29/07/2015 | Yazar: Serhat Murat Ateş

"Adem elmayı ısırdı ve çıplaklık başladı, birbirlerinden utandılar. Tanrının eksikliği artık âdeme zuhur etti, bir başka deyişle; bizzat Adem tarafından kapatıldı."

İnsan hep yaşantısına tek yönlü baktı ancak; imgenin arka yüzünü görenler sistemi ele geçirip, yönetti. Bilimin yokluğunda çaresizliğin olmadığına inandı ama somutolarak yapabildiği bir şey yoktu. Bir nevi sığınma aracı olarak kabul edilen Tanrı fikriyle ömrünü, mutsuzluğa karşı mutlu olmaya çalışarak, kendini sürekli güvende hissetmeye çalışarak bazende inadına şükrederek geçirmeye adadı. Din fikri oluşurken de her daim tek yönlü anlayışla yorumlandı. Ne gibi?  Mesela, Adem yaratıldı, ilk günah işlendi; meşhur kırmızı elma şehvetle ısırıldı. Şeytan; İbrahimi yorumlarca günah keçisi ilan edildi.

Peki imgenin arka yüzünde neler saklandı?
O saklananlar yaşantımızda nasıl hissedildi?
Kadının bütün bir fıtratı kimin aracılığıyla erkeğe bağlandı ve kadın adına ilk ne zaman tecavüz edildi?
Kadının imgesi...

Rab, Şeytana dedi ki;

İmgenin ön yüzüne bakarsak şeytan her zaman günah keçisidir. İnkarcı, nankör, kıskanç... Acaba şeytan gerçekten Rabbi'nin sözünü dinlemedi mi? Size şeytanın abartıldığı kadar günahkâr olmadığını söylesem ne düşünürsünüz, hatta daha da ileri gidiyorum, şeytanın masum olduğunu gerçekten de Rabbi'nin emrine sadık kaldığını söylesem? Açıklayayım; Tanrının en büyük emri üzerinden ilerleyeceğiz, o emir nedir? O emir ki her şeyin üstünde. Size her türlü günahı işlemeniz durumunda o günahı işlemedikten sonra içinde kalacağınız ebedi cennet vaat edilir. İşte o emir; 'Benden başka ilah tanımayın, secde etmeyin.' Bu tanrının büyük emri. Emir sadece insan için değil bütün mahlûkatlar için geçerlidir. Bir de küçük emirler vardır. Örneğin Ademe secde edin demesi gibi.. Şeytan da aslında bu emre uymamıştır. Çünkü ilk emre karşı gelmek istememiştir. Mesele bu kadar basittir. Ey Rab! Beni sen yarattın ve ben senden başkasına boyun eğmem' der. Fakat biz şeytanı hep günah keçisi olarak tabulaştırdık. Peki yaptığı bu eylemden ötürü imgenin arka yüzünde tanrının şeytanı ödüllendirdiğini söylesem? Evet şeytan kıyamet gününe kadar sonsuz yaşamla onurlandırılmıştır. Onunla aynı dönemde yaşayan cinler, melekler (4 melek hariç.) faniliği korumuş lakin şeytan ödüllendirilmiştir. Tanrı ezeli ve ebedidir. Ve haliyle her şeye kadir olandır. O halde ileride Adem’e secde edin derken evvelde söylemiş olduğu, benden başkasına secde etmeyin'i nasıl olur da atlar? Şeytan secde etmedi. İktidar gözüyle cezalandırıldı. As olan mükâfattır. Ve insanlıkla bir ömür mücadele edecek olan savaşçı ilan edildi. Buradan yaradılışa girelim.

Lilith'siz Cennet; Adem ve Havva..


Ademin balçıktan olan bedenine; Tanrı ruhundan  üfledi ve Adem solumaya başladı. Ademe mutlak suretle bir eş gerekliydi. Bu kişi meşhur Lilith. Lilith her zaman için bir sırdır. Sır oluşunun nedenini iktidar erkine bağlıyorum. Kadının feminist yanını temsil eder çünkü Ademden bağımsız yaratılmıştır; Havva gibi kaburga kemiğinden olma değildir. Lilith, Ademi beğenmez; onu kendine eş görmez, ‘Ademin benden bir farkı yok' der. Bu yüzdende birlikte olmak istemez. Ve Ademi terk eder. Dört melek canla başla çalışır Lilith'i ikna etmek için ama nafile. Melekler, Lilith'in var olan 100 çocuğunu belli aralıklarla öldürmeye karar verirler. Lilith altta kalır mı? O da Ademoğlundan öldürmeye and içer. Bu yüzdendir yakın zamana kadar Anadolu da çocuk bezlerinin ipe asılmaması. Eğer bez görülürse o evde çocuk olduğu anlaşılır. Dinlerin kültüre etkisini, kültürden kültüre nakşoluşunun en güzel kanıtlarındandır. Velhasıl, Tanrı Ademe ikici bir eş yaratır fakat; Adem onu gördüğü için tıpkı Lilith gibi basitliğini anlayınca bu sefer Adem, büyüklük taslar ve ikinci kadını kabul etmez. Durumdan bir hayli muzdarip olan Tanrı 3. bir eş yaratmak için kolları sıvar. Bu kişi sizinde yakından tanıdığınız Havvadır. Tanrı, Ademin gözünü kapatır ve kaburga kemiğinden Havvayı yaratır. Artık ne Adem Havvayı inkar eder nede Havva Ademi. Kadının erkeğe bağlanması, bütün bir fıtratının erkekten geçtiği ve sürekli ezilmeye, hor görülmeye, öldürülmeye, işkence edilmeye, kısacası katledilmesi böylece başlamış olur. Daha sonraları kadın kutsal sözlerce ne kadar yüceltilse de ne yazık ki işe yaramaz. İktidar bir kere daha tökezlemiştir. Sonraları; Hristiyanlıkla gelen teslis inancı gereği; He/She-Man/Woman kavramları oluşacak ve kadın mutlak suretle erkeğin gölgesinde kalacak. İslam ile yarleştirilen 'O' (öteki) kavramı bu hatayı düzeltemeye çalışsa da ayağı taşa takılan iktidar tabiri caizse yere yapışacak.

