28/07/2009 | Yazar: Cevahir KAYA

Hala seksek oynayan çocuklar gördüm bugün. Demek hala oynanıyormuş o oyun. Ben tamamen unutmuştum. Oysa ne kadarda oynardık küçükken. Tıpkı bir keklik gibi sekerdik.

Hala seksek oynayan çocuklar gördüm bugün. Demek hala oynanıyormuş o oyun. Ben tamamen unutmuştum. Oysa ne kadarda oynardık küçükken. Tıpkı bir keklik gibi sekerdik. Elimizde bir taş olurdu ve yere çizdiğimiz rakamların üstüne atardık.
Çizgiye basmamaya çalışılırdı birde. Çünkü çizgiye bastığımızda yanardık ve sıra bir diğerine geçerdi. Çok üzülürdük.
 
Oyunun kuralları öyleydi. Oysa ne kadar da dikkat ederdik basmamak için. Ama hep yanardık.
 
Şimdi ise acılardan sekmeye çalışıyoruz. Basmamaya çalıştığımız çizgiler ise sevdiklerimiz.
 
Çizgiye basınca artık canımız yanıyor. Elimizdeki taş ise tıpkı bir yalan gibi artık. Yalan atıp üstünden atlıyoruz şimdi. Bu kadar mı kirlendi dünya ve kirlenen dünya o kirli ellerini şimdi de oyunlarımıza mı uzattı?
 
Durup baktım seksek oynayan çocuklara. Ne kadar da temiz, ne kadar da güzeldiler… Hepsinin elinde bir taş. Kenarlarını süslemişler, yani duvara sürte sürte şekil vermişler.
Biz de öyle yapmıyor muyuz şimdi? Yalanlarımızı süslemiyor muyuz?
 
Tüm bu benzerliklerin dışında çok daha büyük bir farkım vardı o çocuklardan. Onların kalbi tertemizdi kirlenmemişti. Bizim yitip giden umutlarımız onların da daha yeşermemiş umutları vardı.
 
Geçenlerde bir arkadaşım, ona anlattığım bir olaya ‘Açıkçası böyle bir şeyin varlığından bile şüpheliyim’ dedi.
 
O geldi aklıma içim acıdı. Sonra çocuklara baktım tekrar, içimdeki acıyla beraber aynı anda bir çocuk çizgiye bastı ve yandı.

Etiketler:
İstihdam