07/06/2011 | Yazar: Emre Korlu

Kollarıma resimler yaptığımı söylüyorum. Burada çoğu çocuk bunu yapıyor.

Kollarıma resimler yaptığımı söylüyorum. Burada çoğu çocuk bunu yapıyor. Bunun için kalem ya da sulu boya kullanmadığımız için bizlerden şikayetçiler. Faber-Castell markalı uçlu kalemler şimdilik işimizi görüyor. Sabahın erken saatlerinde, yorganın altında donum diz kapaklarıma kadar inik iken, burnu çengeli andıran kadının 'Çıkarın kalemleri, dün yine biri kollarını kanatmış' diye bağırmaya başladığını duyuyorum. Adı bir garip Abide 'Asiye' gibi bir şey.

Tabii hani senin oğlunum ya, 'Bende kalem yok. Hepsini camdan aşağıya savurdum' diyorum. Kadın buna inanmıyor. Yatakhaneden çıkıyor ve dönüşü muhteşem oluyor 'Haftanın yedi günü kıçımı s*ken' adamlarla geri geliyor. 'Ulan nerede kalemler! Arkadaşların koymuş ortaya, seninkiler nerede?' diye bağırmaya başlıyorlar.
Korkmuyorum. Gözlerinin içine bakıp gülümsemeye başlıyorum. 'Yok dedim ya. Sakladığımdan şüphelendiğiniz yerleri arayabilir misiniz?'

***

Ve o gün, orada o yatakhanenin ortasında, dayak yiyorum. Öyle çok dayak yiyorum ki, kollarıma faça attım diye kalemleri benden temin etmeye çalışanlar, vücudumda anlamsız resimler çiziyorlar. Nasıl olsa üzerime giydiğim şeyler, onların bana yaptıklarını kapatacak. Bu yurtta yalnızca kollara resim yapmak yasak.

Bu aralar iyiyim. Herkes yediğim o dayağı konuşuyor. Artık yurda uçlu kalem girişi engellendi. Çocuklar haklılar, kimse benim yediğim dayağa maruz kalmak istemiyor. Bana hep ağzını bozma dersin, bir de utanmadan tembihlersin uslu bir çocuk olmalısın diye. Sanırım artık uslu bir çocuğum.

Rıza, Bilal ve Mustafa...
Gece ranzamın başına geliyorlar. Yine her zamanki tehditler...
Onlarla birlikte üzerimdeki pijamanın paçalarını sürüyerek tuvalete gidiyorum. Bu üç adam, beni s*kmeye başlıyorlar. Sen 'Oğlunu istemem, geleceksen kendin gel' diyen adamın yanında huzurla uyurken, bu üç adam benim 15. yaşımı çalıyorlar. 
'İbnelere bu muamele yapılır' diyen Rıza'nın...
'Oğlan çocuğu' diye sinsi sinsi gülen Bilal'in...
'Hayvan!' diye içime birkaç defa boşalan Mustafa'nın inlemelerini duymuyorsun.
Her neyse bunları daha fazla anlatıp sıkmayayım tatlı canını.

***

Geçenlerde yurtta yangın çıkacaktı. O anın bile tadını çıkarmaya çalışan arkadaşlarımın gereksiz heyecanlarına tanık oldum. Neyse ki bu olanlar yalnızca tatbikattan ibaretmiş.

Aldığımız eğitimlerin çoğu yangın ve deprem üzerine. Dersleri biliyorsun zaten. Malum kırık notlarım var. Coğrafya'dan anlamıyorum. Matematik öğretmenimiz dokuz aylık hamile olduğu için bebeğini sınıfımızda doğurmaktan vazgeçmiş olmalı ki, birkaç haftadır matematik derslerimize başka bir öğretmen geliyor. Sanırım bu yıl okulun kantininde çalışmaktan başka bir şey yapamayacağım.

Yurt müdürü son aylarda çok hırçınlaştığımı söylüyor. Sürekli odasına çağırıyor. Seni birkaç defa aramasına rağmen ona zamanının yetersizliğinden bahsetmişsin. Bu konunun üzerinde fazla durmadım.

'Muhakkak ki önemli işleri vardır, yoksa beni önemser gelir' dedim. Buna kendim bile inanmadım ama o an müdürün karşısında ciddi bir duruş sergilemem gerekiyordu.

***

Uçlu kalemler yasak fakat Küçük İskender kitapları henüz sansürlenmedi bu tımarhanede. Bir hafta önce çarşıdan 10 liraya aldığım kitabı bir solukta okuyorum. Geceleri bunu yapmak hoşuma gidiyor. Tavanda yıldızların olduğunu hayal ediyorum. Boğaz köprüsünü, adaları ve en çokta Dolmabahçe Sarayı’nın ışıklar içindeki halini özledim ama bir duvarın üzerine tüm bunların hepsini sığdırmak imkansız...

***

Bu gece yine geldiler daha biraz önce...
Rıza, Bilal ve Mustafa...
Biraz geç gelselerdi. Küçük İskender'in kitabında henüz yeni çevirdiğim o sayfadaki, okumayı bitiremediğim ama beş mısrasını duvara yazdığım şiiri bitirecektim lakin kısmet olmadı.

Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından.
Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum,
Annemin mezar taşındaki imla hataları kadar sarhoş,
Annemin vasiyetindeki,
'Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın' maddesi kadar sevecendin.

Gazetelerde adı A.S diye geçen 15 yaşındaki çocuğa tecavüz edip öldürenler 'O bize ilişki teklifinde bulundu, bunu hep yapıyordu, kabul etmedik ve namusumuza leke sürülmesin diye öldürmek zorunda kaldık. Pişmanız.' dediler.
 
Lakin bu mektuplar her şeyi gün yüzüne çıkarmaya yetiyordu.

Bu cinayeti işleyenler topu topu üç kişiydi.

Rıza, Bilal ve Mustafa... 
 

Etiketler:
İstihdam