29/07/2011 | Yazar: Zeynep Akkuş

Olay Dünya Engelsiz Yaşama Destek Derneği Genel Başkanı Ali Narin’in ‘Travesti ve lezbiyenler özürlü sayılsın ve özürlü haklarından yararlansın’ biçiminde bir fikir beyanında bulunmasıyla patlak veriyor. Neresinden tutarsanız elinizde kalan bir ‘laf’ bu.

Lambdaistanbul medya grubu için haber taraması yaparken bir saçmalıklar silsilesiyle karşılaştım. (http://www.anadoluhaber.net/ozurlulerden-ali-narin-e-tepki-h72866.html) Olay, Dünya Engelsiz Yaşama Destek Derneği Genel Başkanı Ali Narin’in “Travesti ve lezbiyenler özürlü sayılsın ve özürlü haklarından yararlansın” biçiminde bir fikir beyanında bulunmasıyla patlak veriyor. Neresinden tutarsanız elinizde kalan bir “laf” bu.
 
Toplumda “sakat” sözcüğünün “nispeten insaflıcası” olarak bilinen ama o da içinde sayısız olumsuzlukları barındırdığı için vazgeçilen “özürlü” sözcüğünden “engelli”ye geçileli nice zaman olmuşken, adında “engelli” sözcüğü yer alan bir derneğin başkanının kalkıp hâlâ “özürlü” kelimesini kullanmasına nasıl bir açıklama getirilebileceğini bilmediğim gibi bu şahsın, üstlendiği sorumlulukların ne kadar bilincinde olduğundan da açıkçası hiç emin değilim. Ve bu kişi kalkıp LGBTT yelpazesinden nedense sadece travesti ve lezbiyenleri seçerek “özürlü sayılmaları ve özürlü haklarından yararlanmaları gerektiğini” açıklıyor. Haberi hazırlayan kişinin bilinçli bir sözcük elemesi değilse bu lütufttan(!) geylerin, biseksüellerin ve transseksüellerin niçin mahrum bırakıldığını sormak isterim beyefendiye. Madem bir iyilik yapıyorsun, herkese uzat elini değil mi ama? (Ama ülkemizde terminoloji konusunda yaşanan karışıklık kolay dinecek gibi görünmüyor zaten. “Eşcinsel” sözcüğünün sadece erkekler için kullanıldığı, “lezbiyen”liğin eşcinsellikten ayrı bir “şey” sanıldığı, travesti ve transseksüellik arasındaki farkın hepten bilinmediği, “interseks” gibi bir kavramın henüz sınırlarımızdan duhul etmediği bir toplumda yaşıyoruz. Queer olmak ise hepten bir muamma…)
 
Eminim böylesi bir alicenaplık göstererek kendisinin ne kadar vicdanlı, merhametli vs. vs… bir şahsiyet olduğunu fark etmenin huzuruyla daha bir mutlu uyumaya başlamıştır bu açıklamayı yaptığından beri. Ne acıdır ki, günah, sapkınlık, insanlığın sonunu getirecek felaket olarak bakılan eşcinselliğe yaklaşımda sözde en insani tutumdur “hastalık” nitelendirmesi. “Ah canııım, kıyamam. Yazık, yavrum, hasta o. Vah vah…” Bunun için de bilimi hiçe sayan sözde bilim insanları ki, aralarında Internet’ten ağına düşürdüğü insanları “klinik”lerinde tedavi cenderesine sokan şarlatanlar olduğu gibi “profesör” titrini taşıyan, basında fikirlerine danışılan koca koca adamlar da vardır, hiç eksik olmazlar hayatımızdan. Onların o şefkat, inanç, din bulamaçlı güzel sözlerine kanan, kendilerini bir şey sananlar var olduğu sürece de eksik olmayacaklardır.
 
Haberde, Narin’in bu açıklamalarının “bir hayli tepki gördüğü” belirtiliyor. “Neyse, aklı başında birileri çıkmış” diye sevinmekte acele etmeyin. Bu bambaşka bir tepki. Hatay Özürlüler Derneği Başkan Yardımcısı Fatih Enser, "Bu adamın sorunları var. Kendi cinsel tercihi ile değişim yaşayan insanları bizimle aynı kefeye koyamaz" diye konuşuyor.  Fatih Enser de engelliymiş. 1 yaşındayken çocuk felci geçirmiş ve bir ayağını tam olarak kullanamıyormuş. Şöyle devam ediyor Enser: "Allah, kulunun kaderinde bu durumu yazmışsa yapacak bir şey yok. Ne yaparsanız yapın oluyor. Fakat, travestilik ya da lezbiyenlik farklı bir durum. İnsanlar kendi tercihlerini yaparak değişim yaşıyor. Bana göre bu bir sapkınlıktır. Bu sapkınlığın özürlülükle aynı kefeye konması da aynı şekildedir." Ne kadar kolay bulmuş sıyrılma yolunu: Allah’ın takdiri. Zaten şu dünyada yaşanan bütün olumsuzluklar, felaketler “Allah’ın takdiri.” Trafik kazası olur, insanlar parçalanıp yollara saçılır, Allah’ın takdiri. Başka ülkelerde kimsenin oturduğu koltuktan kalkmaya tenezül etmediği büyüklükte bir deprem olur, millet çöken binaların altında yamyassı olur, Allah’ın takdiri. Küçücük çocuklar bakımsızlıktan, açlıktan ölür, Allah’ın takdiri… Bugün çocuk felci, gerekli aşılar yapılması durumunda yüzde 90 tedavi edilebilir bir hastalık. Aşılamaya önem verilen ülkelerde daha nadir görülüyor. Bebeklerde 2, 3 ve 4. aylarla 16-24 ay arasında ve ilkokul 1. sınıfta olmak üzere toplam 5 kez oral polio aşısı yapılıyor. Maddi imkansızlıklar ve benzeri nedenlerle bu aşıyı olamamak ve çocuk felcine yakalanmak başlı başına bir felaket ama 1950li yıllardan beri dünya çapında aşılama kampanyalarının sürdüğü bir hastalık için “Allah’ın takdiri” demek en iyimser tahminle zırcahilliktir. O zırcahilliğin ikinci perdesi travestiliği ve lezbiyenliği yapılan tercihlerle yaşanan değişimler sanmakla tezahür eder. Beyefendi bu konu açıldığında beni yerimden zıplatan bir terimi kullanarak devam ediyor açıklamalarına: “Bana göre.” “Bana göre bu bir sapkınlıktır.” İyi de sen kimsin diye sormazlar mı? Neye dayanarak kouşuyorsun? Ve açıkçası sana göre doğru olan şeylerin herkesi bağlayacağını nereden çıkarıyorsun? Bu nasıl bir cüretkârlıktır? “Bana göre”yle girilen sözlerin baştan çıkarıcı bir haz verdiğinin ve bu hazza zamanında anlı şanlı bakanların bile teslim olduğunun farkındayım ama haddini bilmek diye de bir şey var. Ben de esip gürleyeyim. “Bana göre dünya yuvarlak falan değildir.” “Bana göre Türkiye Avustralya kıtasındadır.” “Bana göre ‘panpiş’, Türkçe’nin görüp göreceği en anlamlı sözdür.” Bunları ben aile ya da arkadaş çevremde söylersem karşımdakiler ya kırılmayayım diye susar, sesini çıkarmaz ama arkamdan envai çeşit yerleriyle epey bir güler, ya karşımdakiler de en az benim kadar mankafa olduğu için bana hak verir ve inanır ya da aklı başında biri dayanamayıp kalkar ve “Zeynep yanlış biliyorsun, o öyle değil böyle” der. Ama bir dernek başkanı ya da yardımcısıysan bilgilenmen, ağzından çıkan lafı tartman gerekir. Kahvede pişpirik oynarken geyik muhabbeti yapmıyorsun, beyanat veriyorsun. Zurnanın zırt dediği yer ise haberin son kısmı. Böyle bir açıklamayı sağlıklı bir insanın yapabileceğine inanmayan Enser, Hatay Engelliler Derneği olarak bu işin takipçisi olacaklarını müjdeliyor: “Suç duyurusunda bulunmak için hazırlık yapıyoruz. Gereken her mercide hakkımızı savunacak ve böyle saçma şeylerin olmaması için elimizden ne geliyorsa yapacağız."
 
Sonuçta engelliler de LGBTT bireyler gibi bu toplumun çoğunluğunu oluşturan kişilerin duyarsızlığından, cehaletinden paylarına düşeni fazlasıyla alıyor. Varlıklarının ve mağduriyetlerinin gözardı edilmesi, seçim dönemlerinde boş vaatlerle kandırılmaları, durumlarını karşılarındakilere anlatamamaları, tuhaf bakışlarla süzülmek onlar için yeni bir şey değil. Bu açılardan bakıldığında LGBTT bireyler de sıkça yaşıyor bunları. Ve ne acıdır ki konu LGBTT olmaya gelince engellilerin haklarını savunmak ve iyileştirmek için kurulmuş bir derneğin başkan yardımcısı kalkıp çoğul konuşarak böyle bir açıklama yapabiliyor.
 
Bu da Allah’ın bir başka takdiri olsa gerek…

Etiketler:
nefret