07/04/2011 | Yazar: Emre Korlu

Oklahoma History: January 15, 2000 Time: 12.45  

Oklahoma
History: January 15, 2000
Time: 12.45
 
Bir ara iş seyahatine çıkmayı düşünmüştün, çünkü tüm zengin adamlar bunu yaparlardı. O yıl banyoya yeni jakuzi almıştın, yüzündeki mutluluk görülmeye değerdi. Annem ve sen orada sevişecek ve bana bir kardeş daha verecektiniz. Geleceğe dair tüm planınız buydu. Ben bazı zengin adamların çocuklarına yaptığı gibi başka bir ülkeye gönderilecek ve orada öğrenimimi sürdürecektim, akabinde oradakilerin çoğu gibi hayatı umursamaz bir havaya bürünecektim.
 
Bir gün planlar alt üst oldu. Beni ders kitaplarımın üzerinde bir adamla sevişirken yakaladın. Ben işte o zaman zengin adamların da küçülüp, yok olduğunu gördüm. Tıpkı çocukluğumda bana okuduğun masallardaki cüceler gibi olmuştun. Babam değildin artık. Hiç babam olmamış gibiydin, annem bana hamile kalmaya çalışıyordu ve sen hâlâ onu becermekle meşguldün.
 
***
 
Beni görmedin baba, soluk alış verişlerimi, her istediğimi satın alarak düzene soktuğunu düşündün. Kitaplarımı, dergilerimi, kadınlarımı, erkeklerimi görmedin. Günde kaç kez kendimi tatmin ettiğime şahit olmadın, neye alerjim var bilmedin. Süt tatlılarını neden sevmediğimi, neden hep daha az konuştuğumu, neden hiç ağlamadığımı sormadın. Çünkü; bazı zengin adamlar, evlerine yeni giren bir eşyadan daha iyi anlarlar; ben duvarındaki bir tablo kadar bile olamadım. Sana bir şey itiraf edeyim baba, hani bazı davetler olur; insanlar eserlere anlamsız bir şekilde bakarlar ve bir şey düşünürmüş gibi yaparlar...

Bir arkadaşına Salvador Dali'nin Knights of Death adlı eseri hakkında açıklama yapıyordun. Ardında durup bu açıklamayı dinlemek, aslında senin hayatında o eser kadar bile değerli olmadığımı kanıtlamıştı bana. Benim hakkımda detaylı bilgiye sahip değildin, nazarında; eksikliği tamamlanmayacak bir tahta yazısıydım .
 
Oklahoma'ya alışıyorum. Bu mektup için, uğradığım kırtasiyede siyahi bir adamla tanıştım. Burada onlara rastlamak bazen mümkün olmuyor çünkü buranın nüfusunun azınlığını oluşturuyorlar. Mektup zarfı ve kağıdı karşılığında onunla sevişebileceğimi söyledim. Biliyor musun baba, bunu; sırf sana yazabilmek için yaptım. Benden daha çok nefret etmen için.
 
***
 
Uzunca bir süredir; aklıma davetlisi olduğumuz yemekler geliyor.
Öyle zamanlarda, her zamankinden daha çok konuşur ve aslında olmadığın, biri gibi davranırdın. Ben senin kaç tane adamla sevişmiş olabileceğini düşünürdüm, tam o sırada masanın diğer ucundaki tıknaz adam sana bakıp gülümserdi. Kendi kendime 'Bu adam olamaz değil mi baba?' derdim ve sırıtırdım. Sen yüzüme bakar ve 'Kes şunu' tonundaki bakışlarınla beni uyarırdın. Kadınların ve erkeklerin porselen kaplama dişlerini gösterdiği o masada, gülümseme yasağına mahkum edilen tek kişi bendim.
 
Gidilen evlerden, geri gelinen evimizde beni karşına oturtur ve kibarlık kurallarını sıralardın. O sıralama dakikalarca sürer; hiç bitmezdi. Sen konuşurken, ben 'Beni dinle baba' diye bağırırdım ama ağzım kapalı olurdu. İçimdeki çocuk kolunu, bacağını kesmeye yeltenirdi.. Susmazdın; o lanet çeneni kapamazdın.
 
'Ben eşcinselim' diyemezdim.
Sonra odasına çekilirdi içimdeki eşcinsel, David Beckham'ı düşünüp erekte olurdu. O sırada sen uyurdun. Bir sonraki iş seyahatini, yapacağın toplantıları, annemi becereceğin geceleri düşünürdün...

***
 
Burayı seviyorum baba, balkondan dışarı bakıp tıraş olurken, nasılsa okumayıp yırtıp atacağın, bu mektubu yazıyorum.

Biliyor musun o günü ben de hiç unutmadım. O adamı odamdan kovuşunu, iç çamaşırımı indirip penisimin seninki gibi olup olmadığını kontrol etmek isteyişini, buna yeltenişini, buna zorlanışımı...

Kaç gün kilitli kalmıştım baba, kaç gün annemle benim durumum için aldığınız kararları dinlemiştim. Benden nefret ettiğini yineleyen sözlerin de beni ağlatamamıştı; annemin sana çocuk verebilmesi için yaptığı cilveler...

Annem beni o odada unutmuştu...
 
***
 
Oklahoma, gerçekten güzel bir yermiş. Hesabıma yatırdığın paranın tamamını buradaki yardım kuruluşlarına bağışladım. Kendi parasını kendi kazanan biri olmak hoşuma gidiyor; bir adamla tanıştım yalnızca iyi sevişiyor ve onun hakkında bildiğim tek şey bu. Gözlerine bakmayı sevmiyorum çünkü bana, uykudan kalktığında gözlerinde beliren o kısıklığı ve mahmurluğu hatırlatıyor.

Bana hiç ilk aşkımı sordun mu baba? Onunla ilk ne zaman öpüştüğümü, onu ne denli sevdiğimi söyleyince şaşkın şaşkın yüzüme bakıp, hayatımdan çıkıp gittiğinden bahsettim mi sana? Sahi; ben aşık da olmuştum; yasaları belli olan yüzüne karşı, hiçbir zaman söyleyemeyeceğim bir erkek arkadaşım olmuştu.
 
***
 
Sen bunları hiç merak etmedin, çünkü o güne kadar benimle ilgili hiçbir şey gözlerinde netleşmemişti... İçimdeki eşcinsel, kendini parçalarken sen uyumuştun. Evet! Sen yalnızca uyumuştun. Şimdi ne yapıyorsun baba? Kaç defa iş seyahatine çıkıyorsun. Bu yıl mutfak dolaplarını hangi renge boyattınız? Jakuzi eskidi mi? Artık çocuk yapmak için elverişsiz mi? Peki ya tablolar; o hakkında çok şey bildiğin tablolar, onlarla hâlâ ilgileniyor musun?

Sana bir şey söyleyeyim mi? Bunu yazarken ağlamadığıma emin olmalısın...

Ben yalnızca o evde bir yerim olsun; Salvador Dali 1989 yılına geç kalsın ve beni resmetsin istemiştim.
 

Etiketler: yaşam
İstihdam