31/01/2011 | Yazar: Seyhan Arman

MESELE:“Türk, Kürt, Ermeni olmak... Nusaybin’de ya da Nişantaşı’nda yaşamak... Homoseksüel ya da heteroseksüel olmak...

MESELE:“Türk, Kürt, Ermeni olmak... Nusaybin’de ya da Nişantaşı’nda yaşamak... Homoseksüel ya da heteroseksüel olmak... Başlı başına kadın olmak...”
 
Prospero Dans Topluluğunun kurucusu Talin Büyükkürkçiyan ile yeni performansları Mesele’yi konuştuk. Mesele Burak Akyol, Talin Büyükkürkciyan, Tülin Özen, Görkem Kasal’ın yorumu ile Kumbaracı50, Oyun Atölyesi ve Cezayir Restaurant’ta sergilemeye devam ediyor. Daha önceki performanslarından farklı olarak bu defa işin içinde biraz da tiyatro var ve açıkçası iyi de olmuş. Bu değişikliği özellikle “Vicdan” filmindeki başarılı performansından hatırladığımız oyuncu Tülin Özen’e borçluyuz. Her şey dört siyah boruyla anlatılıyor. Hayatımızda ne kadar çok boru olduğunu, hayatımıza ne kadar çok boru ‘girdiğini’ performansın tüm bölümlerinde görüyoruz. İzlemek isteyenler için 15 ve 27 Şubatta Cezayir Restaurant’ta… 
 
Öncelikle kısaca Prospero’yu tanıyabilir miyiz?
Prospero Dans Topluluğu 2007 yılında İstanbul Dans Festivali zamanında “Tepetaklak” gösterisinin çalışmaları sırasında kuruldu. Prag/Festival New Europe ve Bonn Biennali’nde temsil edilen “Tepetaklak” gösterisi 4 defa sahne çağrısı alıp seyirci tarafından büyük beğeni topladı. Topluluk sonraki yıllarda 16. İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’nde “Tersi-Düz”ü ve iDans Festivali’nde “Mekanizmalar”ı festival seyircisine sundu. 17. Tiyatro Festivali’nde sahne alan Mesele’de topluluk ilk defa tiyatro, dans ve performanslarda kullanılan yöntemleri bir arada kullanıp seyirciye sundu. Yeni sezon'da Mesele'yi Kumbaracı50, Oyun Atölyesi ve Cezayir Restaurant'da oynadı ve sezon boyunca oynamaya devam edecek.
 
Peki neden Mesele?
Mesele kelime anlamı olarak sorun, güç iş anlamına gelir. Arapça bir isimdir. Aynı zamanda çıkar çatışmalarının ortasında çözümsüz duran, iki çıkara da hizmet etmek istemeyen bir durumdur; İsrail-Filistin Meselesi, Türk-Kürt Meselesi, Ermeni Meselesi, v.b.
Ülkemizde o kadar çok mesele edilen konu var ve yolunda gitmeyen o kadar şey var ki bunlara kayıtsız kalmak imkansız olmaya başladı. Eğer iş üretiyorsak sadece kendimizin hoşuna giden işler yapamaz olduk. Mesele'de trajikomik hikayelerle seyirciyi güldürüyor ve düşündürüyoruz. Amaç da onlara dokunmak unutulan bazı değerleri ve gerçekleri gözler önüne sermek. 
 
Kimin meselesi, sadece belirli bir kesimin mi?
Meselede her kesimden insanın söylemlerine değinmeye çalıştık ve özellikle işçilerinkinin üzerine durduk. Ayrımcılığa, herkesin aynı ve doğru olmaya itilmeye çalışılmasına vurgu yaptık. Bir masalla tekel işçileri ve tersane işçilerinin trajikomik hikayelerini anlattık. Gündelik dilde meselenin nasıl kullanıldığına ve nelerin mesele olduğuna vurgu yaptık.
 
