09/08/2010 | Yazar: Emre Korlu

Yıllarca hiçbir şey değişmeyecekti. Günlük gazeteler; yerini bir yenisine terkeden tek düze konuları işleyen programlar ve belki de program yapımcıları.

Yıllarca hiçbir şey değişmeyecekti. Günlük gazeteler; yerini bir yenisine terkeden tek düze konuları işleyen programlar ve belki de program yapımcıları. Kahvaltı masasındaki peynir her zaman ki gibi mutlaka üç kez suyun altından geçirilecek, zeytinlere zeytinyağı yerine adını markasından alan başka sıvı yağlar konulacaktı. Babasının gidemeyip hayalini kurduğu ülkelerin üzeri işaretli olacak ve o yıllar sonra yitireceği, öz geçmişi tam olarak anlatılamamış babasına ağlayacaktı. .
 
Eşcinselliğini elinden geldiğince içinde misafir edecek ve o misafirden kimsenin haberi olmayacaktı. Ergenliğe adım attığında yüzündeki sivilcelerden çok, onu aşağılara itecek olan toplumu ve su köpüğü gibi yitecek olan arkadaşlarını düşünecekti. Sevgili kat sayısını arttırma derdinde olan kesime kendini koymaktan ziyade, onlar gibi yaşamanın artılarını ve eksilerini kendi terazisiyle tartacaktı. İçinde büyüyen çocuğa yetişemeyecek ve yetişmek için annesinden bir kardeş talep edecekti. Sonra yalnız kaldığını hissedecek, benliğini susturmaya çalışıp didinecekti. Hareketlerini dizginlercesine delikanlı gibi yürümeye gayret edecekti. Korkusuz olmaya özenirken, özenmekten ileri gidemediğini görecekti.
 
Ve yıllar geçecek hiçbir şey değişmeyecekti. Değişmeyen gazetelerin değişen sayfalarında, kıyıya köşeye sıkıştırılmış eşcinsel cinayeti haberleriyle büyüyecekti gözbebekleri. Bir evin içinde mutlaka üç kez suyun altından geçirilmiş peynirleri ince dilimlenmiş ekmeklerin üzerine krem peyniri niyetine sürmeye çalışırken geçmişti, nasıl geçtiğini anlayamadığı kardeş beklentisi içindeki günleri.
 
İşte o zaman öğrenmişti bir eşcinselin her zaman beklediğini ve bu ülkenin onlara bekleme olanağından başka hiçbir şey sunmadığını. İnsan olmanın yemek içmek ve uyumaktan başka daha büyük anlamları barındırdığını bilmesine rağmen tüm bu ihtiyaçlardan daha çok şey yapan onu, kimsenin görmüyor oluşuna üzülmüştü. Evet sadece buna üzülmüştü.
Annesinden kardeş beklentisi olan bir yetişkin olmayı bırakıp ve eşcinselliğinin üzerine örttüğü örtüyü kaldırıp, kahvaltı masasındaki boş peynir tabağına bakmıştı. İbneleşmiş beyinlere tanımlaması güç olan homoluğunu, değişmeyen programlardaki değişmeyen programcılar gibi anlatacaktı.
 
Yeryüzünün güzel bir halı olduğunu düşünüyorum. İnsanların yolda karşılaştıklarında giyimlerinden, düşüncelerinden, din-dil-ırk- cinsiyet farklılıklarından dolayı yargılamadığı insanlara, merhaba deyişlerini duyumsar gibi yapmak hoşuma gidiyor. Bu hiç olmayacakmış gibi geliyor bazen ama yeryüzü güzel bir halıysa renklerini seçmek ve birleştirmekte bizim elimizde, bunu biliyorum.
 


Etiketler: yaşam
İstihdam