06/06/2013 | Yazar: Gözde Demirbilek

Bu direniş sadece "Türklerin" ya da sadece "Heteroseksüellerin" değil.

herkesin yüreğinin ağzında olduğu şu günlerde istanbul’da ya da ankara’da olmayan büyük çoğunluk gibi kendimi eli kolu bağlı hissediyorum. şimdi içinizde "sen de kendi kentinden destek ver!" diyenler mutlaka olacaktır, eğer olayların patladığı 30 mayıs ertesinde olan ilk eylemin "insanlık" için olduğunu görseydim sabahlara kadar sokaklarda oturabilirdim. ama ben neler gördüm biliyor musunuz? 

istiklâl marşıyla başlayan bir eylem, akabinde söylenen onuncu yıl marşı, "ne mutlu türküm diyene!" naraları, İBNE TAYYİP sloganları, bir elinde pankartta OÇ TAYYİP diğer elinde türk bayrağı olanlar ve daha niceleri.

bazı şehirlerde "gezi parkı için eylem" adı verdikleri ne idüğü belirsiz bir toplanış düzenleyenlerin olayın gerçek yüzüyle ilgili bilgileri var mı meraktayız. yani televizyonda 30 saniye geçen haber dışında pek bir şey görmüşler mi? kimlerin kol kola girip direndiğini ya da geceleri evlerini kimlerin insanlığa açtığını görmüşler mi? ısrarla bir "ne mutlu türküm diyene!" diye bağıran amcanın bir de "ibne tayyip" diyen gençlerin suratına baktım. "neden?" dedim. ırkçı olmayan ve lgbt’leri aşağılamayan slogan bulmak çok mu zor mesela? ya da "ibne tayyip" derken asıl aşağılanan kısım hangisi? genel olarak aynı savunma hakim herkeste "ibne derken onu düşünmüyorlar" peki bunca insan niçin düşünmeden konuşuyor? akıl almaz bir çelişki var ortada. fotoğraflarda taksimde de "oç tayyip" yazılarını gördüm neden arkadaşlar? ufak bir hatırlatma yapmamı istiyorsanız şayet, kapılarını sonuna kadar açan seks işçileri o gece sığınma ve yemek imkanı tanımadı mı direnen bütün arkadaşlara? 

bunları söyleyince "alınganlık etmeyin" gibi tepkiler almaksa başta olmayan alınganlığın oluşmasına sebep olacak biçimde rahatsız ediyor beni. 

ellerinde -ne bayrağı olursa olsun- bayraklarıyla alanlara dökülenleri anlamakta zorluk çekiyorum. sadece türk bayrağını değil parti bayraklarını alıp gelenleri, direnişi eylemi sahiplenmeye çalışanları da gördüm. bir anda etrafta ne kadar insan varsa alana gelmesi için "ne mutlu türküm" diyene diye bağıranları da gördüm. olayı direniş desteğinden çok cumhuriyet mitinglerine çeviren arkadaşlara kızgınım. çünkü ben direnişi "atatürk’ün askerleri" ya da "atatürk’ün çocukları" olarak değil "insan" olarak destekliyorum. anlamak bu kadar zor olmamalı. taksim’de, beşiktaş’ta, konur’da, karanfil’de ve daha birçok yerde insanlar; canla başla kimin ne olduğunu bilmeden omuz omuza hareket ediyor ve birbirine yardım ediyorken böylesi olayın özünden uzak "eylemsi" hareketlerin hoş olmadığını düşünüyorum.

bu direniş sadece "türklerin" ya da sadece "heteroseksüellerin" değil. dil çok önemli, meydanlarda bağır bağır attığınız sloganlar çok önemli, duvarlara yazdığını yazılar çok önemli. bunlar bir bir tarih olarak kalacak. birbirimizi kırmadan, kimseyi incitmeden de var olana karşı direnebiliriz. bunu başarabileceğimize inanıyorum.

ve son olarak internet üzerinde sürekli "direnişe gitmiş fotoğraf mı çekmiş sanki savaş fotoğrafçısı" ya da "bir de instagrama yükleyecek vakti nerede bulmuş" gibi yorumlar görmek insanı gayretten düşürüyor. "olaya sığ taraftan bakmak" dedikleri bu olsa gerek. yandaş medyanın günlerdir olayla ilgili tek kelime etmediği etse de 30 saniyeyi geçmeyen ve halktan "eylemciler, göstericiler" şeklinde bahsettiği aşikar. yani halkın durumunu halka duyuracak olan yine kendisi oluyor. bu fotoğraflar çekilmese yayınlanmasa nasıl bu kadar çabuk tepkiyle büyüyecektiniz? herkes "instagram" uygulamasına takılmış gidiyor. hani renklerle filan oynanınca herhalde "yürüyüşümüzü yaptık limonatamızı içiyoruz" görüntüsü veriyor sanırım insanlara. amaç olanı biteni daha fazla kişiye aktarmak değil mi? yollayabildiği bütün sosyal ağlara fotoğrafı yollamasında nasıl bir yanlışlık görebilirsiniz? merak ediyorum. evet zaman bulmuş ve yollamış. bunu anlamak çok zor değil kanaatimce. ve bu insanlar bu fotoğrafları çekip yollamasaydı eğer "şu saatte şu şehirde toplanıyoruz" etkinliklerinizi biraz zor yapardınız. kendi anne ve babamı örnek vermek istiyorum. 30 mayıs gecesi hiçbir şeyden haberleri yoktu norveç kanalının canlı yayında verdiği istanbul’u izlerken sesi merak edip de annem geldi, gelmesiyle gördü. böyle derinlemesine suçlanan sosyal medyadan "internetin başından kalkmayan gençlik" olarak o gece yüzlerce doktor bulup, yüzlerce eczacı bulup ve belki sayısı yüzü geçen veteriner bulup zor durumda olan yerlerin adresini verdik. o gece eli kolu bağlı izlerken delirme raddesine gelen herkes taksimdeki beşiktaş’taki arkadaşlarının yardım çağrılarını yaydı sosyal medya’dan. 

inanın bana insanca yardım etmek zor değil, evet şehirlerinizde toplanıp protesto edin. ama neyi protesto ettiğinizi ve "insan" olarak ettiğinizi unutmadan edin. aksi takdirde internet üzerinden cehenneme dönmüş yerlere yardım sağlamak daha insancıl bi davranış. bu kimsenin sahiplenebileceği bir mesele değildir. bu halkın meselesidir. lütfen en basit örnekle farklı takım taraftarlarının birbirini polis elinden kurtardığı videoları izleyerek bunun bir "birlik" direnişi olduğunu etnik köken olarak ya da  bir grup olarak sahiplenerek değil, birbirinizi alanlarda neye karşı direndiğinizi hatırlayarak sahiplenip gösterin. aksi takdirde bu direniş parçalanır ve parçalanırsa bunca emek ziyan olur. böylesi rant evlerinde rahat uyuyan ve vicdan mastürbasyonu yapanların işidir unutmayın.


Etiketler:
nefret