17/09/2013 | Yazar: Emre Korlu

Burada ölünmez Ahmet. Çünkü seni öldürenlerin, kamera görüntüleri dahi olsa, uzun bir süre alır tutuklanmaları...

"Öptüm sonsuz gidişinden" diyor Cahit Zarifoğlu. En nihayetinde Cemal’in şiirlerine yakın oynatıyor ya kalemini, her ölümün ardından ziyan ediyor ya insanı. Kızıyorum Cahit’e çünkü halen "bir ölüm vefalı bir de sonbahar "diyebilmenin açgözlülüğünde gülümsüyor yüzüme. 
 
Nerede kaldın Ahmet? Bak burada ölünmez. En azından şimdi değil, çünkü ardından yalan söyleyecekler. Başına aldığın darbeyi, içindeki kanamayı, yani ölüm nedenini ipe sapa gelmez gerekçelerin arkasına gömecekler.
 
Sana söylemedim mi? Burada ölünmez Ahmet. Çünkü seni öldürenlerin, kamera görüntüleri dahi olsa, uzun bir süre alır tutuklanmaları...
 
Ve bir müddet medya da yayınlamaz! Sen öldüğünle kalırsın, katil devlet öldürdüğüyle...
 
Öyle değil mi Cahit? Ölmenin de bir adabı olur. 22 yaşı ikiye katlarsın. Milyon kez gülümsersin mesela. Kilometrelerce yürürsün, koşarsın, uyursun... 
 
***
 
Sonra Cahit, diz çökmüştür yamacına. Sonsuz gidişleri öpmeye alışkın bir şairdir ya hani şöyle der:
 
Ellerimin önündeki dallar da 
Sarıldı yaprağa. 
Göremiyorum karşı yamacı. 
Erken mi yoldayım? 
Ben mi geciktim?
 
Ne kadar zamandır yoksun Ahmet? Gelmeyeceksen haber ver. Biz ODTÜ’ye destek yürüyüşüne ve özgürlüğe açılan örtülü kapıları zorlamaya gidiyoruz.
 
Zira sen yine de geleceksen buralarda görün yeter! Ama sakın ölme. Cesedini yalancı gösterirler; gerçeği yok sayarlar cancağızım!
 
Umarsız bir Cumhurbaşkanı’nın kuru başsağlığı olarak kalırsın! 

Ölümün de bir adabı olur dedim ya hani. Kimsenin adabıyla ölmesine izin verilmedi bu yeryüzünde. Nazım’ın sol göğsünde bir ölüm sancısı daha belirdi: 

Siz de ölmediniz miydi?
Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
çok sıcak bir yaz günü
yapraksız kabristana gömülmediniz miydi?    

Etiketler:
nefret