18/02/2009 | Yazar: Fatma Hacıoğlu

Zorlamadan ve kötü muameleden uzak olma cinsel sağlık, üreme sağlığı haklarımızından bir tanesi. İçerisini biraz deşersek cinsel şiddetten uzak olmanın da başlığın bir parçası olduğunu görebiliriz.

Zorlamadan ve kötü muameleden uzak olma cinsel sağlık, üreme sağlığı haklarımızından bir tanesi. İçerisini biraz deşersek cinsel şiddetten uzak olmanın da başlığın bir parçası olduğunu görebiliriz. Cinsel şiddete hayır!  Zorla cinsel ilişkiye hayır! gibi önermelere karşı çıkacak, şiddeti uyguladığını söyleyecek insan sayısının yok denecek kadar az olduğunu düşünüyorum.

Önemli noktanın da ayrıntılarda gizli olduğunu söyleyebiliriz.

Siteye gelen şiddet ile ilgili soruların altını incelediğimizde[1], erkeklerin yaşanılanı ‘normal’leştirerek, kendilerini haklı gördüklerini, kadınların da bu şiddeti kendilerinin ‘suç’u olduğunu düşündüklerinden sindirdiklerini görmek üzücü. Kadınların bünyesine işletilmeye çalışılan bekaret korkusunun, yaşadıkları ilişkilerde onları büyük bir çıkmaza sokması da kaçınılmaz oluyor.
 
Kız arkadaşının onunla cinsel ilişkiye girmek istememesini siteye şikayet eden, eğer kız arkadaşını ikna etmesine yarayacak öneriler veremezsem başka kadınlarla yatmaya başlayacağını söyleyerek mesajını bitiren erkeklerle çok karşılaştım. Yani ‘erkeklik’ kendi kazdığı kuyuya kendisi düştüğünde rahatsız olmaya başlamıştı.
 
Kadınların bekaretini yücelten, kadının kendi bedeni hakkındaki kararları kontrol etmeye çalışan bu zihniyet nihayetinde yarattıkları nedeniyle kendisi zarar gördüğünde ‘alternatif’ çözümler yaratma peşine koşabiliyor. Bu ‘çözümler’ neler olabilir?
 
Diyelim, kadın ve erkek bir ilişki içindeler. Kadın hepimizin bildiği nedenlerden dolayı kızlık zarını kaybetme korkusu yaşıyor.
Bu durumdaki erkek;
Vajinal cinsel ilişki talebinde bulunduğunda;
-Psikolojik şiddet: kadının ona yeteri kadar güvenmediğini söylemek, kadının ona olan sevgisini sorgulamak.
Kadın burada, aynı soruyu sorarak erkeğin argümanını terse çevirebilecek olsa da güç dengelerinin buna izin vermediği durumlarda ‘evet’ diyerek cinsel ilişkiyi seçebilir.
‘Hayır’ derse... Erkek;
-Devam; o zaman kızlık zarını kaybetme ihtimali olmadan da cinsel ilişkiye girebileceklerini belirterek kadını anal cinsel ilişkiye yönlendirebilir.
 
(Geçen hafta bahsettiğim sürtünmeyle cinsel ilişkinin zaten ilişkide var olduğunu varsayıyorum)
Anal cinsel ilişki, tıpkı oral ve vajinal cinsel ilişki gibi bir cinsel davranıştır. Dolayısıyla zorlama ve şiddet olmadan, eşlerin ikisinin onayı olarak gerçekleşmelidir. Ancak yukarıda sözünü ettiğim ‘yönlendirme’ neticesinde kadın kendini anal cinsel ilişkiyi istemek zorunda görebiliyor.
Karşılaştığım sorulardan bir tanesi hala aklımda. Bir genç kadın, anüsüne sürekli bir şeyleri soktuğunu ancak bir türlü geniş bir şekilde kalmasını sağlayamadığından yakınarak, destek istemişti ilk sorusunda. Anüsün yapısını anlatıktan sonra, hali hazırda kullandığı cisimlerin hijyenik olmadığı takdirde ona zarar verebileceğini de ekleyerek cevap vermiştim. Son olarak da, bunu yapmak istemesinin özel bir nedeni olup olmadığını sormuştum. Gelen cevapta, kızlık zarını korumak istediği için anal cinsel ilişkiye girdiklerini ancak her defasında çok zorlandığı, acı çektiği için zorluk yaşadığını bu nedenle de cinsel ilişkiye girmediği zamanlarda da anüsüne başka şeyler sokarak genişletmeye çalıştığını söylemişti.
 
Yani kızlık zarını korumak isteyen kendisi olduğundan, vajinal ilişkiye girememenin suçlusunu da kendisi görüyordu. Bunun sonucunda da aslında istemediği ve kendisine acı veren anal cinsel ilişkiye evet diyerek erkek arkadaşının mutlu olmasını istiyordu.
 
Böyle bir durumla ilgilenirken ikisinin de durumu şiddet olarak algılamadıklarını görürüz. Halbuki durum apaçık şiddet değil midir?
 
Cinsel şiddeti üstün körü tanımlarken; kişinin istemediği bir şeyin zorla yaptırılması şeklinde konuşuyoruz. Aynı durumu buraya uyguladığımızda gözümüzden kaçan bir durum var; farkında olmak. Eğer kadın, aslında kendisini de yaşadıkları cinselliğin bir parçası olarak görebilir, kendi acı çekmemesi gerektiğini bir kenara bırakarak onun da cinsellikten zevk alma hakkı olduğunu fark edebilir ve kabullenirse ancak bunun aksi yönünde olan davranışları şiddet olarak isimlendirebilir.
Bu gibi durumlarda önerilen yegane çözüm ‘hayır’ deme becerisinin kişiye kazandırılmasıdır. Peki hayır diyebilmek, söylerken cümle içinde durduğu kadar hayatımızda da güzel duruyor mu?

Kaçımız günlük hayatımızda bırakın yakınımızdakileri, sıradan insanlara dahi hayır diyebiliyoruz? Hele bir de bahis konusu yakınızdakiler olunca ‘hayır’larımız daha da zor çıkmıyor mu ağzımızdan? Aşk – ilişki – cinsellik yapısında ‘hayır’ konusunun çok daha zor olduğunu görüp yaşıyabiliyoruz. Olması gereken sadece kadının ‘hayır’ diyebilmesinin sağlanması değil, aynı zamanda ‘hayır’dan anlayacak erkeklerin de olmasıdır. Çünkü biliyoruz ki kadının kararını açıklaması, diretmesi bu kararın uygulanması anlamına gelmiyor. Örneğin, kondom kullanması konusunda yalnızca kadını hedefleyen programlar yürütüldüğünde ve kadınların kondom taşıması ve kullanımı konusunda ısrar etmesinin önemi belirtildiğinde dahi bu illa ki cinsel ilişkilerin kondom ile gerçekleşeceği anlamına gelmiyor.
 
Kısacası, cinsiyet ayırımı yapmadan, herkesin kadının ve erkeğin birer cinsel birey olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Cinsel şiddete karşıyım diyebilmek kişinin üzerinde güzel görünse de ayrıntılarda şiddeti uyguluyor olmak pek de birşey ifade etmiyor.
 
Bireysel olarak, ilişkisinde bu ya da benzeri bir şekilde cinsel olarak zorla ve baskıyla karşılaştığını düşünen bir kadının – iletişimin işe yaramadığını gördüğünde – ilişkiyi bırakması gerektiğini düşünsem de, ilişki dinamiğinde işlerin daha zor olduğunu kendim de bildiğimden sorunun sadece çiftlerde bitmediğini, tüm toplumun cinsellik konusunda değerlerini yeniden değerlendirmesi gerektiğini söylerek bitirebilirim bu haftaki yazımı.


[1] Cinsel şiddet konusunda şimdilik siteye heteroseksüel çiftlerden soru geliyor.


Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam