiği konuşulmuştu. Kitleler üzerinde büyük etkisi olduğu düşünülerek kızgınlıkla, üretimi de reddedilebilmişti. Oysa evet, bu yaşanan bir şey… Gizli ya da değil. Çokça sıkça izleniyor.
 
Diğer yandan, Erika ve arkadaşları İsveç kökenli. Hande ve arkadaşları ise Türkiye’de yaşıyor. Bu önemli bir detay…
 
Oyunculuğun da uç noktası belki… Çıplaksın, oradasın. Bir de kamera var. Amsterdam’daki seks şovlarını hatırlıyorum. Sahnede gerçekleşen, kırmızı tiyatro perdesinin açılıp kapandığı, içinden seks performanslarının çıktığı, penis şekerlerin girişte dağıtıldığı, şovun şeker yalayarak izlenildiği…
 
Biri, Sibel Kekili örneğini verdi. Ağzının suyunu akıtarak… Türkiye’de yamyamca bir cinsel açlık var. Döndü dolaştı, yine yüzüme çarptı.
 
Bir yanda da American Girl* diye bir pompalama… Üç dört katlı bir binada oyuncak bebekler satılıyor. Anneler çocuklarını sürüklüyor ya da tam tersi. Bu çocuklar kendilerine benzeyen bir bebek alıyorlar. Ve daha sonra, o bebeğe dolap, yiyecek, kıyafet, koltuk takımı vb. alışverişi başlıyor. Bebek sevme ve edinme kültürünü minicikken başarı ile almış, hayattaki en büyük amacı belki Sex and the City’nin Charlotte’u olmak olan, seri üretim ve homojen bir kadınlar grubu… Yaşasın (!) Sonra da neden delirdik? Ek, kapitalizm…
 
Bu arada, Erika Lust siyaset bilimi okumuş. Feminizm üzerine odaklanmış. Alternatif buldum. Herkese tavsiye ederim. Yapışık kalıpları değiştirme yolu olarak… İyi ki varsın Internet! Sansür savunucularını da anlamak mümkün… Kapalı kalalım, bilgiye ulaşmayalım ve bastırılalım (!)
 
Lust, ürünlerin içeriği değişirse etkisinin de başka türlü olacağına inanıyor. Hâlihazırdaki porno filmlerini izleyerek büyümüş kuşakların davranışları mutlaka etkileniyor bu filmlerdeki sahnelerden. O sahneleri değiştirirsek toplumdaki etkileri de değiştirebiliriz. Kadınlar daha çok izlese... Ve tabii, hangi birine yetişeceğiz?
 
Düşünün ki, cinselliği geleneksel porno kodları ile öğrenmiş bir küme var. Daha sonra, “sus, bacaklarını kapatıp otur, ne ayıp, ezan sesi okunmadan eve dön” ile büyümüş bir denklem karışıyor işin içine. Şimdi bu iki yapı karşılaşınca ne olur?
 
a)      Ateş topu çıkar!
b)      Bombastik!
c)      Rus kadınları gibisi var mı?
d)     Sus, yat altıma kadın!
e)      Pijama mı dedin? Hayır, vajina!
 
 

Etiketler:
İstihdam