Bu performansta daha öncekilerden farklı olarak tiyatro var, neden? Ne gibi farklılıklar getirdi tiyatro?
Tülin Özen'le çalışıyor olmak bunu kaçınılmaz kıldı çünkü onun şahane ve doğal oyunculuğunu değerlendirmemek olmazdı. Bu vesileyle gösterinin içine tekst girdi. Tekstleri biz yazdık ve Tülin'in bunları söylemesi harika oldu. Kendiliğinden işin içine tiyatro girmiş oldu fakat benim için çağdaş dans ağır bastığı için onu da dahil ettik. Ardından da seyirciyle izleyici arasındaki duvarı kıran performans işin içine girdi. 
Tiyatro işin doğası gereğince bazı klişeler kullanmamızı gerektirdi fakat bunları işin içine yedirdiğimizi, bizim söylemek istediğimiz şeylere hizmet ettiği için komik olduğunu ve işe yaradığını düşünüyorum. 
 
Performansta kadınların oyunculuklarını daha başarılı buldum, Tülin Özen'in oyunculuğunu zaten biliyoruz, sizin tiyatro bir eğitiminiz var mı?
Benim almış olduğum bir tiyatro eğitimi yok (hatta provalarda sürekli "ben oynayamıyorum..." diye dertlenirken buluyorum kendimi diğerleri de bana gülüyor) fakat tiyatroyu hep çok sevdim ve Hollanda'da dans okurken hocam bana tiyatroya kaydığımı görerek hep "dans mı tiyatro mu?" diye sorardı. Bense cevap veremezdim çünkü ikisini de seviyorum. Bu işte içine koyduğum öğelerden kaygı duymadan gösterinin iyi olmasına hizmet edebilecek her tarzı çekinmeden kullandım. Bu oyunda amaçlanan durum yaratarak anlatmak. Oyuncu olanlarımız tabii ki bu eğitimi kullanıyorlar olmayanlarsa benim daha çok sevdiğim hareketle ve durumla sahnede var oluyorlar. 
 
Bir bölümde eşcinsel, travesti gibi kelimeleri duyuyoruz, bunun sebebi gerçekten LGBTT meselesine duyarlı olmanız mı?
Ayrımcılığın çok yanlış ve kibri ortaya çıkaran bir şey olduğunu düşünüyorum. Özellikle lgbtt bireylerine karşı yapılan ayrımcılığın değil, etnik, kimliksel ve en iyi görülenin dışındakine yapılan ayrımcılıkların tümüne duyarlıyım. Biz hepimiz o kadar büyük bir azınlığız ki aslında ancak bunun farkına vardığımız zaman bir şeyler değişmeye başlayacak. Biraz aykırı giyinsek hemen sıfatlandırılıyoruz. Dünyaya hangi etnik kimlikte geldiğimizle doğru orantılı olarak azınlık statüsüne giriyoruz. Cinsel yönelimimizden dolayı da şiddet ve dışlanma görüyoruz. Bu yüzden tuz-buz bölümümüzde bunların hepsine değindik. Gösteride seyirciler gösteriden çıktıklarında ve zaman geçtikçe de hatırlayacakları sahneler olacağını düşünüyorum. 
 
İnsanlar neden Mesele'yi izlemeliler?
İnsanlar, politikacılar ve medya tarafından asıl sorunların bize unutturulup yerine şişirme meselelerle zihnimizi doldurdukları ve bir süre sonra neyin önemli neyin önemsiz olduğunu hatırlamadığımız duruma geldiğimiz için Mesele'yi izlemeliler. Dün gösteriyi seyreden bir seyirci "bize unuttuğumuz şeyleri hatırlattınız, çok teşekkür ederiz" diyerek ayrıldı. Herkesi meseleyi seyretmeye bekleriz.  
 
Mesele, 15 Şubat 20:30 ve 27 Şubat 18:30 'da Cezayir Restaurant'da. 
 


Etiketler: kültür sanat
nefret