16/11/2009 | Yazar: Özgür Serbesti

Transseksüel Seyhan Soylu namı diğer Sisi'nin aklına hayranım doğrusu.

Transseksüel Seyhan Soylu namı diğer Sisi'nin aklına hayranım doğrusu. Rivayet edilir ki, yıllar önce diskotek 1001’de konsomatrislik yaptığı sırada tanıdığı gazetecilere, "bu gece kulübümüz Türkiye'nin en güzel travestisini seçecek" haberini uçurur. Gece kulübe doluşan gazetecilere, etrafına topladığı travestilerin ortasında başına taktığı taçla durup iki elini havaya kaldırarak poz verir ve "arkadaşlar yarışmamız bitti ve Türkiye'nin travesti kraliçesi ben seçildim" der. Dadaaaa.. dadaaa!! Olay bitmiştir. Seyhan Soylu artık Türkiye'nin travestiler kraliçesidir. İşte meşhur Sisi böyle doğar. Doğrusu ben böyle organizasyona ancak şapka çıkarırım. İleride organizasyonluğu profesyonel anlamda meslek haline getirecek olan Sisi'nin asıl şapka çıkarılacak icraatı ise 28 Şubat darbe sürecinde gizliydi. Postmodern darbeden yıllar sonra Nuriye Akman'a verdiği röportajda "'28 Şubat'ın gizli kahramanı benim. Bazı komutanlar beni alnımdan öptü" dediğinde hepimiz küçük dilimizi yutacaktık. Biz dilimizi yuttuk yutmasına ama Sisi gerçekleri söylüyordu. Refah-Yol iktidarı döneminde askerlerin desteğinde ‘Strateji’ isimli bir dergi çıkarılmış ve bu derginin editörlüğünü Sisi almıştı. O dönem tv ve gazetelerde boy gösteren Müslüm Gündüz-Fadime Kalkancı mizansenlerinin de bu dergi ve ekibince tezgâhlandığı ortaya çıkacaktı. Yani evet ger çekten Sisi 28 Şubat'ın gizli kahramanıydı ve o öpücük boşuna alnına konmamıştı.  

AKP iktidarının askerle zıtlaşmasının had safhada olduğu cumhuriyet mitinglerinin yeri göğü inlettiği dönemde Sisi bu kez cumhuriyet kadınları projesiyle gündeme gelecek, gazeteci Nur Çintay olaya "Cumhuriyet Sisi'ye kaldıysa.." türünden bir küçümsemeyle yaklaşacaktı. Sisi'nin cinsel kimliğine vurgu yapan bu çirkin yargılama elbette beni bile Sisi tarafına itmişti ancak Çintay'ın Sisi'deki gücü görmezden gelmesi asıl şaşırtıcı olandı. Nitekim Ergenekon'un bilmem kaçıncı dalgası sonrasında gözaltına alınan Sisi, savcılık çıkışında, diğer tüm zanlı ve şüphelilerin aksine şaşırtıcı açıklamalarda bulunacaktı. CHP lideri Baykal bile ikide bir Silivri'ye selam yollaya dursun Sisi, "sayın savcım beni bazı konularda ikna etti. Bilmediğimiz şeyler varmış" anlamına gelen laflar edecekti.
 
Bir süredir eşcinsel içerikli skandal derecesinde yayınlarıyla ilgi çekmeye çalışan bir kanal var. Adı Kanal T. Ne yalan söyleyeyim hâlâ izlemiş değilim bu kanalı. Hoş izlemeye de gerek kalmıyor çünkü dediğim gibi bu kanalın imza attığı eşcinsellik içerikli skandal yayınları anında haber sitelerine taşınıyor zaten. Tutarsızlık, seviyesizlik, aşağılama, hakaret diz boyu bu kanalın yayınlarında. Gazeteci, yazar, edebiyatçı ve gey kimliğiyle öne çıkan Ahmet Tulgar'ın Kanal T televizyonunda maruz kaldığı hakaret bunların başında geliyor elbette. Tulgar "Biribirimize" isimli kitabı için çağrıldığı programda, söz dönüp dolaşıp Tulgar'ın gey kimliğine geldikten sonra, daha önce kendisine söz verildiği halde ne olduysa olmuş programa kim olduğu belirsiz bir psikolog bağlanarak, hem Tulgar'ı hem de onun şahsında tüm eşcinselleri deyim yerindeyse yerin dibine batırmış. Eski müdürü Reha Muhtar'a "ağbi, tuzağa düşürüldüm, rezil edildim" derecesinde dert yanacak çapta aşağılanmış anlayacağınız. Dile kolay programa bağlanan psikolog, "eşcinsellik bir hastalık mıdır?" sorusuna sıkı durun aynen şu cevabı vermiş, verebilmiş: "Eşcinsellik hastalıklı ruhların bir tercihidir". Tulgar çareyi programı terk etmekte bulmuş. Reha Muhtar Tulgar'ı savunmak için kaleme aldığı yazıda ise hem Tulgar'ın hem de programı yapan kadın gazetecinin uzun dönem kendi haber merkezinde çalıştıkları bilgisini vermesin mi? Yani tam "bana müdürünü söyle sana nasıl bir gazeteci olduğunu söyleyeyim" durumu. Yani bozacının şahidi şıracı. Kendi adıma içimden "ah be Tulgar yanlış adrese dert yanmışsın be koçum. Zamanında Reha Muhtar da çok insanı tuzağına düşürürdü. O zamanlar aklın nerdeydi" diye geçirmeden edemedim. 
 
Bitmedi kısa süre sonra bu kez aynı programa Reha Muhtar konuk olur, karşısında da hepimizi hastalıklı ruhlara sahip olarak lanse eden o geçmişi meçhul psikolog. Tartışmışlar ve alın size bir skandal daha. Psikolog bu kez Reha Muhtar'ı ‘gizli eşcinsel’ olmakla itham etmiş.
 
Yok yok bu kanal skandallar üzerinden gidiyor dediysek de bu ara sıra iyi şeyler de yapmıyor anlamına gelmesin. Mesela tam o günlerde Gabile ve Hadigayri'ye yönelik TİB’in erişim engelleme kararı gündemde olduğu için, bu kez aynı kanal bu haksız kararın geri alınması için yayınlar yapmış. İyi ki de yapmış. Mesela o yayınlardan birine imza atanlardan biri Tunç Erden Yakar. Bu şahısı turuncutime.com'daki kahvehane ağzı düzeyli yazılarından, Hrant Dink öldürüldüğü gün sıcağı sıcağına Osmanbey'e doluşan gazetecilere "evet evet gördüm katili gördüm" -sırf ekrana çıkmak için olsa gerek, çünkü verdiği eşkalin sonradan yakalanan zanlılarla alakası yoktu- saçmalamalarından ve dahası erkek arkadaşı aracılığıyla msn’de Fatih Ürek'in poposunu tüm Türkiye'ye muştulamasından tanırım. Yakar yazılarındaki seviyeyi aratmayan bir üslupla bu kez TİB'in haksız kararını eleştirmiş. TİB yasağı kaldırınca da, "İşte gücümüzü gördünüz. Siz eşcinselleri sahipsiz mi sanıyorsunuz. Biz o kadar güçlendik ki size dünyayı dar ederiz" türünde zafer çığlıkları bile atmış. Yanlış karar onun yayınları sonucu mu yoksa Kaos GL’nin yerel ve uluslararası yayınları sonucu mu kaldırıldı orası da pek belli değil ya neyse.
 
Şimdi bir kez daha sıkı durun bilmeyenler için söylüyorum bu sansasyonellerle ünlenmeye çalışan Kanal T'nin yayın koordinatörü de transseksüel Sisi. "Hayret mi" dediniz. Bence hayret etmek için acele etmeyin. Çünkü ben kedi adıma bunu duyduğumda hiç de hayret falan etmedim. Bu kadar kısa sürede bu kadar garip skandallara imza atabilen bir yayıncılığın arkasında da olsa olsa Sisi olurdu. Gerçi Reha Muhtar'a yönelik suçlamada yayına bağlanıp "insanları bu şekilde töhmet altından bırakmanın yanlış olduğunu" söylemiş söylemesine de siz asıl eşcinselliğin ve eşcinsellerin bu kanal sayesinde toplumdaki yansımasına bakıp öyle verin kararınızı. Ne demiş psikolog? "Eşcinsellik hastalıklı ruhların bir tercihidir". Ne TRT ne de 20 yıllık özel yayıncılık boyunca ben eşcinselliğin ve eşcinsellerin bu derece aşağılandığına şahit olmadım. Toplum mühendisliği nerde Sisi orda. Dün Refah-Yol’u düşürmek uğruna yoktan var edilen bir irtica senaryosunun arkasında olan Sisi, bugün de eşcinselliğin hastalık olduğu, tedavi edilebilirliğinin salık verildiği nerden estiği de gayet açık olan bir rüzgârın arkasında neden olmasın? Üstelik Ergenekon savcısı tarafından da ikna edilmiş bir şekilde.
 
İyi mi olacak kötü mü olacak bilemem ama Sisi eşcinselliğe de el atmış görünüyor. Cumhuriyet kadınlarına el atmasıyla ilgili ne demişti Nur Çintay? "Cumhuriyet Sisi'ye kaldıysa..." 
 
Yok yok ben gene de Nur Çintay gibi düşünmüyorum.
 

Etiketler: medya
nefret