28/06/2014 | Yazar: Denizhan Tutar

LGBT özgürleşmesini nasıl tahayyül ettiğimizi Onur Yürüyüşüne nasıl yansıtacağız, bunu düşünelim

LGBT özgürleşmesini nasıl tahayyül ettiğimizi nasıl yansıtacağız, bunu düşünelim 

Kimi sorulara bazı yanıtları içinde taşıdığı için, Gökkuşağının Kızılı grubunda yazdığım özeleştiriyi az değiştirerek aktarıyorum buraya:
 
Arkadaşlar, bildiğiniz üzere Trans Onur Yürüyüşünde Freddy ile olan fotoğraflarımız çeşitli internet sitelerinde kullanıldı. Yani ben kendimi görünce yüzüme çarptı ki, oraya kendinden bir siyaseti taşımadan orada olmak mevcut hareketin siyasetini yeniden üretmekten başka bir anlama gelmiyor, burjuva medyası da bunun kendince daha makbul yönlerini öne çıkartarak yayıyor.
 
LGBT hareketiyle bir ölçüde ortaklaşıyorum, bu ölçüde memnunum, ama liberal özgürlükçülükten çıkıp karşısına aldıkları bahsinde anarşizanla liberal arasında salınan bir devlet karşıtlığına sıkışan düzene emperyalizme hemen hiç söz söylemeyen bir Onur Yürüyüşü düpedüz burjuva özgürlükçü hareketidir, öyle bir mesajı vardır ve homofobi karşıtlığı kadar bunu da yayar.
 
Tariflemeye çalışacak olursam, LGBT’lerin özgürlüğünü yalnızca heteroseksizmin söylemsel olduğu varsayılan ablukasını delmekle, yani cinsiyet normlarını ihlal etmekle ilişkilendiriyor. Bu bence iyi bir şey, ama eksik. Zira bu abluka söylemsel değil, yapısal, kapitalizmin yapısal bir parçası. Bu yapıyı hedef almayan, aldığında post modern düsturlarla görmezden gelmeyi yeterli bulan bir şey oldukça eksikli kalıyor.
 
Daha beteri, "anayasada cinsel yönelim" benzeri lolipoplar dövizler, kendince dalga geçen bir yönü olsa da "tayyip çarka çık translara arka çık" gibi sloganlar, burjuva diktatörlüğüne meşruluk sunuyor, üstelik onun en gerici en leş temsilcisine bile.
Buradan o hayallerdeki Hollanda imgesi çıkar. LGBT’lerin özgürlüğü pembe sermayenin malı olmakla gelişmiş (yani emperyalist) ülke olmakla ya da AB gibi onların dümen suyunda (ve boyunduruğunda) olmakla, çok çılgın olup her ölçüyü kuralı normu delmekle ama onları izin verilen alanlar dışında da delecek yıkacak yerle bir edecek bir ilericilikten fersah fersah uzak olmakla ilişkilendirilir.
LGBT olsun çamurdan olsun tutumu, ak-lgbt’yi bir varoluş ve özgürlük olarak yorumlama, (yapılamadı ama) eşcinsellere dini nikâh kıydırmayı büyük olay zannetme, LGBT toplumsallığının her niteliğini meşrulaştırma hatta yüceltme eğilimleri, fakir adamın dünya seyahati özgürlüğünden çok da uzağa gitmeyen yasal alana sıkışmış talepler. Aslında liberal dediğimiz şeylerin tümü, bu tablonun parçasıdır. Türkiye LGBT hareketinin değerli bulduğum tüm özellikleri dahi bunu kapatamaz.
 
Kendi resmimi bu tablonun içinde görmem vesilesiyle fark ettim ki, bu tablonun dışına çıkmadan oraya gitmek fazlasıyla rahatsız edici. Bütünün mesajının ne olduğu konusunda bir değişiklik yaratamazsak onun pek az farklı bir parçası olmak, o mesajın güçlendirmek istemediğimiz yönlerini de güçlendirmek anlamına gelir. Liberal özgürlükçü bir mesajı güçlendirmeye mahkûm olduğumuzu düşünmüyorum.
 
Sosyalist EBT’nin yürüyüşe gelmeme kararını, en azından karşılığında ciddi bir başka şey yapamayacakken tartışmaya değer bulmadığımı belirteyim. Gökkuşağının Kızılı’nın geçtiğiz senelerdeki katılımını da bu tablonun yeterince dışında bulmadığımı, çünkü kısmen farklı bir şey tarif ediyorsa da istediği Onur Yürüyüşünün bir taslağı ve minyatürü olup dışarıdan bakana onun vereceği mesajı vermediği için yeterince dışında bulmadığımı ekleyeyim.
 
Bu vesileyle, bu seneki yürüyüşte aklımızdaki Onur Yürüyüşüne yaklaşmanın yollarını arayalım.
 
