17/06/2011 | Yazar: Özgür Güçlü

Size hiç oldu mu? Yeni biriyle tanışırsınız bir arkadaş toplantısında. Bakışı, gülüşü aniden bir saplantıya dönüşür sizde.

Size hiç oldu mu? Yeni biriyle tanışırsınız bir arkadaş toplantısında. Bakışı, gülüşü aniden bir saplantıya dönüşür sizde. Söylediği numarayı sakin görünmeye çalışarak cep telefonunuza yazarsınız. O gece yatarsınız yatağınıza. Komodin üstünde duran telefonunuza durup durup bakarsınız. Soluğunuz kesilerek. Zorla uykuya dalarsınız, kendinizi teskin ederek. Korkup kaçabilir çünkü, belli ederseniz perişan olduğunuzu, hissettirirseniz tekrar görüşme olasılığınıza olan silkelenmesi güç takıntınızı. Ben şarkılara da bazen böyle takılırım. Onlar ürkmezler. Aksine çekinmeden bırakırlar kendilerini kollarıma, fısıldarlar kulağıma “Beğendin mi beni? Hoşuna mı gittim? Tadıma doyamıyor musun? Çal beni, bir daha bir daha. Sen benden sıkılıncaya kadar ben seni terketmem.” Korkak değildir şarkılar…

Hani köşedeki bakkaldan bir paket çikolata alırsınız. Eve gelip, paketi evirip çevirirsiniz açmadan önce. Bilirsiniz ki dudağınızın, dişinizin değdiği, dilinizin kakaonun büyüsüne kapıldığı anda, “bir varmış bir yokmuş” işin kaçınılmaz sonu. Salondaki masanın üstünde tutarsınız bir süre, “yok göz önünden kaldırayım dolaba” dersiniz. Ertelersiniz yemeye başlamayı. İlk ısırıktan sonra da parça parça, biraz günah dolu, biraz üzüntülü bitiriversiniz. Kalan, elinizde parlak renkli bir kağıt topağı, dudağınızın kenarında bir leke. Güzel şarkıları dinlemekten öyle korkarım ben zaman zaman. Ya derim hemen biter, eskirlerse… Bitmezler, yediveren gibidirler. Kolay kolay yaldızlarını dökmez şarkılar…

Ya da ne bileyim, küçükken sahip olduğunuz yeni bir oyuncağı düşünün. Kimseye elletmek istemediğiniz. Bırak paylaşmayı diğer çocuklarla, onlara göstermek bile gelmez içinizden. Sanki küçülecek, eriyecek, unufak olacaktır başka gözler değerse üstüne. Kıskanırsınız deliler gibi. Ne kadar severseniz, o kadar sıkı sarılırsınız. Şarkılar öyle midir? Ben bir şarkıyı sevdim mi, onu kendime sakladıkça bunalırım. İsterim ki herkesle paylaşayım, dünya duysun! Hep beraber tadını çıkaralım. Gülelim, ağlayalım, oynayalım. Bazen silah zoruyla dinletirim eşe, dosta keşiflerimi… Çünkü sevdiklerimle üleştikçe çoğalır, büyür şarkılar!

İhtiyacınız olduğunda koştururlar dört yandan şarkılar. Yargılayıp sorgulamazlar halinizi. Hüzünlüyseniz ve daha derinlere inmek, dibe vurmak isterse canınız, “Neden eziyet ediyorsun kendine?” demezler, en acılı halleriyle sararlar etrafınızı. Sıkıldıysanız kendinize acımaktan yaralarınıza baka baka, bastıra bastıra , tak ettiyse canınıza karanlık, bir oynak hava size tünelin sonundaki ışığı hatırlatır. Bir anda açılır gözönünüz, ferahlarsınız.

Karşılığında bir tek istekleri var şarkıların. Basın şu play tuşuna, koyun bugün iPod listenize, girin YouTube’a isimlerini. Uzatın ellerinizi. İkiletmeden gelirler dizinizin dibine; zevkle emrinize amade. Bir de eşlik ederseniz… Mırıl mırıl ya da avaz avaz seslerseniz sözlerini, onları çok ama çok mutlu edersiniz. Ne duruyorsunuz o zaman?

Şarkı söylemek lazım gerçekten. Hâlâ konuştuğumuz hata! 
 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam