28/03/2013 | Yazar: Koray Doğan Urbarlı

Peki bu sis ortadan kalktığında ne olacak? Aslında doğada sis ortadan kalktığında ne olacaksa onlar olacak! Çevremizi net bir şekilde göreceğiz. Ufkumuz artacak. İyiyle kötüyü daha net olarak ayırt edeceğiz.

Türkiye 30 yıldır bir sisin altında. Toz, duman, gürültü… Kendinden başka her şeyi bastıran, kendinden başka her şeyin sesini duyulmaz yapan ve kendinden başka her şeyi kirleten bir sisin altında. Savaşın sisinin altında.
 
Ve uzun bir süre sonra tekrar ama bu sefer daha ciddi bir şekilde bu sisin kalkma/dağıtılma ihtimali var. Savaşın, bir kaç günde bir gelen ölüm haberlerinin ve her gün tüm Türkiye’de kol gezen ölüm korkusunun ortadan kalkma ihtimali var. Her ölümün, çatışma haberinin toplumu daha da fazla ikiye ayırdığı atmosferin dağılma ihtimali var. Evet, bu yaşanan sekizinci ateşkes, evet bundan öncekilerde karşılıklı adım atılmasından kaçınıldığı için bazı fırsatlar heba edildi ve evet şu anda devletin hangi adımları atacağı konusunda bir belirsizlik, yaşananlar üzerinde de uygulanmak istenen mutlak gizlilik var. Fakat şimdi, en azından görünen, durumun farklı olduğu ve 30 yıllık sisin kalkabileceği ihtimali.
 
Peki bu sis ortadan kalktığında ne olacak? Aslında doğada sis ortadan kalktığında ne olacaksa onlar olacak! Çevremizi net bir şekilde göreceğiz. Ufkumuz artacak. İyiyle kötüyü daha net olarak ayırt edeceğiz. Savaş sebebiyle yan yana duranlar ya da yan yana durmayanlar olduğunu göreceğiz. Onların yer değiştirmelerine tanıklık edeceğiz. Taşların yerine oturduğunu görüp, daha önceden geri plana attığımız sorunlarla net olarak yüzleşebileceğiz! Bu sis neleri bastırmış, nelerin sesini kesmiş ve neleri kirletmiş görüp, değerlendirebileceğiz. Çünkü savaş topluma çöktüğünde, diğer tüm sorunlar geride kalmaya mahkûm oluyorlar.
 
Örneğin, toplumsal konulara daha fazla eğilebileceğiz. Taraf olmanın verdiği zoraki kaynaşmışlık ortadan kalktığında başka başka ortaklıklar, başka başka farklılıklar doğacak. Ezen ya da ezilen kılıfına sokmadan milliyetçiliklerden ve milliyetçiliklerin etkisinden kurtulabileceğiz. Savaş sebebiyle mazur gördüğümüz ya da tamamen görmeyi ertelediğimiz konular üzerinde durabileceğiz. “Çünkü savaş var”, “çünkü teröristler var”, çünkü örgüt böyle istiyor” gibi yanıtlar almadan sorular sorabileceğiz. Bir haksızlık, bir adaletsizlik üzerinde durduğumuzda kimse bizi savaşın bir tarafı olmakla suçlayamayacak.
Savaş tüm Türkiye’yi kirletti. Ülkenin doğusunda da, batısında da ensesinden vurularak öldürülen insanlar yarattı. Bunların acısını toprağa bıraktı. Kayıplar yarattı. Adalet duygusunu öldürdü. Ülkenin doğusunda da, batısında da yakılan ormanlar yarattı. Daha da korkuncu bunları onaylayan, destekleyen insanlar yarattı. Egemenler her türlü hak mücadelesini savaşı kullanarak bastırmaya çalıştılar. Savaşı neden göstererek toplumsal mücadelelerle, toplumun bağı koparılmaya çalışıldı. Artık bunları yapamasınlar diye, bunları yaparken savaşın sisinden yararlanamasınlar diye savaşın bitmesi gerek.
 
Kısacası Türkiye’de savaş insanın, doğanın ve emeğin sömürülmesine kılıf oldu. Bunların üzerinin örtülmesini, bunların mazur görülmesine sebep oldu. Sınıfsal çelişkilerin, ekolojik yıkımın, insan onuruna ters olan her şeyin normalleşmesini sağladı. Düşünelim, sınırı geçen insanların tepesine bomba yağdırıp onları öldürenler eğer savaş olmasaydı bu kadar kolay sıyrılabilirler miydi olanlardan? Ya da daha acıklı bir soru soralım: Eğer savaş olmasaydı, o insanların öldürülmesi bu kadar normal karşılanabilir miydi?
 
Gerçekle olan bağımızın arasında savaş var. Savaş aradan çekilecek ve biz gerçekle karşılıklı kalacağız. O zaman hepimize yeni toplumsal mücadele alanları açılacak. Normal bir ülkede, normal bir siyasal yapıda ne tip mücadeleler veriliyorsa onları verebileceğiz. Aynı sis dağıldığında çevremizi görebilecek ve ona göre hareket edebilecek olmamız gibi. Bu aslında bir son olmayacak, gerçek mücadelenin başlangıcı olacak. Ölümlerin ve çatışmaların durmasıyla, barışın mücadelesi başlayacak.

Etiketler:
nefret