05/05/2017 | Yazar: Ömer Akpınar

"Burada Türk Amerikan Gezi Platformu’nun gönüllülerindenim. San Francisco Onur Yürüyüşü’ne katılan ilk Türk derneği olarak tarihe geçtik’

"Burada Türk Amerikan Gezi Platformu'nun gönüllülerindenim. San Francisco Onur Yürüyüşü’ne katılan ilk Türk derneği olarak tarihe geçtik”

Kimsin, nesin? Nerede, ne zamandan beri yaşarsın? Neyle iştigal edersin?

Adım Kenan. Bir devlet dairesinde dosya kâğıdı olarak çalışıyorum (Bunu hep yazmak istemiştim hahaha…) Neyse, işin doğrusu şu, Aralık 2013’ten beridir Amerika'dayım. Önce Los Angeles'a taşındım, Haziran 2014'te de San Francisco'ya geldim. Aslında tiyatro makyajı yapıyorum, ama buraya taşındıktan sonra birkaç farklı işte çalıştım. Şu anda hâlâ iki farklı kumpanyaya tiyatro makyajı yapıyorum ve bir de bir tasarım stüdyosundayım. 3D tasarım ve printing yapıyoruz.

"Artık Skype, FaceTime vs. gibi uygulamalar olduğu için daha rahattım"

Yolun gurbete düştüğünde ilk olarak neler hissettin? Yeni bir ülkede olmanın duygu durumu sende nasıl karşılık buldu?

Daha önceden de Amerika'da yaşamıştım -önce değişim öğrencisi olarak sonra da yazları gelip giderek. Değişim öğrencisiyken ailemle haberleşmek zor oluyordu, 2013'te geldiğimde de artık Skype, FaceTime vs. gibi uygulamalar olduğu için daha rahattım.

2013'te taşınırken ailemle beraber geldik, benim buraya yerleşmeme yardımcı oldular, beraber yılbaşını kutladık, sonra ben makyaj okuluna başladım, onlar da Türkiye'ye döndüler. Ailemi yolcu ederken bir süre yalnız olacağımı fark edip paniklemiştim. Ablam da beni sakinleştiren kişi oldu, sen bu sosyallikle yalnız kalmayacaksın, biliyorsun, onun için meraklanma diye. Nitekim ablamın dediği doğru çıktı.

Ülke değişikliğinin çalışma hayatına yansımaları neler oldu? İş ortamının uyum sağlamana (veyahut da sağlayamamana; stres yok, hangimiz en zayıf halka gibi hissetmeden bir ömür sürebiliyor ki?) etkisini nasıl deneyimledin?

Şu anda baktığımda aslında Türkiye'deki düzenime çok benzeyen bir düzen kurduğumu görüyorum. Türkiye'deyken de birkaç işte çalışıyordum ve Türk Amerikan Derneği'nde müzikal sahneliyorduk. Burada da gene birkaç işte çalışıyorum - bahsettiğim işlere ek olarak köpek yürütüyorum. Çok keyifli bir iş. Onun öncesinde de barda çalıştım. Tüm bu işlerim çok keyifli geçti ve geçiyor. İşe uyum sağlamakta bir sorun yaşamıyorum, ama sevmediğim bir iş ise o işte fazla kalmıyorum. San Francisco'nun pahalı bir şehir olması, bir de ilk taşındığımda iş bulamamam beni biraz bunaltmıştı ama şimdi çok şükür öyle değil.

"Dünya politikasını çok iyi takip eden kozmopolit bir arkadaş grubum (ve bir erkek arkadaşım) var"

Arkadaş edinmek ve kendi sosyal çevreni kurmak ne kadar kolay (ya da zor) oldu? Kendi background'un, kişiliğin ve bulunduğun yer bu denklemde nereye oturuyor?

Los Angeles'tayken okulda olduğum için arkadaş konusunda kıtlık yaşamadım. Bir de ilkokul arkadaşım bana çok yardımcı oldu, beni çok güzel insanlarla tanıştırdı (Evet, Los Angeles'ta ilkokul arkadaşım yaşıyor hahaha) Ama neticede avukatım San Francisco'da yaşadığı ve bana benim başvurumun burada daha hızlı ilerleyeceğini anlattığı için okulum bitince San Francisco'ya taşındım.

Los Angeles'ta her ne kadar çok güzel arkadaşlarım olsa da şehri ve o şehirdeki gey kültürünü pek sevmiyordum. Şehir çok büyük ve hayat sokakta değil - neredeyse her yere arabayla gitmek zorundasınız ve kimse sokakta yürümüyor. Ben buna hiç alışık değilim. Gey kültürü de Avrupa ve Türkiye'deki gibi bir anlayışa sahip - neredeyse herkes hiç yaşlanmayacağını sanıyor ve geylerin hepsinin model gibi olması gerektiğini düşünüyor. Yani çeşitliliği (hatta hayatın gerçeklerini) kabul etmiyorlar. Bunu Türkiye'de de çok sık görüyordum ve çok garibime gidiyordu. Neyse.

San Francisco'daysa hayat istediğim ve beklediğim gibi. Mesela 30 senedir beraber olan ve artık 70'lerine gelmiş çift arkadaşlarım var. Evli olan, beraber yaşayan, bekâr olan, evliliklerini kendi isteklerine göre şekillendiren (mesela 3'lü ilişki, açık ilişki gibi) arkadaşlarım mevcut ve hayatın tek bir açıdan bakılmaması beni mutlu ediyor. Bir de aktivistlerin neredeyse tamamının burada olması ve "eski toprak"lardan 80'lerdeki AIDS “salgını" veya Stonewall hareketlerini dinlemekten ve onların "siz giderken biz dönüyorduk" sakinliğinde yaşamlarını devam ettirmelerinden çok keyif alıyorum.

