20/09/2008 | Yazar: Anıl Alacaoğlu

Kaos GL dergisinin 102. Sayısı “Ahlak” dosya konusuyla gazetecilerde ve kitapçılarda.

Kaos GL dergisinin 102. Sayısı “Ahlak” dosya konusuyla gazetecilerde ve kitapçılarda. “Ahlak” üzerine birçok yazı geldi ve bazıları dergideki alan yetersizliği nedeniyle dergiye alınamadı. Ama bu yazıları sizin için derledik ve kaosgl.org’a taşıdık. İşte o yazılardan ilki, Anıl Alacaoğlu’nun cümleleriyle “Ahlak”…

Önemli ve işimize yarayacağını düşündüğümüz insanları etkilemek için neler yaparız?
Okuduğumuz üniversitenin başarılarından söz edebiliriz mesela, ilgilendiğimiz sanat veya spor alanında ne kadar iyi olduğumuzu da anlatabiliriz, oturduğumuz semtin nezihliğini, parçası olduğumuz sülalenin soyluluğunu da... Ya da olabildiğince ahlaklı davranırız. Eğer karşımızdaki sıradan ve önemli bir insansa bunlardan etkilenebilir; en çok da ahlaklı oluşumuzdan…

Ahlaklıysan saygı duyulansındır

Birilerinin gözüne girebilmek söz konusu olduğunda sıradan insanlar için sıradan bir yöntemdir bu. Heteroseksüel bir erkekseniz çok da çaba sarf etmeniz gerekmez. Çünkü ahlak denilen küçük tanrı, heteroseksüel erkeklere karşı esnektir. Yeter ki esnediği yerden bir gün kırılmasın. Ama heteroseksüel bir kadınsanız çok fazla uğraşmanız gerekebilir. Eteğinizin boyu ahlakınızla doğru, yüzünüzdeki makyajla ters orantılıdır. Hiç evlenmediyseniz bakire, eğer evlendiyseniz boşanmamış olmanız lehinizedir. Sırf ahlaklı olduğunuz için saygı duyulan biri olmanız işten bile değildir.

‘Ötekiler’e gelirsek bunun tartışılacak bir tarafı zaten yoktur. Siz küçük tanrıyı kabul etseniz de o küçük tanrı sizi kabul etmez. Tamamen ahlak dışı ve sadece ahlakın ne kadar önemli olduğunu insanlara anlatabilmeleri için yaratılmış bir zıt kutup, bakıp ibret alınması gereken bir örnek olursunuz. Bu sebepten ötürü, her ne kadar yaratık gibi görünseniz de ahlaklı insanların gözüne, size ihtiyaç duyarlar. Cehennem olmadıktan sonra cennetin ne anlamı vardır?

Doğuştan ahlaksızızdır

Biz sıradan olmayan insanlar, doğuştan ahlaksızızdır ve bunun bize olumsuz bir özellik olduğu en başından öğretilir. Biz daha hiçbir erdeme sahip olmadan birini kaybetmişizdir bile. Eksik hissetmeye başladığımız andır bu kendimizi. Sonra bütün bir ömür anne babamıza veya diğer ‘büyüklerimiz’e karşı bir utanma duygusu taşırız içimizde. Onurlu, sabırlı, fedakar ve zeki olmanız yetmez, eğer ahlaklı değilseniz.

Ahlak bazılarına, hatta birçoğuna göre göreceli değildir, gerçeğin aksine. Ancak başka bir ulus söz konusu olduğunda tolerans gösterebilirler, ona da içlerinden “tövbe, tövbe” diyerek. Ama iyilik ve kötülük her durumda görecelidir ve ahlaklı olmak iyi, ahlaksız olmak kötü demek değildir. Ahlaksız iyi insanlar da vardır tıpkı ahlaklı kötü insanlar olduğu gibi.

Yaşlılara veya saygıyı hak eden insanlara nasıl davranmam gerektiğini biliyorum, tabii oral seksin inceliklerini de. Ama başkalarına zıt gelen bu iki durum beni, kendi değer yargılarıma göre ahlaksız yapmıyor. Onlarınkine göre evet, benimkine göre hayır. Sadece onların değer yargıları çoğunlukla benzer olduğu için ben pekala ahlaksız oluyorum.
Peki, neden kendimi bunun aksini iddia etmek için paralayayım ki? Onların gözünde ahlaksız olarak görünmem çok mu önemli? Ya da kendime göre bile ahlaksız olmam?
Ben kendimi iyi hissediyorsam ve kimseye de zarar vermiyorsam ahlaksız olmak çok da umurumda değil açıkçası.

Sınırsızsam ahlaksız mıyım?

Kendimi sınırlandırmayı sevmiyorum sanırım.

Çünkü ben gerçek, iyi ve ahlaksız bir insanım!

Etiketler: insan hakları
nefret