25/04/2009 | Yazar: Lale Düşnar

Pazar-Bir Ticaret Masalı (The Market-A Tale of Trade): Arz-talep dünyasında sevimli bir üçkâğıtçı

Pazar-Bir Ticaret Masalı (The Market-A Tale of Trade): Arz-talep dünyasında sevimli bir üçkâğıtçı

Yabancı bir yönetmen-senarist (Benjamin Hopkins), yabancı bir yapımcı ve bizim oyuncular: Tayanç Ayaydın, Genco Erkal, Şenay Aydın. 45. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde en iyi film, en iyi erkek oyuncu, en iyi senaryo, en iyi kostüm ödüllerini alan Pazar, başrol oyuncusu Tayanç Ayaydın’a bir kez de 61. Locarno Film Festivalinde en iyi erkek oyuncu ödülünü getirmiş.  

Yıl 1994… Doğu Anadolu’da, Azerbaycan sınırında bir kasaba. Karşı tarafta, Sovyet bloğunun çöktüğü, bölgenin derin bir krizden ve değer değişiminden geçtiği, rekabete açıldığı dönem. Kasaba dispanserine gönderilen ilaçlar çalınınca, doktorun çaresiz kalıp yardım istemesi sonucu kahramanımız kaçakçı Mihram’ın Azerbaycan’da, çocuklar için gerekli olan bir ilacı karaborsada bulma çabası üzerine kurulu bir film Pazar. Yani sınır kaçakçılığı ya da insanları yutan ekonomik bir çarkın öyküsü: Küçücük bir alanda, kendi halinde insanlar ve küçücük rakamlarla. Bedellerin paraya indirgenmesi ve inancın/vicdanın çöküşünün öyküsü aynı zamanda.
 
Her şey çok yumuşak anlatılıyor Pazar’da. O çarkın içine negatif rollerle dâhil olanların da insan yanını hissediyoruz sürekli. Mihram gibi. İskeleti yoksulluk, biraz masumiyet, biraz da alavere dalavereyle örülmüş bir hayatın içinden… Gözü açık ve pragmatik bir tüccar Mihram, hem de sempatik. Organize kaçakçılıktan uzak duran, eski usul-tek başına çalışan sıkı bir pazarlıkçı. Eski kamyonetiyle iki ülke arasında küçük işler yapan biri. Sonuçta bunca çaba hayatta/ayakta kalmak için. Ekmek parası kazanma derdinden başka bir şey değil aslında.  
 
Pek kötü bir alışkanlığı da yok Mihram’ın; birazcık içki ve kumar. İyi yürekli, sevgi dolu. Eşine, kızına, kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan biri; beklentileri gerçekleşsin diye tanrıya yalvaran, hatta dualarının kabulü için pazarlık yaparak içkiyi bırakma sözü veren. Üstelik peşinde koştuğu ilacın insan hayatı için ne anlama geldiğinin farkında olan biri; bölge mafyasının isteklerine karşı çıkacak kadar da güçlü.
 
Hayatını değiştirmek istiyor, bir an önce, yasalara uygun şekilde ve çok da çalışmadan; hani köşe dönücü dediklerimizden. Ekonomik sistemin ihtiyaçları ve devinimini çabuk kavrayan, yeni yatırım alanlarını gören biri Mihram. Kasabasında bir cep telefonu bayiliği açmak istiyor ama sermayesi yok. Tek çözüm yolu ise fırsatçılık ya da üçkâğıtçılık. Beklediği fırsat karşısına çıkıyor çıkmasına da... Vicdanı, bir sınır çiziyor: sıkışıp kalmışlık içinde, ikilemde Mihram. İşler hiç de planladığı gibi gitmiyor..  
 
Amca Fazıl (Genco Erkal) ilginç bir karakter. Mihram’ın ilaç parasıyla aldığı ve sınırdan kaçak geçirdiği malı, eskiden çalıştığı fabrikaya satmasında aracılık yapan bir hayat vurgunu. Her şey üç beş dolar için. Düzenin adı çok net: Arz ve talep. Bu coğrafya için hani belleklerimize kazınmış bir kaçakçı tiplemesi vardır ya; doğunun eli silahlı, gözü kara, çatık kaşlı sert adamları… Ne Fazıl uyuyor bu tiplemeye, ne de Mihram. Gülümseten halleri, kocaman bir çarkın normalde öfkemizi çekecek bu küçük dişlisini insanca bir hale dönüştürüyor.
 
Ödülü çok, övgüsü çok bir film Pazar, ama yeterli ilgiyi topladığı pek söylenemez. Yabancı bir yönetmenin masalsı ve alçakgönüllü bir anlatımla bizi resmettiği filme Rojin'in türküleri de eşlik ediyor, değişik bir renk katarak. Hopkins, önümüzdeki yıl yine Türkiye’de, iki kadının yol öyküsünü çekecekmiş. İlginç bir film olacağına hiç kuşku yok. 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam