08/06/2011 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

Bu gazetenin ufak ama samimi okuyucu kitlesinin büyük bir kısmı solcular; onun da oldukça önemli bir kısmı devrimciler.

Bu gazetenin ufak ama samimi okuyucu kitlesinin büyük bir kısmı solcular; onun da oldukça önemli bir kısmı devrimciler. Solcu olmak, özellikle de devrimci olmak, Türkiye’de hep bir numaralı hedef tahtası olmak anlamına geldi; hâlâ da geliyor. Memleketimizde sol hiçbir zaman iktidar olmadı; sınıf bilinci düşük, hatta birçok insan artık sınıf diye birşey kalmadığını söylüyor! Tabii solun liderliğine sahip çıkması beklenen organize işçi hareketi, yani sendikalar dizlerinin üzerinde. Sendikalara baktığınızda sapsarı bir renk denizi görülüyor. Sosyal demokratlardan devrimcilere kadar geniş sol yelpazesi kısır bir döngü içinde, dünyada solun geldiği yerlerden habersiz. Solun tarihsel olarak olmazsa olmazlarından enternasyonalizm bizde hep zayıftı, ama şu anda Türk solunun sıkıştığı köşede artık neredeyse tamamen unutuldu.

Yukarıdaki tabloya rağmen iktidarların, bütün muktedirlerin bu ufacık gruptan neden bu kadar korktuklarını, solculara ve devrimcilere neden böyle saldırdıklarını anlamak kolay. Koskaca Türkiye’de, ufacık Hopa’da, ülkede yüzlercesi  yapılan mitinglerden bir tanesi yapıldığında, iktidarı neden çıldırttığını anlamak hiç zor değil. Bu seçim kampanyasında ülkeyi bir başkanlık düzenine götürmek istediğini aslında epeyce perdeleyebilen Başbakan’ın, başında kendisinin olacağı gittikçe artan totaliter bir düzen arzuladığı Hopa’da faş oldu!  Ufacık Hopa, Türkiye’ye koskaca bir ayna tuttu ve evet, padişah çıplak...Başbakan, bütün Türkiye’nin sesi olmak istiyor. Aslında muhalefet diye birşey olmamalı. Gerekirse polis tarafından “orantısız güç” kullanılarak, itiraz edenler ezilecek! AKP tek başına anayasa çıkaracak çoğunlukla iktidar olmalı, ama demokrasi varmış görünümü ABD’ye ve AB’ye karşı muhafaza edilmeli. Bu da maalesef bir muhalefet gerektiriyor. Eh işte “yetmez ama evetçiler” var ya...Sorumlu muhalefet diye, ben ona derim! Kürtlerle, şartlarını beyaz Sünni heteroseksüel erkeklerin iktidarının belirleyeceği şartlarla bir anlaşma seçimden sonra yapılacak. Mümkünse MHP, tutucu çoğunluğun hassasiyetlerini kaşıyan kaset skandalları ile Meclis dışında bırakılacak. Aleviler adam olmaz, onlar kemikleşmiş CHP oy verenleridir, fazla üzerlerine gitmeyelim, Hacı Bektaşi Veli’den bir iki veciz söz attırırız! CHP genel başkanının Alevi olduğunu, Sünni Müslüman Türk ve Kürt çoğunluğa miting meydanlarından hatırlatırız! 16 milyon başı örtülü kadınımızın oyları zaten çantada keklik, şimdilik onlar evde oturup 12 Haziran’da hanım hanım sandıklara gidip AKP’ye oylarını atarlar. Önce “tüm yaşam tarzları teminatımız altındadır” deriz, sonra da bizim hanım kızlarımız, kadınlarımız gibi evde oturmayıp da hakikaten politikaya karışan kadınlar çıkarsa, "O kadın kız mıdır, kadın mıdır?" diye lafı gediğine oturtuveririz! YÖK’ten TRT’ye, yargıdan basına kadar zaten köşe başları kontrol altına alındı. Sansür, dizilerden kitaplara kadar bir gerçek; çok sükür internet sansürü de yolda!...Sansürü sokamadığımız yerlere otosansürü tanıttık! Evet, Türkiye’de bir “toplum mühendisliği” projesi var da, proje sahibi kim? Hangi dış ve iç odaklar projenin arkasında acaba?

Kim derdi ki yürekli bir emekli öğretmen, ufacık Hopa’daki küçücük bir mitinge eşkiyaları(!) Hopa’ya indirip, mağrur iktidarı bu kadar kızdırırp korkutabilir? Solcular, devrimciler işte böyle insanlar. Çevre için mücadele verirken, hayatlarını ortaya koyuyorlar. Metin Lokumcu “biat kültürünün” suratına tükürmüş bir kahramandı. Bunun bedelini de, mücadelelerle geçmiş mütevazi hayatını kaybederek ödedi. Bilmem, bir avuç solcudan, devrimciden iktidarlar, muktedirler neden bu kadar korkuyorlar anlatabildim mi? Neden Başbakan, “Tek Yol Devrim” sloganına bu denli taktı anlaşılabiliyor mu?

12 Haziran seçimlerinde, Türkiye’de Devrim’in şartları henüz oluşmamış olabilir. Solcular, devrimciler Burjuva Demokrasisi’nin seçimlerinin düzeni değiştirmeyeceğini söylüyor, politikacıların ikiyüzlülüklerini gözler önüne seriyorlar. Bu da muktedirleri kudurtuyor. Yüreklerine korku salan şey; üç beş sol oyunu kaybetmek değil tabii ki, “düzenin değişmesi” gerektiği fikrinin hâlâ modasının geçmemiş olduğu! Onların derdi; düzeni değiştirmek değil, statüko devam etsin, yani eski tas eski hamam ama hamamın efendisi biz olalım!

Pazara seçim var. Bizlere demokrasi diye yutturmaya çalıştıkları şeyin “demokrasi” olmadığını biliyoruz, bir! Dinciden demokrat, insan hakları savunucusu çıkmaz, hukukun üstünlüğüne bunlar inanmaz, iki! Ülkenin korkak akademisyenlerinden ve korkak entellektüellerinden bu millete bir hayır yok, üç! Ben bu “yetmez ama evetçilerin” oylarını deklare ettiklerini görmedim; demek ki AKP’yi desteklemeye devam edecekler. Nuray Mert’in başına gelenlerden de ders almadılar galiba. Bir zamanların en ateşli türban savunucularından, AKP’nin en sevdiği köşe yazarlarından Nuray Mert, bu günlerde AKP’nin hedef tahtaları arasında. Bekliyorlar ki seçimden sonra AKP, eski güzel(!) günlere dönecek; liberal(!), AB’ci, vesayetle mücadele eden(!)...Halbuki toplum mühendisliği ile “resmi AKP muhalefeti” yapmaya çalıştıkları “yetmez ama evetçiler” kesin bir AKP zaferi olursa telef olacaklar, dört!

Burjuva demokrasisi oyunu içinde, AKP karşıtı her oy makbulümdür. Ruhun şad olsun Lokumcu, yiğit insan.


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam