19/02/2015 | Yazar: Pelin Koç

Hakaretler, aşağılamalar, itip kakmalar ve en sonunda çeneme inen bir yumruk darbesinin neler hissettirdiğini tarif etmek çok güç.

Hakaretler, aşağılamalar, itip kakmalar ve en sonunda çeneme inen bir yumruk darbesinin neler hissettirdiğini tarif etmek çok güç. Tek söyleyebileceğim, o yumruğu vurduğu gün onu gerçekten öldürmek istediğim. Ardından yanıma oturup benim de ona bir yumruk atmamı söylediğinde ise amacı yalnızca kendi vicdanını rahatlatmaktı. Bense böyle bir insanı nasıl sevebildiğimi kim bilir kaçıncı kez sorguluyordum.
 
Erkekçe veya değil, ben de bir yerlere bir şeyler sokuşturmak istediğimi dile getirdiğim o rezil küfürleri kullanıyorum. Bunu çoğu zaman işin eğlencesinde olduğum için en çok da “kadın dediğin küfür etmez” diye gezinen zihniyeti tepetaklak etmek için, inadına yapıyorum. Kelimelerin ne kadar büyük vahşetlere yol açabileceğini, neleri yeniden farklı farklı biçimlerde üretebileceğini unutarak… Oysa baştan aşağı erkeklik kokan o kelimeler Özgecan’ın katillerini yarattı.  Aynı kelimeler o erkekleri; sevgililer günü çiçekleri ve “I love you” yazılı ayıcıklarıyla erkekliğin kanlı ideolojisini sırıtarak taşıyan kadınları yarattı. Ve kadınları öldürmeye devam etti. Şimdi nefesimi kesen, kanımı donduran katliamların acısı öyle bir yerime dokunuyor ki bir şeyler söylemezsem olmayacak. Çünkü artık sözcükler, öldürmek yerine erkekliği işgal etmeli. Çünkü bir şeyler ancak, kendi öykünü anlattığında değişir. Bir başka şekilde şöyle izah edeyim; Özgecan’ın ardından düşündüklerimin, hissettiklerimin hiç biri benim erkeklikle olan karşılaşmalarımdan bağımsız değil. Bu yüzden bu yazıda itiraf var, öfke ve pişmanlık var. Anlatayım.
 
Pek çok kadın ne yazık ki erkek şiddetiyle öyle ya da böyle tanışmak zorunda kalıyor. Belki de aynı kadınlar bu şiddete “göz yumdukları” için uzak ve yakın çevreleri tarafından yargılanmıştır. Benim açımdan “göz yumma” iddialarına verilebilecek tek karşılık “kimi seveceğini bilemezsin” cümlesiydi. Kişiliği, kaçınılmaz olarak da erkekliği ile ilgili büyük problemleri olan, kendi dehlizinde boğulmayı seçmiş kaba bir adamı değil, kendi yarattığım adamı seviyordum. Böyle bir durumda o adamda sıcak duyguların kalıntılarını gördüğüm anlar, benim için yarattığım adamın gerçek olabilme umuduydu. Ama burada aşkı ve sevgiyi nasıl tanımladığımı tartışmak niyetinde değilim. Ortada çok daha önemli bir mesele var.
 
Hakaretler, aşağılamalar, itip kakmalar ve en sonunda çeneme inen bir yumruk darbesinin neler hissettirdiğini tarif etmek çok güç. Tek söyleyebileceğim, o yumruğu vurduğu gün onu gerçekten öldürmek istediğim. Ardından yanıma oturup benim de ona bir yumruk atmamı söylediğinde ise amacı yalnızca kendi vicdanını rahatlatmaktı. Bense böyle bir insanı nasıl sevebildiğimi kim bilir kaçıncı kez sorguluyordum. Milyon kere bana neler yaptığını bile bile nasıl bunları yapmasına izin verdiğimi anlamaya çalıştım. Ne de olsa ne yaparsa yapsın gitmiyordum ve o, şiddetinin dozunu her seferinde daha da arttırmıştı. Alt üst olmuş benliğinin, mutsuzluğunun, homofobisinin ve kendinde eksik gördüğü her şeyin acısını benden çıkaran bir adam... Ağlama krizleriyle ve öfke patlamalarıyla dolu bir senenin ardından gittim. Onu bıraktım. Daha fazla kalırsam ya ben ölecektim ya da onu öldürecektim.
 
Yaygın erkeklik anlayışının barbarlık seviyesinin nelere yol açabileceğini bir kez daha düşündüğümde önce bana yapılanlarla tekrar yüzleşmem gerekti. Bu yüzleşme bir isyan, Özgecan ve bütün kadınlar için. Yaşadıklarım beni utandırmıyor ya da korkutmuyor. Ancak bu adamın bana uyguladığı şiddet yoluyla, erksel/erkeksel pratikleri tekrar tekrar üretmesine aracı olduğum için üzgünüm. Hem de çok. Ne yazık ki dünyanın her yerinde, anlattıklarımın çok daha fazlasını yaşayan bir sürü kadın var. Fakat şiddetin boyutu farklı olsa da açtığı yaralar aynı. Bu yüzden, tam da şimdi sözcükleri eril iktidarın hıncını yenmek için kullanmalı. Acıları çiçeklere dönüştürmeli, Özgecan’ı haykırmalı boyuna. Hiçbir acının tarihe karışmasına müsaade edilmemeli. Bunun için kadınlar, her zaman kendi öyküsünü anlatacak kadar yürekli olan kadınlar, asla susmayacaklar. 

Etiketler:
İstihdam