İnsan soyu için gereken paradox...

Havva ve Adem cennette yaşamaya devam ettiler. Tanrı sen benim yanımda ancak bir hiçsin demişti, Ademe. Ve bu hiçe bir takım öğretiler vermeye başladı. Kelamı, Ademe öğretti. Burada Zizek'e kulak verelim:

Hristiyan Tanrı, sınır koyan aşkın bir Tanrı değil, içkin aşkın tanrısıdır. Bu ne demek? - Tanrı nede olsa aşktır, müminler arasında aşk olduğu sürece var olur. Lacan'ın ''Tanrı varsa her şey mübahtır!'' sözünü bazı Hristiyanların yasaklayıcı yasa'nın aşkla aşılacağını savunması hiç de şaşırtıcı değil. Şayet ilahi aşkla yaşarsan, kötü bir şey yapmak istemeyeceğinden hiçbir yasağa ihtiyacın kalmaz, elbette istediğini yapabilirsin. Tabi ki burada asıl tuzak, Tanrıyı seversen onun istediğini isteyecek olmandır: Onu memnun eden senide memnun eder, onu memnun etmeyen seni perişan eder. Bu yüzden öyle her istediğini yapamazsın. Kaldı ki Dostoyevski ''Tanrı yoksa her şey mübahtır!'' fikrini ortaya attığın da bizi kesinlikle sınırsız bir özgürlüğe karşı uyarmıyor, yani insan özgürlüğünü sınırlayan Tanrıyı savunmuyordu.


Zizek'in Hristiyanlık üzerinden bahsettiği İslamda Tasavvufa denk gelecektir. Tanrının ruhundan pay alan Adem bu rahatlıkla hiç bir yasağa ihtiyaç duymayacak ve kendince çizdiği özgürlük periyodunda fevri hareket edecekti. 
Özgürlük sonraları anlaşılacak ki ağır bir yükten başka bir şey değil. Seçme özgürlüğü... Elmayı tanrının cennet bahçesinden alması tamda bir feda örneği oldu. Ama şartlı takas içeren bir fedadan söz ediyoruz. Zizek'in ifadesiyle;

''... Koşullu bir armağan olarak, bir şeyleri geri almak için veririz...''


Tanrının almak istediğini basitçe dünya olarak nitelendirebiliriz. Almak için verilmesi gereken yegane şey ise elma, kurbansa Adem. Ona bu cennette her şeyi yapabilirsin ama şu elmadan yeme diyerek algı operasyonu yapmak son derece kurnaz bir yaklaşım, bu ifadeye bugün biz siyasette yani seyislerde*** rastlıyoruz. Haliyle Adem o meşhur elmaya yöneldi. Yeme derken ye ki beni kurtar dedi. İnsanın sonsuz kısır döngüsü artık tıkır tıkır işlemeye başladı. İnsan soyunun devamı, dünya hayatının başlaması için gerekli olan neden çoktan bulunmuş, plan işleme koyulmuştu.  Kadının adına sürekli iktidar tarafından tecavüz edileceği dünyaya hepiniz hoş geldiniz! Adem elmayı ısırdı ve çıplaklık başladı, birbirlerinden utandılar. Tanrının eksikliği artık âdeme zuhur etti, bir başka deyişle; bizzat Adem tarafından kapatıldı.

Lilith'den Havva'ya evrilen kadın, kaburga kemiğiyle değersiz bir varlığa çevrildi. Tanrının, iktidarın yada erkeğin unutamadığı bir açık olarak belirdi, belirmeye devam ediyor. Havva, Lilith olmadığı sürece yani feminist mücadele devam etmedikçe kadın bir açık olarak kalmaya devam edecek dersem yanılmam. Bu gün cinsiyetçi zamirlerin (she/he) kaldırılmaya çalışılması belkide bu dönüşümün ilk kıvılcımlarıdır. Bunu bize elbette zaman gösterecek.


Etiketler:
nefret