30/08/2018 | Yazar: Hakan Burak Çiçek

Eğer ahlakı da işin içine katarsak en büyük sapkınlardan biriyimdir. Evde playerım var mesela.

Üç arkadaşım Aysel, Zafer ve Çakmur’la (mahlas) ayrı ayrı “sapma” kavramını konuştum. Onları hiçbir şekilde yönlendirmemek, cevaplarında etkili olmamak adına sadece “sapma” kelimesiyle yetinmelerini bekledim. Onlardan bir liste hazırlamalarını istedim ve listelerini anlamak için birkaç soru sordum.

Zafer İstanbul’daki LGBTİ hareketinin içinden. Hukuk okuyor. Bana bir liste hazırlamadı. Bunu yapabilmek için sapmanın sınırlarını çizmem gerektiğini söyledi. Ben de ona araştırmamın amacı olan soruları sordum: Ben sapma deyince Zafer’in aklına ne geliyordu, onca sapmanın görünümleri neydi…

Sapma deyince aklıma iki şey geliyor. Birincisi -matematiksel geçmişimden dolayı bunu düşünüyorum- fizik ve matematikte sapma oranları vardır. Buradaki mantığı sosyolojiye uyarlarsak şunu söyleyebiliriz: Demek ki bir normal belirlemişiz. Tıpkı matematiğin kurgusallığında olduğu gibi, belirlediğimiz bu şeyleri normal varsayıyoruz. Haliyle ondan sapmayı da belirlemiş oluyoruz.

Burada, Zafer’in “normal” kavramının kurgusal olduğunu düşünmesini dikkat çekici buluyorum. Zafer’in algı dünyasında, daha çok edebiyat alanında kullandığımız “kurgusal” (fictional) kavramı, “kurulmuş olan”dan (constructed) ayrılıyor. “Kurulmuş olan”ı anlatmak için daha çok ahlaki temele işaret ediyor.

İkincisi, ahlaki temelde “yoldan sapma” kelimesi aklıma geliyor, yani sapmayı bu anlamda kullanıyoruz. Yolu belirlemişiz ve o yoldan sapmışız yani. “Yoldan sapma” diye bir eylemlilik var. Burada “yol”un bir tanımına ihtiyacımız var. Ana akım olan her şeye yol diyebiliriz. Şu anda da post modern bir eleştiri/tespit yapacaksak eğer, sapılacak alanı genel geçer kabul gördüğü iddia edilen her şey olarak belirleyebiliriz. Mesela, hukuk düzeninde öngörülen ve kabul edilen her şey… Ama benim bir sapma tespit edebilmem için bir ana akıma, bir norma ihtiyacım var.

Zafer farkında olmadan önce “toplumsal sapma”ya değiniyor. Onu “toplumsal sapma”ya götüren yolda, aslında küçük bir listesini de yapıyor sapmanın. Toplumsal cinsiyet normları üzerinden Nişantaşı’nı örnek gösterirken farkında olmadan “toplumsal sapma”nın unsurlarına değiniyor.

Modern ötesi bir çerçeveden dünyayı algılamaya çalışan biri olarak, tabii ki normlarım var, ama olmaması için çalışıyorum, o yüzden bir sapmam yok politik açıdan. Ama analiz olarak, mesela eşcinsellik bir sapma, çünkü heteronormatif bir toplumdayız. Ama kadınlık bir sapma değil mesela. Kadınların kabulü değil, bastırılması söz konusu. O açıdan, kadınlarla eşcinsellerin durumu farklı yani, kadınlar daha imtiyazlı. Mesela görüldüğü zaman tepki uyandıran kıyafetleri giymeye, sözleri söylemeye; erkeğin yapması hoş görülmeyen kahkaha atmak gibi fiillerden etek giymeye, erkek erkeğe sevişmeye kadar; kadınlar açısından evlilik öncesinde sevişmeye sapma diyebiliriz. Gerçi bunlar nispeten daha mikro gruplar için geçerli? Eşcinsellik ya da evlilik öncesi seks Nişantaşı’nda bir sapma mı? Bence değil. Bu yüzden bir sınıflama yapmak zor. Sapmayı araştırmam için bana bir sınır çizmen gerekiyor, kim açısından ele alacağımı söylemen gerekiyor.