Onlar çok da çılgın sikişebildiğimizi göstermek için BDSM atölyesi yapıyor, anayasada cinsel yönelim dövizine itirazı olanlar anayasanın üzerini çizip yasa yapma seks yap yazıyor, post porno ve fuhuşun kendisini orospulardan çok meşrulaştıran "patronsuz pezevenksiz bir dünya" isteğinde pezevenklere de yer açan siyaseti üretenler, drag queenler ve "götünü açanlar" herhalde bir yerde bir ibnenin dönmenin daha özgür olmasını sağladığını düşünüyor ve bence söylemsel kaynaklı ve/veya kendinden menkul olmayan bu heteroseksist abluka karşısında ciddiyeti yok bu görüntünün. Bunun karşısına seks LGBT’lerin özgürleşmesinde ve mücadelesinde nereye oturur onu ifade eden şeyler koymalıyız mesela. Müstehcenlik ve seks özgürleşecekse bu en çok piyasanın prangalarını kırmakla ilişkilidir de demeliyiz, öyle düşündürtebilmeliyiz bunun yanında. Gericiliğe vurgu yapmamamız ise ancak Türkiye’yi Nişantaşı’ndan falan ibaret sanıyorsak söz konusu olabilir.
 
Birimiz yüzünü gökkuşağına boyuyorsa öbürümüz kömür karasına boyamalı.
Gezi şehitlerinin mirasının arkasında AKP’ye ve gericiliğine karşı en tavizsiz tutumu almalıyız, gelirse tüm LGBT’ler Gezici değildir demek için gelecek AK LGBT eğer gelirse pişman etmeli LGBT’lerin Haziran isyanına dair tutumunu pekiştirmeliyiz.
Bireyin özgürleşmesine alan açan tarihsel ilerlemedir ve siyasal mücadeledir demokratizm değil koskoca düzeni görmezden gelmek değil tezini işlemeli o kortej, ilerleme demeli 1789 demeli 1917 demeli.
 
Kortejimize bakan özgürlükçü Hollanda Amerika Avrupa imgesini değil, emperyalizme direnen halkları görmeli.
 
Yoksa o özgürlük dağıtıcıları Ortadoğu’yu gericilik bataklığına soktukça sokacaklar, ve demokrasi götürülen ülkelerle kendi ülkesini kıyaslayan halkları kendi medeniyetlerini matah bulmaya haklı bulmaya burjuvazisinin savaşını meşru bulmaya devam edecek. Böyle olsun diye ve oluyor diye, Hollanda Krallığı ya da ABD kurumları insan hakları çalışmalarını fonluyorlar, bu arada LGBT hareketini de.
 
Uzun oldu arkadaşlar kusura bakmayın, ama madem teorik alanda önümüze koyduğumuz ve bu işe yarayacağını umduğumuz üretimi yapamadık, yazılarımızı yazıp paneli yapamadık, pratikte yapalım.
 
Paranın saltanatının pek muteber olmayan tebası, biz, ibneler yumuşaklar dönmeler deyişikler, yanımızda başta kadınları emekçi sınıfını aşağı ırkları ve ulusları başka tanrıya inananları ve inanmayanları isyancıları ve tüm ezilenleri bulmayı umuyoruz ve tüm köleleri çağırıyoruz. Ama itibar kazanmaya, muteber köleler olmaya değil, özgürlüğe azadlığa çağırıyoruz.
 
Öyleyse bunu belli edelim, vurgulayalım, yoksa sıradan köleler olma hayali LGBT hareketinin ve Onur Yürüyüşünün yaydığı asıl şey olmaya devam edecek.
 
Dövizlerimizi düşünelim, Roboski’nin Soma’nın oraya nasıl taşınacağını, ölen tüm çocuklarımızı, büyüklerimizi, sırf istedikleri gibi sevmediği ve olmadığı için aramızdan ayrılanları, utanma ve korkularımızı ve günlük tutsaklığımızı oraya nasıl taşıyacağız? Nasıl araçlar geliştireceğiz, LGBT özgürleşmesini nasıl tahayyül ettiğimizi nasıl yansıtacağız, bunu düşünelim. Bunlar bu kadar eksikken bir kortej olmanın pek az manası var, kortej olmadan bunları yapmaktan daha az. Çeşitli sebeplerle GK’da olmayan, bilhassa TKP uzantısı olarak görüp veya eski GK’lı olup GK’ya uzak duran, ancak benzer kaygıları taşıyan arkadaşlarımızı da böyle bir katılıma örgütleyelim.
 
Uzun olduğu için kusura bakmayın, meramımı ancak ifade ettiğimi düşünüyorum, verimli ve yaratıcı düşünmeler diliyorum kendime ve bana katılan herkese. 

Etiketler:
nefret