San Francisco'daki bu ekibin hem sık seyahat etmesi, hem de dünyaya karşı duyarlı olmaları beni iyi hissettiriyor. Dünya politikasını çok iyi takip eden kozmopolit bir arkadaş grubum (ve bir erkek arkadaşım) var ve onlarla herhangi bir konuyu fazla açıklama yapmama gerek kalmadan konuşabilmek benim için büyük bir lüks.

Türkiyeli diğer expat'lerle iletişiyor musun? "Hiç çekemem, benden uzak olsun"cu musun, yoksa "bazen beni sadece bir Çorumlu anlayabilir"ci mi?

Tabii ki görüşüyorum. Hatta burada Türk Amerikan Gezi Platformu'nun gönüllülerindenim. Ama tabii sırf Türk olduğu için birisiyle görüşürüm gibi bir yaklaşımım hiç olmadı. Her milletten arkadaşım var. Çoğunluğuyla da Facebook ve Instagram’da arkadaş olduğum için ve hem İngilizce hem de Türkçe paylaşım yaptığım için bazılarına Türkçe deyim öğrettiğim oldu.

Erkek arkadaşım “eline sağlık” demeyi biliyor (bunu neredeyse her şeye cevaben söylüyor ama olsun) veya güzel bir haber aldığımda ve ona bunu mesajla ilettiğimde cevap olarak nazar boncuğu fotoğrafı yolluyor. Bu tabii hem şanstan ötürü hem de benim biraz inatçı olup ona birçok şeyi detaylı anlatmamdan kaynaklanıyor.

"Buradaki gey hayatı ve tiyatro kültürü bana hep çok cazip gelmiştir"

Gurbetle sıla karşılaştırması yapacak olsan? Kültür olur, iş etiği olur; hangi bakımdan karşılaştırmak istersen...

Ben Amerika'dan ziyade San Francisco'ya taşınmayı hayal etmiştim, hayal ettiğim gibi de oldu. Buradaki gey hayatı ve tiyatro kültürü bana hep çok cazip gelmiştir. İş etiği de etikten ziyade kanunların olmasından ve bu kanunların gayet caydırıcı olarak uygulanmasından kaynaklanıyor. Kültür olarak Amerika’yla San Francisco pek aynı kefeye konulamaz. Buradaki hayat daha sakin, daha yavaş ve daha mutlu. İnsanlar kahve almak icin sıraya girdiğinde önündekinin karar vermesi uzun sürerse söylenmiyorlar – ben söyleniyorum :) Hatta bir sefer bir arkadaşım “senin bu hızlı hayat beklentisiyle aslında New York’a taşınman gerekiyor” demişti, hiç unutmuyorum.

"San Francisco Onur Yürüyüşü’ne katılan ilk Türk derneği olarak tarihe geçtik"

Gurbetteyken TR'de olup bitenlere nasıl bir mesafede duruyorsun? Ülke gündeminin kendi hayatına yansımaları neler oluyor?

Türk Amerikan Gezi Platformu’nun gönüllüsü olduğum için Türkiye’de olup bitenlerle bayağı yakından ilgileniyorum. Ekip olarak düzenli bir şekilde Türkiye’deki derneklere (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Nesin Vakfı Matematik Köyü, Sendika.org gibi) destek oluyoruz.

Gene aynı dernekle her seçimde (ve tabii ki son referandumda) San Francisco’dan Los Angeles’a oy otobüsleri kaldırdık. Bunlar da Türkiye’de haber olan faaliyetlerimizdendi. San Francisco Onur Yürüyüşü’ne katılan ilk Türk derneği olarak tarihe geçtik –ki bu sene gene aynı şekilde 2017 Onur Yürüyüşü’ne katılıyoruz. Geçen sene Türkiye Onur Yürüyüşü’ne destek verdik fakat sonrasında İstanbul’daki yürüyüş iptal olduğu için bunu seminerlerdeki harcamaları için kullandılar. Bu sene de toplantı ve hazırlıklarımızı tamamlayınca Türkiye’deki onur yürüyüşüne destek için oradaki gönüllülerle iletişime geçeceğiz.

"Sabırlı olun, bir de kendinizi başka insanlarla karşılaştırmayın"

Diğer expat'lere ya da adaylarına, "ben ettim sen etme" ya da "sen de yap güzel oluyor" yollu önerilerin?

Başka bir ülkeye taşındığınızda kurulu düzeninizden neredeyse 5 sene geriye gidiyorsunuz. Onun için taşındıktan bir ay sonra niye işlerimi oturtamadım diye dövünmeyin derim. İstediğiniz işi bulmak, istediğiniz gibi arkadaşlara sahip olmak çok vakit alıyor ve çok sayıda deneme yanılma gerektiriyor. Sabırlı olun, bir de kendinizi başka insanlarla karşılaştırmayın. Ben "her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır" lafını çok severim ve bunu burada sıkça anımsıyorum. Bir de bütün bunları söylemek kolay, uygulamak zor. Yeni bir ülkeye taşınıp orada yeni bir hayat kurmaya çalışırken insan sakin kalamıyor, aksine hırçınlaşabiliyor. Tek tavsiyem sabırlı olup yaşamak istediğiniz hayata doğru yol almakta yılmamanızdır.

Başka bir çift söz? (teklif var, ısrar yok)

Bu röportaj için sizlere teşekkür ederim.

Ömer Akpınarıkocaya kaçtıktan sonraki hayatını, yurtdışındaki Türkiyelilerin deneyimlerini topladığı Gurbet Veri Bankasını ve çevirilerini Ev Geyi blogundan ve Twitterda @ev_geyi üzerinden takip edebilirsiniz.


Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam