26/07/2010 | Yazar: Ahmet Tulgar

Bir mermi dolaşıyor bu ülkede. Bir serseri mermi. Öfkeden yolunu şaşırmış. Öfkeden ne yapacağını şaşırmış.

Bir mermi dolaşıyor bu ülkede. Bir serseri mermi. Öfkeden yolunu şaşırmış. Öfkeden ne yapacağını şaşırmış.

Bir yorgun kurşun. Nefret etmekten yorgun. Nefretinden uykusu kaçmış. Yalan ifadelerde, danışıklı tutanaklarda, zaman aşımı yargılarda, hafifletici sebeplerde, karartılmış dosyalarda unutulmanın uykusuna dalmadan önce rastgele can alan. Hayat söndüren.
Bir savaşın sembolü bu mermi, bu kurşun: Kindar, şaşkın ve yorgun.

Bir mermi dolaşıyor soluduğumuz havada, gökyüzünde, yeryüzünde. Çok yakınımızda.
Bir kurşun, hemen ense kökümüzde, sırtımızda, yaşam alanlarımızda.
Bütün savaşlarda kullanılanlardan, bütün savaşlarda ateşlenenlerden ama yine de farklı, bir içsavaş mermisi, bir içsavaş kurşunu bu.
Hedef gerekmez ona, menzili ölçmez, öfke, kin, düşmanlık nasılsa bulur kendine bir hedef.
Serseriliğin tadını çıkaran bir mermi bu.
İçsavaşın özgürlüğünü kullanan.

Nişangâh disiplininden uzak, konvansiyonlardan azade, akıldışı, ahlâkdışı bir mermi bu. Norm dışı bir kurşun.
Bu savaşın ne raddeye geldiğinin, nasıl akıldışı, nasıl ahlâkdışı, nasıl kontrol dışı olduğunun artık, sembolü bu mermi. Bu kurşun.
Tek derdi ateşlenmek. Sonrası kolay. Herkes hedef. Herhangi bir hedef. Çok kolay.
Konforlu bir mermi bu. Zorlanmasına gerek yok. Göstericilerin en ön safı, balkondan bakan ihtiyar, yatağında uyuyan, evinin önünde oynayan çocuk, mesire yeri, piknik alanı.
İşi kolay.

Faili meçhullerin, vazife ve salahiyet yasalarının, memurin muhakemat kanunlarının, olağanüstü hallerin konforuyla şımarmış, şımartılmış bir mermi bu, şımarık bir kurşun.
Şımarıkça dolaşıyor bu ülkeyi. İçsavaş konforunda.
Bir işaret fişeği bu mermi. Bir işaret bu kurşun. Korkunun işareti. Tetikte titreyen parmak, panikten düşen tetik, yorgun bakış, yorgun yürek, yorgun zihin.
Korkak bir mermi bu, korkak bir kurşun yani. Yardıma ihtiyaç duyarken hâlâ öldüren.
Ne öldüren biliyor ne ölen. Bilinçsiz bir mermi, böyle bir kurşun bu. Korkudan, nefretten ya da öfkeden bilinçsizce ateşlenen. Belki de.
Bir mermi dolaşıyor bu ülkede. Bir kurşun. Ve en çok da bir bölgesinde bu ülkenin. Ve en çok da çocukların olduğu yerlerinde bu bölgenin.
Bu haliyle bile ne çok şey anlatan bir mermi bu, bir kurşun.

Nasıl büyük bir uyarı.
Ne hale geldiğine ilişkin bu ülkenin.
16 yaşındaki Canan Saldık, Van’ın Kurubaş köyünde, Hacıbekir Kışlası’nın yakınındaki piknik alanında ailesiyle eğlenirken, kafasına bir kurşun isabet etti ve öldü.
Canan, son 20 senede devletin kolluk güçlerince öldürülen 347′nci Kürt çocuğu oldu.
Bu savaş, bu hepimiz kadar yorgun savaş, bu savaş, hepimize yakın savaş.
En çok da onlar, en çok da onlara.



Etiketler: insan hakları
İstihdam