09/12/2010 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

ABD’nin dünyada popüler ettiği bir komünikasyon yolu, bugünlerde en büyük baş ağrısı oldu.

ABD’nin dünyada popüler ettiği bir komünikasyon yolu, bugünlerde en büyük baş ağrısı oldu. Birçok ABD olduğunu bildiğim için ben, hep interneti “iyi ABD’nin” dünyaya pozitif bir katkısı olarak gördüm. İstanbul’da evimde oturuyorum veya dünyanın herhangi bir köşesinde laptopuma giriyorum, hem dünyanın dört köşesine dağılmış dostlarımla, ailemle bedava haber alışverişi yapıyor, hem de dünyada olup bitenleri takip edebiliyorum. Bundan güzel, işe yarar, modern bir hizmet olabilir mi?

Ta ki “Wikileaks” ortaya çıkana kadar ABD de bundan memnundu. Her ne kadar özellikle ABD’deki rejimin dünyadaki bazı dostları, zaman zaman bu kadar bilgiden rahatsız olup interneti sansür etmeye çalışıyorlarsa da, genelde internet sistemin de işine yarıyordu. İyi kullanıldığında, fevkalade bir propaganda aracı oluyor ve sansürlenmesi oldukça güç bir megafona dönebiliyor.

Peki nedir bu “wikileaks” derseniz; isminden de  sezileceği gibi bir sızdırma olayı. Neyi mi sızdırıyor; dünyanın dört bir köşesindeki ABD diplomatlarının binlerce konuda hükümetlerine sundukları gizli raporları. Tabii ki ABD hükümeti, bu sızdırma yüzünden üzgün ve kızgın; çünkü bu bilgiler gizli kalsın isteniyor. Diplomatlar da memnun değiller, görevlerini artık yapmanın daha zorlaştığını iddia ediyorlar. Meslekleri gereği yaptıkları bu rapor işinin gizli kalması garantilenemezse, dünyanın daha az güvenilir olacağını iddia edenleri de var.

Fransız Hükümeti, Wikileaks sitelerini yasakladı. Wikileaks’in yaratıcısı Julian Assange ölüm tehditleri alıyor ve saklanmak zorunda kaldı, İsveç’li bir savcı daha önceden olduğunu iddia ettiği bir tecavüz suçlaması için tutuklama kararı çıkardı!...Kanada Başbakan’ı Stephen Harper’ın eski danışmanlarından Tom Flanagan; “Assange katledilmeli...Bana sorarsanız, Obama peşine bir tetikci yollamalı...Assange yok olsa, hiç mutsuz olmam” dedi. 

Bütün güçlerine rağmen yarattıkları ve bizlere verdikleri bu hediye, onlardan güçlü çıktı. ABD hükümeti, dünyanın bütün diğer hükümetlerinin ve bütün diplomatların desteği ile olsa bile, bu savaşı kazanamayacak. 1971, Avustralya doğumlu Julian Assange, kendisine yapılan tehditleri ciddiye alıyor: “Wikileaks” durdurulamaz. Kurucularını bulup hapse atsalar, hatta öldürseler ve sustursalar, sitelerini kapatıp yayına son vermeye çalışsalar bile, “Wikileaks Mirrors” yani   Wikileaks’in binlerce ayna siteleri bu bilgileri sızdırmaya devam edecek. Assange’in, Wikileaks’in teknik yollarla internetten kaldırılması durumunda ne yapabileceği sorulduğunda verdiği cevap ise ilginç: “Arşivler, ABD ve başka diğer ülkelerdeki 100.000 kişiye kodlanmış şekilde dağıtıldı.  Bize birşey olursa, arşivlerin önemli ana öğeleri otomatik olarak yayınlanacak. Ayrıca arşivler çeşitli haber organizasyonlarının elinde. Tarih kazanacak. Dünya daha iyi bir yer olacak.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın terminolojisini kullanarak söylemek gerekirse, Wikileaks daha eteklerindeki taşları tam dökmedi, çünkü tam 251.287 tane belge var. Türkiye ile ilgili belgelerin sayı olarak 2. sırada olduğu rapor ediliyor; bunlardan bugüne kadar sızdırılanlar arasında Türkiye’yi ilgilendirenlerden bazıları şöyle:

“Erdoğan’ın, İsviçre’de 8 ayrı hesabı var”. Maalesef böyle bir iddiayı “Yalan, iftira, böyle birşey yok, olmayan şeyin ispatı olur mu” diye kızgın bir ses tonuyla, meydanlardan ve ekranlardan bağırarak geçiştirmek mümkün değil. Çünkü bu ülkede, bu iddiaların yayınlanmasından çok seneler önce başlamış, zaman zaman yazılmış, birçok yerde korkuyla fısıldanmış milletin belleğine mal olmuş şu soru var: Hayata gayet mütevazi bir başlangıcı olmuş Tayyip Erdoğan, nasıl oluyor da İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı ve Başbakanlığı’nın ardından, bu ülkenin en zengin insanlarından biri olabiliyor? Ayrıca bu topraklar üzerinde yaşayan hepimiz şunu bilmiyor muyuz? Rüşvetin de belgesi yok, olmuyor; hangi babayiğit Türkiye’de rüşvet olmadığını söyleyebilir?  Kaldı ki, bu bir iftira ve yalansa; bu iftira ve yalan ABD’li diplomatların hükümetlerine gönderdikleri raporlarda ortaya çıkmadı mı? Bize niye bağırıyorsun başbakan? Stratejik ortağının ilgili diplomatlarından hesabını sor. “Bu yalan ve iftiralar, beni milletimin önünde zor durumda bırakıyor, yalan, iftira ve dedikodu olduğunu açıklayın” de. O kadar zengin olmadığını, bunun bir dedikodu olduğunu kanıtla. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra zengin Alman Yahudileri toplama kamplarında ölüme gönderip varlıklarını gasp eden bazı Nazi subaylarının, bu gasp ettikleri servetleri İsviçre bankalarında sakladıkları biliniyordu. Bu işin peşini bırakmayan bazı Musevi kuruluşların çabaları ile savaş yıllarından sonra, İsviçre bankaları bir zamanlar “kesinlikle açıklayamayız, müşteri/banka mahremiyetidir, böyle şey yok” demeyi bir kenera bırakıp bu hesapları birer birer açıkladılar. Demem o ki, koskaca Türkiye’nin koskaca başbakanı isterse, İsviçre bankalarına ve hükümetine “Recep Tayyip Erdoğan’ın bizde, bu ülkede hesabı falan yoktur” dedirtebilir.

Yazmak istediğim daha başka Türkiye’yi ilgilendiren sızıntılar da var ama yerim kalmadı. Haftaya başka sızıntıları yazmak üzere... Tabii, Wikileaks’in eteğinden daha başka kaya gibi taşlar da dökülebilir. Kaldı ki, yazımın başlığını tam açıp sizlere açıklayamadım. Sanıldığı gibi veya Başbakan tarafından iddia edildiği gibi bu sızıntılar, beni “iktidara karşı malzeme” üretiyor diye sevindirmiyor, sevindiremiyor. Çünkü Wikileaks iddialarının binde birinde bile azıcık bir doğruluk payı varsa, politikanın ne kadar kokuşmuş, diplomasi denilen şeyin ne kadar ikiyüzlü birşey olduğu ortaya çıkıyor ki, bu da aklı başında kimseyi sevindiremez.


Etiketler: medya
İstihdam