26/02/2018 | Yazar: Yunus Emre Demir

HIV politikası kim için yapılır? HIV politikasının öznesi HIV ile yaşayan kişiler midir yoksa HIV ile tanışmamış/enfekte olmamış kişiler mi?

HIV politikası kim için yapılır? HIV politikasının öznesi HIV ile yaşayan kişiler midir yoksa HIV ile tanışmamış/enfekte olmamış kişiler mi? HIV ile yaşayan kişilerin hayatını daha iyi hale getirmek için yapılması gerekenler nelerdir? HIV ile enfekte olmak bir “hatanın” sonucu mudur? Bir süredir bu sorular ve devamında gelen birçok soruyla beraber Türkiye’de üretilen güncel HIV politikasına dair düşünüyorum. Bunu düşünürken elbette bu alanda söz söyleyen derneklerin/toplulukların işlerine, sosyal medyadaki dillerine, HIV ile yaşayan kişilerle olan ilişkilerine de bakmaya gayret ediyorum. Yazıda da bolca soru sorarak, soruların okuyana hissettireceği şeyleri esnek bırakmak istiyorum.

Tüm bu gözlem sürecinde en çok karşıma çıkan kelime grubu RİSKLİ DAVRANIŞ oluyor. Her seferinde irkiliyorum. Gerçekten bu kadar riskli mi? Politika üretirken tutarlı olmayı değerli buluyorum. Anlatılanların yarısı HIV’in “artık kolay savaşılan bir virüs” olduğu ekseninde ilerlerken diğer yarısı HIV ile enfekte olmanın bir risk unsuru olduğuna dair oluyor. HIV ile yaşamak madem bu kadar zorlu değil, HIV ile enfekte olmak neden risk olarak tanımlanıyor? Hayatlarının sonuna kadar HIV ile yaşayacak bir sürü sağlıklı insan RİSKLİ DAVRANIŞ dendiğinde sizce nasıl hissediyor?

Bir diğer mesele, AIDS oluyor. HIV ile enfekte olduktan sonra tedaviye zamanında başlanması halinde AIDS evresine geçilmediği artık yaygın bilinen bir gerçek. Peki ya kişiler AIDS evresindeyken tanı aldıysa? HIV+ tanısı aldıktan sonra tedaviye başlamadıysa/başlayamadıysa ve ancak AIDS evresindeyken tedaviye hazır hale geldiyse? Bu süreçleri yaşayan insanlara, sırf birilerine HIV’in artık o kadar da büyük bir mesele olmadığını anlatabilmek için, umutsuzluk, korku ve kaygı aşılamak meşru bir politika mı oluyor? AIDS bir evredir, kendi içinde zorlukları olsa da artık geçişi kolay bir evredir. Etkili dil kurmak (ya da kurduğunu sanmak) için travma yaratmak etik midir?

Baştaki soruya dönüyorum: HIV politikasının öznesi kimdir, politika kimin için yapılır? Cinsel sağlık ve üreme sağlığı gençlerle, kadınlarla, çocuklarla, mültecilerle, LGBTİ+’larla, yaşlılarla, sakatlarla kısacası insanlarla çalışan tüm kurumların meselesi olmalıdır. Rızaya dayalı, beden bütünlüğüne önem veren bir cinsellik algısının yaratılması herkesin meselesidir ve herkes bu meselenin öznesidir. Fakat konu biraz daha özele indiğinde, mesela HIV olduğunda herkes bunun öznesi midir? Derneklerin yapması gereken “Aman sakın kimse HIV ile enfekte olmasın” diye çabalamak mıdır yoksa “HIV ile yaşayan kişiler hayatlarında ne gibi sorunlar var, nerelere dokunabiliriz” sorusunu sormak mıdır? Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara dair önlem almak herkesin görevidir. Bu enfeksiyonlar ile yaşayan kişilerin hayatlarına dokunmak ise alanda çalışan derneklerin görevidir. Herkes HIV+ tanısı alabilir, bu bir kriz değildir. Asıl örülmesi gereken politika, tanı sonrası süreçlere dair olmalıdır. Verilen birkaç aylık danışmanlıklar ve konu üzerine çalışan bir iki tane telefon hattı kurmak HIV ile yaşayan kişilerin hayatlarını kolaylaştırmak için ufak bir adım dahi değildir. Gündem, HIV ile yaşayan kişilere uygulanan ayrımcılıklar olmalıdır. Çünkü HIV değil, ayrımcılık öldürür!

Devam ediyorum… HIV’in LGBTİ+’lara özgü bir virüs olmadığı artık yaygın bilinen bir gerçek. Bu bilgiyi savunmak LGBTİ+fobi ile savaşmak için başlarda güzel bir araçtı. Fakat mevcut koşullarda elimizdeki verilere baktığımızda bu veri LGBTİ+fobinin tekrar üretim aracı haline gelmiş durumda. HIV derneklerinin sitelerindeki “pozitif öyküler” gibi başlıklarda yer alan hikayelere bakmanızı rica edeceğim. Bunların neredeyse tamamının heteroseksüel öyküler olması tesadüf mü? LGBTİ+’lar çok mu gizliler yoksa HIV konusunda? Ya da dernekler ibne imajıyla uğraşmaktan mı yoruldu? Konu HIV olunca “velev ki ibne” olamıyor muyuz? Düşünelim bunu biraz…

Yeterince soru sorduğumu düşünüyorum. HIV ile yaşıyorum. Ya da HIV ile yaşamıyorum. Ayrımcılık ile mücadeleyi meselem olarak kabul ediyorum. Başta HIV olmak üzere, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların yayılmasını engellemek için üretilen politikaların HIV ile yaşayan kişileri travmatize edecek şekilde kurulmasını reddediyorum. HIV, bir hata değildir. HIV ile yaşamak risk almak demek değildir. Toplum sağlığını korumak “sağlıksız” olarak damgalananları travmatize etmek değildir. Örülmesi gereken şeyin kaygı, umutsuzluk ve korku olmasını reddediyorum. HIV’i negatiflere anlatmak için pozitiflerin umutlarını ve belki de haz dolu cinsel anlarını karalamayı şiddet olarak yorumluyorum. HIV politikası adına tek yapılanın ortalığa kondom fırlatmak olduğu bir düzlemin ayrımcılığı yeniden ürettiğini düşünüyorum. Başka bir HIV politikası için adım atmak istiyorum, umuyorum, düşlüyorum…

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam