27/02/2018 | Yazar: Tunca Özlen

Hepimiz elimizi taşın altına koymalı, bir araya gelmeli, birlikte düşünmenin ve üretmenin yollarını aramalıyız.

2013’te Gezi Direnişi ile bütünleşerek on binleri bir araya getiren İstanbul LGBT Onur Yürüyüşü, takip eden ilk yılda depolitizasyon atmosferinde, sonraki yılda ise polisin attığı gaz bombalarıyla boğuldu.

Toplumun gericiliğe teslim olmayan kesimlerini kademeli olarak kuşatan iktidarın LGBT hareketini es geçmesi beklenemezdi. Kendilerince en doğru anı beklediler, hareketin siyasi ve örgütsel bakımdan düşüşe geçmesiyle birlikte saldırıya geçtiler. 2016 ve 2017’de görüldü ki, dolaptan çıkanları tekrar sokağa çıkarmak o kadar kolay olmayacak.

Toplumsal muhalefetin geri çekildiği, milliyetçiliğin ve İslamcılığın hız kazandığı bugünlerde LGBT’lerin birbirlerinden, kurdukları sosyal ağlardan, binbir emekle var ettikleri örgütlerden kopmamak gibi yaşamsal bir gündemi var.

Bazen bir masanın etrafında bir araya gelip sohbet etmek bile umutların tazelenmesinde, üzerimizdeki ölü toprağını silkelemeye yetiyor. Görüyoruz ki iktidara boyun eğmeyen milyonlar buharlaşmış değil, bizler de “doğru anı” bekliyoruz, sadece beklemiyor örgütleniyoruz.

Durum böyleyken, kendisine “İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi” diyenler ne yapıyor? Görünüşe bakılırsa “party”ler düzenleyerek bu dönemi geçiştirmeyi deniyorlar ancak bunu bile ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar.

10 Şubat günü İstanbul’da bir mekânda düzenledikleri “Kış Güneşi” isimli “party”de yaşananlar, YTÜ ODA’nın ifşa etmesi sayesinde LGBT hareketinin gündemine girdi. Gözler haliyle etkinliği planlayan Onur Haftası Düzenleme Komitesi’ne çevrildi, bir açıklama bekledik. Günler sonra yapılan açıklamada tek söylenen, etkinlikte yaşananların “kuir-feminist yöntemlere başvurarak” ele alınacağı oldu.

“Pre-pride party 1”de yaşananlara dair LGBT kamuoyuna tutarlı bir açıklama yapacak vakti bulamayanlar, “pre-pride party 2”nin duyurusunu yaparak siyaset üreten bir kurul olmaktan çıktıklarını, bir organizasyon ekibine dönüştüklerini de gözler önüne serdiler. Oysa siyasi etik, ikinci etkinliği iptal etmeyi veya ertelemeyi gerektirirdi. Bunu akıllarının ucundan bile geçirmediler. 

Günler sonra toplantı alındığı ancak bir açıklama yapmak için önce YTÜ ODA ile görüşüleceği açıklandı. Böylece gündem soğutulmuş, etkinlikte yaşananlar kısmen unutturulmuş oldu. Olaydan iki hafta sonra geçtiğimiz Pazar günü yapılan “açıklama” ise kimseyi tatmin etmemiş görünüyor. Açıklama yapmak için “pre-pride party 2”nin geçmesini bekledikleri aşikâr!

Açıklama bir laf kalabalığından ibaret. Post-modern siyaset anlayışı içlerine o denli sinmiş ki, anlamlı ve tutarlı bir politik metin bile kaleme alamaz olmuşlar. Metinde en anlaşılır olan ise, YTÜ Oda’nın olayı ifşa etmesinden dolayı komitenin duyduğu rahatsızlık.

Açığa çıktı ki, kendisine “İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi” diyenler ciddiyetten ve içtenlikten tamamen uzak, günü kurtarmaya yönelik bir siyaset anlayışını rehber edinmişler. Kendilerine duyulan güven her etkinlikte azalıyordu, son yaşananlarla beraber bu güveni tamamen kaybettiler.

LGBT aktivistleri hızla bir araya gelerek, yetkisi kendinden menkul bu ayrıcalıklı aktivistler kurulunun yerini alacak meşru, Onur Haftası'nı örgütlemekten en basit bir metin yazmaya kadar her işin sorumluluğunu alabilecek yetkinlikte, LGBT kamuoyuna güven veren yeni bir oluşumun kuruluşunu ilan etmeliler.

Bu saatten sonra kendisine “İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi” diyen bu grubun hiç bir etkinlik düzenleme, LGBT’ler adına siyaset yapma, Onur Haftasını örgütleme meşruiyeti kalmamıştır.

Komite üyeliği vasıtasıyla kendilerine statü ve kartvizit dağıtan, aktivistliği bir mesleğe ve ayrıcalığa dönüştüren, sözüm ona “hiyerarşi karşıtı” olup kendilerini eleştiri üstü bir mertebeye yerleştirenlerin yıllardır sürdürdükleri saltanat son bulmalı.

Böyle düşünen pek çok LGBT aktivisti olduğunu biliyoruz. Hepimiz elimizi taşın altına koymalı, bir araya gelmeli, birlikte düşünmenin ve üretmenin yollarını aramalıyız. Çünkü böyle gelmiş ama böyle gitmez.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

Editör notu: Yazıda bahsi geçen tartışmalar ve oluşumların açıklamaları için, İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası ve YTÜ ODA LGBTİ+ sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz.


Etiketler:
nefret