29/10/2012 | Yazar: Esmeray

‘ölüm oruçlarına destek!’ Bence bu kadar kolay olmamalı destek! İnsanlar orada aç susuz, yavaşça ölüme yaklaşırken bizler evlerimizde oturup çayımızı yudumladığımız yerde birden sokaklara çıkıp açlık grevlerini, ‘ölüm oruçlarını destekliyoruz!’ diyemeyiz, dememeliyiz de!

Ölüm bana hep soğuk gelmiştir. Ölümün, kaçınılmaz olsa da, insana yakışmadığına inanırım. Çok ölümler yaşıyoruz bu topraklarda senelerdir. Her ölüm kanımı donduruyor. Ayrıca işin ucunda ölüm olan eylemleri de desteklemedim ve desteklemem de! 

Şimdi gündemimizde “süresiz açlık grevi” diğer adı ile “ölüm oruçları” var. Onbinlerce kişi bedenlerini bir şekilde ölüme yatırmışlar şimdiye kadar. Şu “ölüm oruçları” için yapılan son eylemlere bakıyorum da şöyle bir sonuç çıkıyor: “ölüm oruçlarına destek!” Bence bu kadar kolay olmamalı destek! İnsanlar orada aç susuz, yavaşça ölüme yaklaşırken bizler evlerimizde oturup çayımızı yudumladığımız yerde birden sokaklara çıkıp açlık grevlerini, “ölüm oruçlarını destekliyoruz!” diyemeyiz, dememeliyiz de! 

 
Durup düşünelim bir; acaba bu insanlar ne yaşıyor ki bedenlerini ölüme yatırıyorlar? Kuru kuru desteklemek yerine, bu insanların taleplerini göz önünde bulundurmalıyız. Yapacağımız şey ise bu talepleri ön plana çıkarıp bununla ilgili eylemler yapmak olmalı!

Aldığım son duyumlarda birçok cezaevinde çok insan ya kan kusuyor ya da artık konuşamıyor. İşin başka bir acayip tarafı da devlet yetkililerinin hiçbir şekilde bu konuyu gündeme getirmemeleri! Oysaki çözüm bunların ağzından çıkacak iki sözde! Ee devlet böyle olunca, devletçi olan medya da bu kadar can alıcı bir konuyu gündeme getirmekten aciz. Efendiler, bu insanların özetle talebi şudur: tecridin kaldırılması, cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve tabii ki başka talepleri de var. Bu talepleri karşılamak insan hayatına değer! Ama değil talepleri karşılamak, şu an böyle bir eylemin olduğu gerçeğini yok sayıyor devlet ve medya! İşte tam bu noktada bizler sivil toplum örgütleri, aydınlar, yazarlar artık her kimsek bu insanların taleplerini ön plana çıkaracağımız eylemler yapmalıyız. Bu anlamda devlet yetkililerine baskı uygulamalıyız. Az buz değil yüzlerce insan her an ölümle karşı karşıya. Ölmeseler bile çoğu sakat kalacak! Böyle bir durumda devlet yetkilileri nasıl sessiz kalabiliyor ve hâlen nasıl demokrasiden bahsedebiliyorlar? 
He bu da yetmiyor gibi başka ülkelere demokrasi götürebilmek için bütçeden para harcıyorlar, silah alıyorlar (silahla nasıl demokrasi gelecekse), teskereler çıkarıyorlar! İnsana demezler mi bir dönün kendinize bakın?
 
Parlamentoda olan ana muhalefete bakıyoruz: Ayol bizim muhalefetimiz öyle akıllara durgunluk verici şeyler yapıyorlar ki; mesela bu son zamanlarda hiç alışık olmadığımız Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün yaptığı açıklamaya verdikleri tepki! Adamcağız, durmuş vicdanının sesini dinlemiş ve bunu dile getiriyor. Bizim muhalefet iktidarla birden aynı dili konuşuyor, hatta daha da felaket bir dil! Neymiş, bu açıklama, bölücü bir açıklamaymış! Ya adam diyor ki, ölümün, öldürmenin hepsi kötü! Kim olursa olsun, insan ölünce üzülmeliyiz, diyor! Şimdi bunun neresinde bölücülük var! Söylediği şeyde aslında insani temelde birleştirici bir unsur var!
 
Söylediğim gibi muhalefet ve iktidar birbirleri ile aynı, ikisinden de hayır yok! Belli oluyor ki bu ölüm oruçlarına da ana muhalefetten fayda yok! Zaten geç kalmışız, gelin hep birlikte bu insanların taleplerine kulak verelim! Olaya bu temelden bakalım. Aksi takdirde insanların çoğu ölecek, birçoğu da sakat kalacak! “Ölüm oruçlarını destekliyoruz” sloganı yerine “ölümleri hep birlikte durduralım” sloganı geliştirelim! Birlikte yaşamı, ölümle değil; hayatla kuralım!
 

Etiketler:
nefret