07/10/2015 | Yazar: Murat Sayan

Sizce kendisinde HIV enfeksiyonu bulunanlarda aynı zamanda sifiliz de bulunuyor mudur?

Sizce kendisinde HIV enfeksiyonu bulunanlarda aynı zamanda sifiliz de bulunuyor mudur? Bunu, her iki enfeksiyonun da aynı geçiş yoluna sahip olmasından dolayı soruyorum. Bu birlikteliğin sık olabileceğini düşünüyor ya da fikir yürütüyorduk. Küçük çaplı bir kaç çalışma vardı Türkiye’de ancak kesin bir veri elimizde bulunmuyordu.

İçinde bulunduğum bir çalışma grubu işte bu soruya yanıt aradı. 2006 - 2013 yılları arasında, HIV ile yeni yaşamaya başlamış 308 kişide sifilizin varlığını araştırdı. Çalışmanın sonuçları Cent Eur J Public Health dergisinde 2015 Mart sayısında yayınlandı.

Çalışmanın yürütüldüğü grubun özellikleri şöyle: %86’sı erkek, yaş ortalaması 38, CD4 + hücre sayısı ortalaması 330. HIV, 176 kişiye heteroseksüel temasla bulaşmış, 131 kişi ise MSM. Çalışma grubunda yer alan kişilerin 40’ı tek eşli. Kondom kullanım oranı %57.

Sifiliz’in durumuna gelirsek eğer çalışılan grubun yaklaşık %13’ün de sifiliz testleri (TPHA, +/- RPR) pozitif. Sifiliz saptanan kişilerin tamamı istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde erkek. Sifiliz saptanan bireylerin yaklaşık %21 MSM, %7’si heteroseksüel (aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı).

Ülkemizde (Istanbul ağırlıklı) ilk kez bu kapsamda veri ortaya çıkıyor. Bu verileri nasıl değerlendirmeliyiz? HIV ile yaşayanların göreceli olarak önemli bir bölümü sifiliz ile de karşılaşıyor. Ya da HIV artışı ile birlikte sifiliz de artıyor. Kondom kullanımı ve tek eşlilik gibi önlemler oldukça yetersiz. CD4+ hücre ortalaması HIV’in çok geç tanımlandığını gösteriyor. Ve erkek cinsiyeti ile birlikte MSM bireyler sifiliz ile en sık karşılaşan grubu oluşturuyor Türkiye’de.

Sifiliz, yüzyıllardır varlığını sürdüren bir enfeksiyon. Spiroket cinsinden bir bakteri yol açıyor buna. Kristof Kolomb’un yenidünyadan Avrupa’ya getirdiği hediyelerden (!) biri olduğu yazılır çizilir ancak ben nedense bu konuda temkinliyim. Beyaz adam yalan söylüyor ve sömürgeciliğine tepkileri azaltmak istiyor sanki. Çünkü Amerika kıtasında o vakitlerde var olan spiroket bakterileri daha ılımlı bir enfeksiyon yapıyor. Ayrıca o vakitler Avrupa’da (eski dünya) uluorta seks yapılıyor ve sanki bana bugünkü sifiliz Avrupa kıtasında gelişmiş gibi geliyor. Bu şekilde düşünme nedenim bir zührevi durum yaratan enfeksiyonun Hipokrat zamanından beri biliniyor olması. Ayrıca kimi eski el yazmalarında, örneğin Dımaşk’da - bugünkü Şam - Zahiriye kütüphanesinde bulunan el-Kâfî el-Tıbb İbn el-Aynzorbi’nin eserinde Frengi’den bazen El-Faranki olarak bazen ise El-Habbu’l-Efrenci olarak bahsedilmektedir. Durum bir hayli eski yani...

Bizde buna frengi denmesi “frenk hastalığı” anlamında. Avrupa’da sifilizin bir çok adı var: Fransızlar İtalyan hastalığı, Ruslar Polonya hastalığı, Almanlar Fransız hastalığı, Hollanda’lılar ve İtalyanlar İspanyol hastalığı diyor. Herkes çamuru bir birine atmış. İşte politik tutum diye ben buna derim. Kontrol edilebiliyor neyse ki. Üstelik penisilin adlı ucuz bir antibiyotik sayesinde. Ancak aynı geçiş yoluna sahip olduğu için diğer cinsel yolla geçen enfeksiyonlar da sifilizin artışına yol açıyor. HIV, ne yazık ki bu dinamiğin en başında yer alıyor.

Tüm bunların yanı sıra “sifiliz” tanımının Yunan mitolojisinden geliyor olması ayrıca ilginç. Çünkü biraz bizimle de ilgili bu. Manisa’da bulunan Spil dağıyla.... (Kaynak için bkz. Perrot G. History of art in Phrygia, Lydia, Caria and Lycia. London: Marton Press; 2007. p. 62). Ayrıca şurada ayrıntılısı var.


Ben sifiliz ile ilgili bu yazıyı hazırlarken acaba spiroket bakterilerini mikroskopta nasıl görünüyoru fotoğraf olarak koysam diye düşünüyordum. Yazı bittiğinde e-postama, mail abonesi olduğum Beyaz Saray’dan bir bildiri düştü (beni Amerika’lı zannediyorlar bu arada). Obama’nın bilim danışmanı John P.Holdren, Hubble teleskobu ile çekilen evrenimizin muhteşem yeni bir görüntüsünü paylaşıyordu. İşte aradığım fotoğraf. Çünkü spiroketler karanlık alan mikroskobuyla görülebiliyor ancak. Yani ortam karanlık kendileri ışıl ışıl parlayan bakteriler. Bakterilerin mikro, evrenimizin makro hallleri ne kadar da benzeşiyor.

Ve karanlık içinde küçük de olsa bir aydınlık olma şansı hiç de değersiz değil...


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam