05/12/2013 | Yazar: Ömer Akpınar

Ters yönden gelen motorsikletler üzerimize üzerimize sürüyor. Gıkını çıkarmaya kalktığındaysa: Ne diyon lan sen, beni dövebilcen mi sanki?!

İlkokul 5. sınıfa giderken Trafik ve İlkyardım Bilgisi diye bir dersin sınavında öğretmen enseme çat diye bir şaplak indirmişti. Cevaplarıma başlarken paragraf açtığım için bana vuran o adamdan hâlâ tiksiniyorum. Hakkımı aramak istediğimi ama korktuğumu, hakkımı bulamamaktan çok hakkımı aradığım için başımın belaya girmesinden korktuğumu hatırlıyorum.
 
Pasif agresif olduğunu düşünen biri olarak içimizde kalanların nasıl bir ekşime yarattığını iyi biliyorum. Ters yönden gelen motorsikletler üzerimize üzerimize sürüyor. Gıkını çıkarmaya kalktığındaysa: Ne diyon lan sen, beni dövebilcen mi sanki?!
 
Rosin Çiçek, eşcinsel olduğu için ezildi. Öyle böyle değil, canı kuruyana kadar ezildi. Ve onu kurutanlar hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmek istiyorlar. Benden olmayan bana “ters” diyorlar: Bizi dövebilcen mi sanki?!
 
Ve şu an bu satırları ben biraz da kendim için yazıyorum. İçim daha fazla ekşimesin, yarına daha güzel uyanabileyim diye. Kimseye de el kaldırmak istemiyorum, dövebilcek olsam bile...
 
Hep beyin göçünden bahsedilir ama ben bir Çiçekler göçü, gökkuşağı göçü yaşanmasından korkuyorum. O yüzden de Balıkesir’de genç bir trans kadın dostlarıyla fotoğraflarını paylaştığında, Giresun’da bir gey bir film festivali düzenlediğinde ya da Mersin’dekiler gökkuşağı bayraklarıyla yine sokaklarda olduğunda içim rahatlıyor. Kendi bahçesini oluşturan herkes benim daha güvende hissetmemi sağlıyor.  
 
Ne bu hayatı bırakarak, ne de hayatını kenarda bırakarak... Hiçbir şey olmamış gibi yapanların aksine, ekşimek istemeyen herkes içine atmasın, gülümsesin istiyorum. Bah-çe-van gelsin!    

Etiketler:
İstihdam