25/05/2015 | Yazar: Hasan Andreas Atik

Ben bir HİV+’im. Hayatımda değişen tek şey de günde 4 adet ilaç oldu. Ne fazlası ne eksiği.

Ben bir HİV+’im. Hayatımda değişen tek şey de günde 4 adet ilaç oldu. Ne fazlası ne eksiği.
 
13 Mart 2013 hayatımın bittiğini sandığım başlangıcı olduğu gündür. “Bir çok kişi bilir ki HİV öldüren bir virüstür.” Peki gerçekten öyle mi, gerçekten öldürür mü?
 
İlk tanı aldığım gün hayatımın sonuna geldiğimi düşünmüştüm. Bir sürü test, bir sürü adını bile söyleyemediğim branştan doktorun başıma üşüşmesi ve sonuç olarak da enfeksiyon hastalıkları polikliniğinde son bulan iki aylık bir tanı alma sürecinin ardından hastaneye yatmam gerektiğini söyleyen doçentle beni servisine almak istemeyen diğer doktorun anlamsız tartışmasını hatırlıyorum. Aslında o günlerden hatırladığım pek bir şey yok diyebilirim. Sadece kanser olduğumu söyleyen bir sürü doktorun ardından gittiğim son doktorun “hayır kanser değil AİDS olmuşsun” demesini net bir şekilde hatırlıyorum.
 
Bir süre anlamlandıramamıştım AİDS’i. Hiç bilmiyor değildim tabi adını duymuştum çok kere ve son olarak ta malum filmi izlemiştim. Anlayacağınız AİDS bende pek olumlu hisler ifade etmiyordu. Hemen bir internet araştırmasına giriştim. Bir sürü farklı bilgi var internette ve pek çoğu da insanı intihara sürükleyecek cinsten. Bir sürü saçma ve bir o kadar korkunç bilgiyi edindikten sonra bir dernek ve bir numaraya ulaştım: Pozitif Yaşam Derneği. Hemen telefona sarıldım. Karşımda tahmini orta yaşlı bir adam kendinden gayet emin bir şekilde, “İyi ki kanser olmamışsın o daha beter HİV daha iyi bir durum” dedi.
 
İçim bir nebze rahatlamıştı ancak ben HİV değildim ki doktor bana AİDS demişti. HİV de ne ola ki şimdi? Yeni bir şey daha çıktı başımıza dedim ve tekrar bilgisayarın başına saatler süren araştırmanın ardından sızmışım sanırım. Sabah erkenden kalkıp ikinci Elizamı yaptırmaya koştum hastaneye belki değildir belki yanlışlık olmuştur umuduyla. Sonuç yine hüsran. Servis sorumlusu sonunda ikna edilmiş ve yatışıma onay verilmişti. Doğrulama testini de özel bir laboratuarda yaptırdıktan sonra tekrar paşa paşa dönüp hastaneye yatışımı yaptırdım.
 
Hayatım bundan sonra çok farklı olacaktı. Birçok şeyi değiştirmem gerekiyordu. Peki ya seks? Bundan sonra seks de yapamayacaktım tabi ki. Kimseye benim yaşadıklarımı yaşatmaya hakkım yoktu. İki hafta hastanede yattıktan sonra taburcu oldum ve direk ilaca başladım. Bu arada öğrendim daha doğrusu öğretildi. Mesela birine bulaştırırsam hapse gireceğimi söyledi asistanlardan biri. Bir diğer doktor “sigarayı bırakmazsan seneye bu zamanı göremez ölürsün”, dedi. Hastanede yatarken kapımdaki dosyaya kocaman HİV+ yazılıp ifşa edilmem de cabası tabi ki.
 
Taburcu olur olmaz derneği tekrar aradım ve bana uzun uzun anlatmalarını istedim. Ne yapmalıyım ne yapmamalıyım, ilaçların bana ne yapacağı gibi bir sürü soru sordum ve karşımdaki kişi büyük bir sabırla bütün sorularımı cevapladı. Telefonu kapattığımda artık hazırdım. İlaçlarımı aldım ve ilk kez gerçek anlamda kabul ettim. Ben bir HİV+’im. Hayatımda değişen tek şey de günde 4 adet ilaç oldu. Ne fazlası ne eksiği. 

Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam