13/09/2010 | Yazar: Remzi Altunpolat

Kaos GL Dergisinin Mayıs-Haziran 2010 tarihli 112.

Kaos GL Dergisinin Mayıs-Haziran 2010 tarihli 112. Sayısının “dosya” konusu, “Sol ve LGBTT” idi.
 
Dosyadaki tartışmaları kaosgl.org’a taşırken, “dosya”nın editörü Remzi Altunpolat’ın, “Yeter ki Kararmasın “Sol” Memenin Altındaki Cevahir” başlıklı sunuş yazısını da paylaşmak istedik.
 
“Sol ve LGBTT” başlıklı Kaos GL Dergisinin dosyasında yayınlanmış yazıların tamamı kaosgl.org okurları ile de buluşacak. Yorumlarınızla tartışmaya katkı sunabilirsiniz…
 
Yeter ki Kararmasın “Sol” Memenin Altındaki Cevahir 
Sol ve LGBTT ilişkisi(zliği)nin ahval ve şeraiti üzerine kelam etmek hayli meşakkatli bir meselede kafa patlatıcı bir mesai harcamak anlamına geliyor. Zira LGBTT’lerin Solla ilişkisi bu topraklarda bir hayli sancılı. Mütemadiyen süren ve yakın vadede tükenecek gibi gözükmeyen bir tartışma alanı. Sonuçta bir kazanım elde edilecekse varsın bir süre daha böyle olmaya devam etsin. Kaos GL daha fanzin olarak yayımlanmaya başladığı günden beri yüzünü Sola dönerek bıkıp usanmadan muradını Sola anlatmaya, Solla paylaşmaya çalışan cümleler kurdu. Muhtemelen bundan sonra da öyle olacak. Buradan hareketle Kaos GL’nin elinizdeki sayısında Sol ve LGBTT’ler meselesini masaya yatırmaya çalıştık. Hasta Tutsaklara Özgürlük Platformu’nda yaşananlar ve sonrasında Yürüyüş dergisinde LGBTT’leri hasta ve sapkın, onlara destek olan Sol grupları çürümüş olmakla itham eden yazı bağlamında yürütülen tartışmalar böyle bir dosyanın hazırlanmasını zaruri kıldı.
 
Dosyamız, Lambdaistanbul tarafından organize edilen 2008 LGBTT Onur Haftası’nda  “Dans Edemeyeceksek Bu Bizim Devrimimiz Değil” başlıklı panelde konuşmacı olarak yer alan DSİP (Devrimci Sosyalist İşçi Partisi), EHP (Emekçi Hareket Partisi) ve bugün artık EDP (Eşitlik ve Demokrasi Partisi) içerisinde faaliyet yürüten Anti-Kapitalist’den dostlarımıza, “Hasta Tutsaklara Özgürlük Platformu”nda yaşananlar üzerinden Solun zihinsel kodları, 2008’den bu yana Sol ve LGBTT hareketi arasındaki ilişkilerin seyri ve LGBTT hareketi ile ortak ve birleşik mücadele hakkında yönelttiğimiz sorular ile açılıyor.
 
Ali Erol’un Birikim dergisinin “Sol’u Sormak” başlıklı (Ağustos-Eylül 2009, 244-245. Sayı ) sayısında yayınlanmış olan “Sol ve Homofobi” adlı yazısı Türkiye solu ve LGBTT hareketinin rastlaşma ve uzaklaşma anlarını en iyi biçimde özetleyen yazılardan biri olduğu için dosyamıza aldık. Türkiye’de LGBTT hareketinin bir politik özne olarak ortaya çıkışından 15 yıl sonra bile hâlâ sol ve homofobi gibi bir üst başlık altında cümle kurmanın insanı hüzünlendiren kahrediciliğinden bahsediyor Ali Erol.
 
Cihan Hüroğlu, “Sol Neremizden Geçer” başlıklı yazısında LGBBT’lerin derdinin solda/solla olduğuna şüphe olmadığını vurgulayarak başlıyor yazısına. LGBTT bireylerin varoluşlarını diretmesinin kendi başına toplumdaki pek çok politik alanı dönüştürme potansiyeline sahip olduğunun, Sosyalist Solun temel odağı olan üretim alanının da bunun dışında olmadığının altını çiziyor. “Bir kadın bir kadını, bir erkek bir erkeği sever.” şiarıyla yola çıkan LGBTT hareketinin bunu söylediğinde Soldan bir yerden politik bir cümle kurduğunun farkında olduğunu belirtiyor.
 
Birol Dinçel, “Devrim Ufkunda Ortaklaşma: Sosyalist ve Eşcinsel Hareket Tasavvuru” başlığını taşıyan yazısında, bakışlarımızı unutulan ve unutturulan yönleriyle 1917 Ekim Devrimi’ne çeviriyor. Dünya sathında eşcinsellere yönelik yasakların ilk kalktığı ülkenin Ekim Devrimi sonrasında Sovyet Rusya olduğunu hatırlatıyor. 1930’ların ortasında rejimin dejenerasyonun eşcinselleri de baskı altına aldığını teslim etmekle birlikte gözler önüne serdiği örneklerle Sovyet toplumunun eşcinseller açısından burjuva propagandistlerinin iddia ettiği gibi bir cehennem olmadığını ortaya koyuyor. Diğer taraftan salt LGBTT hareketinin değil diğer kimlik temelli siyasetlerin içerisine düştüğü ve kimilerince büyük bir tehalükle kullanılan ötekilik felsefesini eleştiriyor.
 
“Eşcinseller Hâlâ Komünist Olamaz mı?” başlıklı yazısında Bayram Şahin de projektörü 1917 Ekim Devrimi ve onu önceleyen, bir bakıma onun hazırlayıcısı olan Liberallerin yanında Sosyalist devrimcilerin aktif rol aldığı 1905 Devrimi’ne tutuyor. Ekim Devrimi’nin ilk on yılında eşcinsellere yönelik yasakların oradan kalkmasına ve baskıların azalmasına rağmen homofobinin son bulmadığını, 1930’larda ise Sovyetler’in farklı mecraya girerek eşcinselleri baskı altına aldığına işaret ediyor. Sosyalistlerin Sovyet Rusya'nın devrim sürecindeki toplumsal cinsiyet politikasında takılı kalmaması gerektiğinden hareketle kapitalizmin sürdürülebilirlik adına her konuda bir takım çözümler ürettiğini göz önünde tutarak, evrensel çözümler ve geçmişlerinin moral-ahlâk değerleri üzerinden doğan yanlış veya eksiklikleri bir teori gibi algılamayıp, yeni politikalar üretmelerinin öneminden bahsediyor. Şahin, sözlerini homofobik tutumuyla tanınan büyük Sosyalist yazar Maksim Gorki’ye atıfla “artık küçük bir çocuk Gorki'nin Ana'sıyla büyüyüp, onun Üniversitelerine gidip, aynı zamanda eşcinsel de olabilir.” diye noktalıyor.
 
Siyasi tutsaklar Erol Zavar ve Mahmut Soner, zor koşullar altında ve fakat devlet şiddetine inat onurlu bir mücadeleyi sürdürdükleri Sincan F Tipi Cezaevi’nden göndermiş oldukları “Politik Bir Yabancılaşma Biçimi Olarak Homofobi ve Sol” başlıklı ufuklar açan yazılarında, eşcinseller gibi kapitalizmin zoruyla sürekli karşılaşan solda homofobinin yaygın olmasının sebepleri üzerinde duran yazılarında “eşcinsellik kapitalizm gibi solun da mı temeline dokunmaktadır?” sorusunu sorarak homofobinin soldaki yansımalarının izini sürüyorlar. Devrimci hareketin eşcinsellere mücadele alanını kapatarak, onları yok sayarak devrimciliğe kurşun sıktığını üstüne basa basa ifade ettikten sonra, bunun devrimci hareket açısından içten içe kendini kemirerek sisteme yanaşma gibi bir sonuca neden olacağı uyarısında bulunuyorlar. Bu yüzden Solun, homofobiyle yüzleşmek, onu elinin tersiyle itmek, LGBT bireylerin dost, arkadaş, yoldaş olma haklarını, yaşama haklarını ve dahi aşk haklarını savunmak zorunda olduğunu vurguluyor. Aynı zamanda LGBTT bireylere de bir çağrıda bulunarak Sol-fobiden kurtulunması gerektiğini, bu gerçekleşmeden ne hakları kazanmanın, ne homofobinin son bulmasının, ne de burjuvazinin eşcinsellere biçtiği liberalizmin vitrin süsü olmaktan kurtulmanın mümkün olmayacağının altını çiziyorlar.
 
Sol ile davalı (!?) ama her hâlükârda onunla bir biçimde ünsiyet kurmuş olan iki düşünce geleneğinden - Anarşizm ve Feminizm- gelen arkadaşımızdan da yazı istedik bu sayıda. Atalay Göçer, “Post-yapısalcı Anarşizm ve LGBTT Hareketi” başlığını taşıyan yazısında Post-yapısalcı Anarşizm’in LGBTT hareketine bakışına dair kuramsal bir çerçeve çizdikten sonra, 12 Eylül 1980 askerî darbesiyle örgütlenme sürecinin askıya alınması ve geciktirilmesine, heteropatriyarkal ve hiyerarşik yapılara, Neo-liberal ve Teo-liberal politikalara, bölgedeki savaşa vs. rağmen geliştirilmeye çalışılan LGBTT politikalarının, pek çok viraj ve kavşakları olan bir yolda güç/iktidar ilişkilerinin tahlili ve bunların deşifrasyonu hususunda nasıl bir yöntem sergilerse toplumsal dönüşüm ya da (d/ç)evrim mümkün olabileceği sorusunun cevabını vermeye çalışıyor.       
 
Feminist aktivist Evun Sevgi Okumuş ise, aynı zamanda eski(meyen) bir Sosyalist olarak kişisel tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. “Devrim gelsin tüm insanların sorunları bitecek” romantizminin saflığını -saflığı pejoratif anlamda kullanmıyorum burada- paylaşıyor bizimle. Solda karşılaştığı homofobik reflekslere rağmen “Sosyalizme ve ona gönül verenlere o denli güveniyorum ki hâlâ, her karşılaştığım durumda yeniden şaşırmaya devam ediyorum.” diyor umudunu yitirmediğini ve yitirilmemesi gerektiğini gösterircesine. 
 
Sol ve LGBTT dosyamızda son olarak bir de söyleşi yer alıyor. Kamuoyunun 2009 yerel seçimleri sırasında tanıma fırsatı bulduğu, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP’nin yeni yüzü olarak parti içerinde Sosyal-Demokrat/Halkçı damarı temsil ettiği söylenen ve bu sebeple zaman zaman övülen CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin ile LGBTT’ler ve sol, genel ahlak, yeni anayasa ve CHP’nin LGBTT mücadelesine bakışı hakkında konuştuk. İlgiyle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.
 
LGBTT hareketinin yüreğimiz solda/solla atmaya devam edecek. Ya Türkiye Sol/Sosyalist hareketinin?
 
“Sol ve LGBTT” dosyasından daha önce kaosgl.org’da yayınlanmış yazılar:
 
Erkan Altay – “Eşcinseller Korkmadan Açık Bir Şekilde Yaşayabilmeli”
 
Birol Dinçel - Devrim Ufkunda Ortaklaşma: Sosyalist ve Eşcinsel Hareket Tasavvuru
 


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam