07/02/2014 | Yazar: Dağhan Irak

Son dönemde spor pek çok ülkede homofobiyle mücadelenin en kuvvetli verildiği alanlardan biri ve özellikle LGBTİ sporcuların ayrımcılığa uğramaması için büyük bir hassasiyet doğmuş durumda.

Artık ’Soğuk Savaş’ yok, Rusya’yla Batı’nın rekabeti sürse de artık bambaşka bir minvalde. Ancak Soçi 2014’ün arka planı da büyük kuzeni 1980 Moskova’nınki kadar politik.
 
Bugün Olimpiyat Oyunları tam 34 yıl aranın ardından Rusya topraklarına geri dönecek. Sovyetler Birliği’nin ev sahipliği yaptığı 1980 Moskova Yaz Oyunları’ndan sonra bu kez Rusya Federasyonu Soçi’de 2014 Kış Olimpiyatları’nı düzenleyecek. Batı ülkelerinin pek çoğunun Sovyetler’in Afganistan’a müdahalesi nedeniyle boykot ettiği 1980 Moskova, spor tarihinin en politize Olimpiyat Oyunları’ndan biri olarak bilinir. Artık Soğuk Savaş yok, Rusya’yla Batı’nın rekabeti sürse de artık bambaşka bir minvalde. Ancak Soçi 2014’ün arka planı da büyük kuzeni 1980 Moskova’nınki kadar politik.
 
Olimpiyat kirli çamaşırları döküyor
Eskiden büyük spor organizasyonları, devletlerin uluslararası arenada gövde gösterisi yaptığı alanlardı. Büyük bir organizasyonu, söz gelimi Olimpiyatlar’ı veya Dünya Kupası’nı almak, o ülkenin kendisini -elbette dilediği şekilde- tanıtması anlamına gelirdi. Bu değeri ilk keşfedenler, iki Dünya Savaşı arasının diktatörleri oldu.

Mussolini ve Hitler, büyük spor organizasyonlarını alarak kendi rejimlerinin şovuna çevirdiler. İkinci Dünya Savaşı sonrasında spor, savaşsız rekabetlerin aracı hâline gelince bu sefer de Soğuk Savaş’ın hesapları Olimpiyatlar üzerinden görülmeye başlandı. Nitekim 1980’lerin başında uzaya kadar taşınan ABD-Sovyetler rekabeti, Olimpiyat Oyunları’na da damga vurdu. ABD ve pek çok Batı ülkesi 1980’i, Sovyetler ve Doğu Bloku da Los Angeles 1984’ü boykot etse de oyunların görkemi doğrudan doğruya karşı tarafa mesaj verir nitelikteydi. 
 
Günümüzde ise büyük spor organizasyonları bambaşka bir bağlamda gerçekleşiyor. Ekonomik olarak küreselleşen dünyada bu organizasyonların kaderini büyük oranda milyarlarca dolarlık çok uluslu sponsorlar belirliyor. Geçmişin aksine artık sporcular da profesyonel. Senede milyonlarca dolar kazanan NBA oyuncuları ya da profesyonel tenisçiler artık Olimpiyat altını için yarışabiliyor. En son teknoloji kullanılan kapsamlı TV ve internet yayınlarıyla Olimpiyat büyük bir şov. Bu gösteri Çin Halk Cumhuriyeti’nin Pekin 2008’deki akıl almaz görkemdeki açılış töreniyle şahikasına erdi. Artık Olimpiyatlar’a aday ülkeler şov faktörünü de bütçelerine eklemek zorundalar.
 
Ancak ekonomik küreselleşme, 1990’larda tahmin edilenin aksine, dünyanın her köşesinde pürüzsüz bir hegemonya kuramadı. Çok uluslu şirketlerin rekabetçi dünyasında sona kalan dona kalıp, üstüne bir de kıt kaynaklar tepedeki şanslı azınlıklar tarafından kapışılınca, mutsuz ve huzursuz kitleler günden güne seslerini daha çok çıkarmaya başladılar. Üstelik bu insanlar, çağın yenilikleri sayesinde birbirleriyle de kolaylıkla etkileşime geçebiliyor, dünyanın bir yanında olan, diğer tarafta anında duyuluyordu. Bu koşullarda söylenen her yalan, saklanan her kirli çamaşır önünde sonunda sahibini buluyordu.
 
Dolayısıyla devletler için büyük spor organizasyonları düzenlemek artık bıçak sırtı bir durum hâline geldi. Evet, Olimpiyatlar ya da Dünya Kupası milyarlarca dolarlık tanıtım fırsatı ama aynı zamanda tüm eksiklerinizin, gediklerinizin ve utanç verici dosyalarınızın aylarca tüm dünya tarafından tartışılması demek.


Çin’in zayıf insan hakları karnesi ve Tibet’teki özgürlük sorunu, Kanada’daki fok katliamı, Londra’nın gözetleme takıntısı, Güney Afrika’nın sürdüğü yoksullar, Brezilya’nın yok ettiği ‘favela’lar artık herkesin malumu. Daha adaylık sürecinde bu dosyalar uluslararası toplum tarafından açılıveriyor. İstanbul 2020’yi kaybettiğinde dönemin Spor Bakanı Suat Kılıç’ın attığı “kınalı tweet”in muhatabının Gezi olduğunu herkes biliyor.
 
Rusya’nın başı ağrıyabilir
Rusya’nın Kış Olimpiyatları öncesi zayıf karnı bir değil, üç tane. Birincisi, bu yıl Rusya İmparatorluğu’nun Çerkezlere uyguladığı soykırımın 150. yılı ve Soçi, o dönemde bir milyon Çerkez’in sürgün edildiği yer. Çerkezler, Olimpiyatlar’ı Rus ‘kurtarımcılığı’nın bir kutlaması olarak görüyor ve kendi kayıplarına saygısızlık olarak algılıyorlar. Dahası Kuzey Kafkasya’ya yapılmaktan imtina edilen yatırımın Olimpiyatlar bütçesine kaydırıldığını öne sürüyorlar ve Rusya yönetimini ayrımcılıkla suçluyorlar. Çerkez toplumu ayrıca Soçi’nin yerli halkının sürülen Çerkezleri kabul etmediğini ve Rusya’nın şehrin tarihini çarpıttığını da iddia ediyor. 
 
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in otokratik hevesleri de ülkenin başını epeyce ağrıtıyor. Özellikle ülkedeki LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, interseks) bireyler üzerindeki keyfi baskının yasalaştırılması, bu kaygıları haklı çıkaracak cinsten. Punk grubu Pussy Riot’ın üyelerine verilen ceza ve Putin’in ülkeye gelecek turistlere sık sık aba altından sopa gösterircesine yeni yasayı hatırlatması, dünyanın dört bir yanında eşitlik için mücadele eden örgütleri ayağa kaldırmış durumda.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi, daha önce pek çok kez yaptığı gibi ev sahibi kayıracak cinsten bir suskunluğa bürünmüş durumda. Ancak son dönemde spor pek çok ülkede homofobiyle mücadelenin en kuvvetli verildiği alanlardan biri ve özellikle LGBTİ sporcuların ayrımcılığa uğramaması için büyük bir hassasiyet doğmuş durumda. Soçi’ye gelecek sporcular içinde de LGBTİ bireyler olduğu gibi, eşit haklara destek veren sporcular da yer alacak. Tommy Smith’in 1968 Mexico City’de kürsüdeki siyah eldivenli yumruğu gibi, bu kez gökkuşaklı bir protestonun gelmesi hiç de büyük bir sürpriz olmaz. Bunun bir örneğini Moskova’daki 2013 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda tırnaklarını gökkuşağı renklerine boyayan İsveçli atlet Emma Green-Tregaro’yla görmüştük.
 
Rusya’nın Çeçenistan politikası da Olimpiyatlar öncesi bir başka kaygı odağı. Radikal Çeçenler, son dönemde Olimpiyatlar sırasında eylem yapacaklarını sık sık dile getiriyorlar. Bunlardan Doku Umarov’un yakın zamanda Rusya Özel Kuvvetleri tarafından öldürüldüğü söyleniyor. Umarov, Olimpiyat Oyunları’nı özel olarak hedef alan isimlerden biri ancak onun devre dışı kalmasının daha fazla radikalleşmeye yol açması olası.
 
Spora politika mı karıştı?
Rusya’yla ilgili siyasi konuların Olimpiyat sürecinde gündeme gelmesi, başta spor yöneticileri olmak üzere pek çok kişiyi ‘spora politika karıştığı’ düşüncesiyle rahatsız edebilir. Ancak sporun diğer toplumsal tüm kavramlar gibi politik bir özünün olduğunu bir kenara koyalım, Olimpiyat’ın kendisi dünyanın en politik olgularından biri. Olimpiyat Oyunları, sporla zevk için ilgilenen amatör elitlerin spordan para kazanan işçi sınıfını oyunlardan uzak tutmak için koyduğu profesyonellik yasağıyla doğmuştu. Olimpiyat fikrinin kendisi de Batı modernistlerinin Antik Yunan’a öykünerek çizdikleri siyasi tahayyülün bir parçasıydı.

Yıllar içinde Olimpiyat Oyunları, imparatorluklar çağı sonrası kurulan ulus devletlerin rüştünü ispat etmesi, uluslararası antlaşmalarla kurulan yeni devletlerin meşruiyet kazanması, Soğuk Savaş rekabetleri ve nihayetinde ekonomik küreselleşmenin kutsanması için kullanıldı. Zaten bu kadar büyük ve küresel bir organizasyonun politik olmaması da beklenemezdi. Dolayısıyla bu saatten sonra Olimpiyat düzenlemeye niyetlenenlerin şikayet etmektense kirli çamaşırlarını temizlemeleri daha doğru.
 
Kaynak: Al Jazeera

Etiketler: yaşam, spor
nefret