02/11/2009 | Yazar: İlker Güzelcik

‘Şişman’, ‘Domuz Gribi’ ve ‘Eşcinsellik’… Bu kelimeleri özellikle seçtim.

‘Şişman’, ‘Domuz Gribi’ ve ‘Eşcinsellik’… Bu kelimeleri özellikle seçtim. Bu üç kelime birbirlerine ne kadar uzak gibi görünseler de aslında iç içe geçmiş ‘ötekileştirme’ dürtülerini barındırıyorlar.

‘Nefes ver, Nefes Al. Haaa püüüüüffff. Nefes ver, Nefes Al. Haaa püüüüüffff.’ Ebru Şallı’dan geçenlerde akla zarar pırtlama dinliyoruz. ‘Şişman kadın güzel değildir’ diyor. Meğer nefes alıp vermekten başka düşünme yetisini de kullanabiliyor. Böylelikle zayıflayıp kemiklerini göstere göstere ‘Zenci Poposu’ isimli son pilates video albümüne güzel bir reklam sağlıyor. En bedavasından… Tüketim çılgınlığı insanın kendisini tüketmeye kadar varıyor. Yalnız burada çok önemli bir işe daha yarıyor bu açıklama. Şişmanlara yapılan ve geleceğin ayrımcılık listesinde olan bir ötekileştirmeyi de açığa çıkarıyor.
 
Domuz Gribinde ise durum çok daha vahim. Hepimiz öleceğiz muştulamaları sallayan medya bir yandan felaket çığırtkanlığı yaparken diğer yandan da (medyanın en büyük ortağı olan) izleyiciyi birbirinden korkmaya doğru yönlendiriyor. Otobüslerde, hastanelerde, pastanelerde, iş yerlerinde herkes korkuyor ve grip olan biri halka açık bu yerlerde anında ötekileşiyor ve dışlanıyor.
 
LGBTT’ler, bizzat yaşadığımız ya da şahit olduğumuz üzere öteki olmayı her zaman yaşıyor. Ancak tüm ayrımcılıklardan farklı olarak nefret suçunu sürekli yaşayan ötekilerden.Dün akşam Müjde Ar, ‘Güzel Sohbetler’ programında Nurgül Yeşilçay’ın ilk sevgilisinin sonradan travesti olmasını gazlamasını konuşuyor. Hiç beklemediğim halde Erol Büyükburç’tan ‘Benim her yönelimden çalıştığım arkadaşlarım vardı ve biz yönelimlerini sormazdık sadece yaptığı işe bakardık’ açıklaması geliyor. Öte yandan Müjde Ar, travestiler beni çok sever açıklaması yaparak bonusları alma çabasında. Ardından günün bombası inceden inceden Müjde Ar’ın ‘program yardımcı sunucusundan’ geliyor. Nurgül Yeşilçay’ın sonradan travesti olan sevgilisi için ‘Allah acil şifalar versin’ temennisinde bulunuyor. Kısaca Nurgül Yeşilçay’ın ilk sevgilisinin travesti olduğunu söylemesinden medyada kaç kişi kazanıyor… 
 
Oysaki çok az kişi medyada Travesti ve Transseksüel cinayetlerini konuştu. Eğer medya görevini gerçekten tam olarak yapmış olsaydı bu cinayetlerin önüne en baştan geçilebilirdi belki de. İstisnalar kaideyi yine bozamadı maalesef!
 
Bundan da öte ‘ulusal’ medya LGBTT haberlerinden eğlence ve bonus kazanırken, mütedeyyin kesimden bazıları ise nefret suçunu saçmalayarak işliyor. En son okuduğum yazı... Yazının içeriğinde genel olarak anladığım eşcinsellerin domuz gribini ortaya çıkardığı, domuzların ve saksağanların eşcinsel olduğu filan… 
 
Bu yazıyı okuduktan sonra aklıma ilk gelen deyim "Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı" oldu. Domuz, Saksağan, Eşcinsellik ve Grip nasıl bu kadar uzak kelimeler iken, birden bu kadar yakın olabiliyorlar.
 
Yine akılda kalanlardan çok yakın zamanda bir gazetecinin (yine mütedeyyin kesimin gazetesinden -mütedeyyin kelimesini de çok severim-)  ikinci dünya savaşından sonra meydana gelen tüm savaşları eşcinsellerin çıkardığını ve eşcinsel askerlerin savaştığını söylemesi.
 
En üzücü olanı ise bu yazılanları okuyanların ve inananların olması. Çok katılımlı nefret suçunun işlenmesi. Nefret etmek var olmanın basit ama etkili bir yolu bazıları için.
 
Sonuç olarak Ötekine duyduğumuz nefret ve ayrımcılığı sürekli tazeleyen bir dinamik var. İstisnaların kaideyi bozamadığı ‘medya’…
 

Etiketler: medya
nefret