Çakmur Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nden. Hukuk okuyor. Yaptığı listede (1) hayatı, (2) ırkçılık ve (3) sosyal bilimler var. Listesini oldukça enteresan buluyorum ve ona da sorularımı soruyorum.

Sapma deyince var olan toplumsal bir yoldan çıkmayı anlıyorum. Toplumun belirlediği veya topluma karşı bizim kendi belirlediğimiz, kendimize çizdiğimiz yollardan, bir konsensüsün içinden çıkmayı anlıyorum.

Çakmur da tıpkı Zafer gibi “yoldan çıkma” tabirini kullanıyor. Fakat toplumu tek sorumlu olarak görmüyor. Yukarıda tartıştığımız “kurulmuş olan” kavramının ikinci bir boyutunu çiziyor: Kişinin kendisi. Tanımın farkında olmadan kullandığı “konsensüs” kelimesi de yine “toplumsal sapma”nın unsurlarından birini oluşturuyor.

Türkiye’ye bakınca, bunun daha çok ulusçuluk üstünden kurulduğunu görüyorum. Bu neyi yaratıyor? Sapma daha çok şiddete yöneliyor. Şiddet mesela, konsensüse uygun bir şey değil, ama Türkiye’de böyle.

Çakmur’un sapmayla şiddeti ilişkilendirmesi bana Thomas teoremini anımsatıyor: Biri bir şeyin yanlış olduğunu düşünüyorsa, o şeyin kesin sonuçlarının da yanlış olduğunu düşünüyordur. Dolayısıyla şiddetin kaynağı bu algı olabilir mi? Belki…

Aysel büyük bir kot firmasında çalışıyor. İşletme okuyor ve gender üzerine bir uzmanlaşma programına devam ediyor. Onun listesiyse şöyle: Çıkış, kaçış, ben, anormal, sokak, standart sapma. Zafer’den ve Çakmur’tan farklı olarak Aysel, “çıkış” ve “kaçış” diyerek sapmayı bir kurtuluş bileti olarak görüyor. Zafer de Çakmur da sapmayı iyi ya da kötü diye değerlendirmedi, ama Aysel sapmayı olumluyor sanki.

Standart sapma dedim, çünkü şu an “işletme için istatistik” dersi alıyorum. Sapmanın toplumda görünümünü, bireysel temsiller açısından ele alacak olsam, sapanlardan birinin sen olduğunu birinin ben olduğumu söyleyebilirim. Sapma siyasi görüşle ilgili olabilir, cinsel yönelimle ilgili olabilir. Burada sapmayı alışılagelenden farklı olmak, yoldan çıkmak anlamında alıyorum. Tabii buna toplum dâhilinde bakacaksak. Lezbiyenlik toplumsal algı bakımından bir sapma, toplum onu bambaşka bir açıdan ele alacak. Ama atıyorum bir dating uygulamasından lezbiyen biriyle tanışmak, başka bir sapma. Toplumun sapma anlayışı ile senin kendi gerçekliklerine göre değerlendirdiğin sapma ayrı.

Aysel de “yoldan çıkmak” dedi ve o da farkında olmadan “toplumsal sapma”yı değerlendirdi. Bu üç kişilik küçük örneklem grubumdan şöyle bir sonuca varıyorum: Sapma deyince akıllara (1) “yoldan çıkma” eylemi geliyor ve (2) toplumsal olanın dışı işaret ediliyor. Ayrıca yine üçü de ortak olarak “sapmanın abc’si” dediğimiz (1) tavır (attitude), (2) davranış (behaviour) ve (3) kişisel durum (conditions) unsurlarına farkında olmadan değiniyor.

Üçünün de söylediklerinden, toplumsal normların kişisel alana müdahale ettiğini okumak mümkün. Zafer, Çakmur, Aysel ve ben, hepimiz kendimizi kişisel alanında bile toplumun müdahalesine mecbur görüyoruz. Belki de bu yüzden bu meseleyi kendi aramızda konuşurken bile “sapkın”lardan olduğumuzu hissediyoruz. Son sözü kişisel alanında yaşadığı bir zevki toplumsal sapma olarak gören Çakmur’a bırakıyorum:

Bunun dışında, ahlaki değerlere pek inanmayan biriyim. Eğer ahlakı da işin içine katarsak en büyük sapkınlardan biriyimdir. Evde playerım var mesela, kimse bilmiyor, astım halatı yukarıdan!..

27 Eylül 2015

Zekeriyaköy

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam