06/11/2009 | Yazar: Anıl Alacaoğlu

Değişik bir şeyler sezinliyorum bakışlarında. Daha önce görmediğim bir şey ya da senin bana daha önce göstermediğin.

Değişik bir şeyler sezinliyorum bakışlarında. Daha önce görmediğim bir şey ya da senin bana daha önce göstermediğin. Ama şimdi kenarı yırtılmış bir hediye paketi gibi içindeki hakkında karmaşık ipuçları veriyor bana. Çözmeye çalışıyorum ve aslında çözmek de istemiyorum.
 
Çok eskiden tanıdık olan oysa şimdi bana yabancılaşmış, sayfalarını çevirdikçe yadsıdığım ilk hatıra defterim gibi. Bana ait olduğundan kuşku duyuyorum. Gerçekler kimin umurunda! Kendim hakkında bilmek istemediğim şeyleri ya da çoktan unuttuğumu sandığım itici geçmişimi gözüme sokuyor çünkü.

Şimdi de ilk hatıra defterimin yerine sen varsın elimde. Bana ilk hatıra defterimin var oluş sebebini hatırlatıyorsun; ilk aşkımı, ilk öpücüğü, ilk sevişmeyi ve tabii ki ilk terk edilişimi. Hediye paketinin yırtılan kısmında ilk hatıra defterimdekilere benzer bir şeyler görüyorum üzülerek. Hiç açmak istemiyorum. Aslında sen de istemiyorsun açmamı ama yırtılmış bir kere. Bugün olmazsa yarın, yırtıldığı yerden elime veya dudaklarıma takılıp kendiliğinden açılacak. Ve ben kendimi bilmem kaçıncı kere sana verirken, artık almak istemediklerini ya da vazgeçtiklerini göreceğim. Bugün olmazsa yarın olacak bu. O zaman yarın olsun.

İlk sevgilimle bir gün, her zaman buluştuğumuz yerde buluşmuş, her zaman konuştuğumuz şeylerden konuşmuştuk. Gözlerine baktığımda yine o yırtık hediye paketini gördüm. Öyle bir merak sardı ki beni, önüne geçmem mümkün değildi. Gözlerinin içindeki paketin içinde ne olduğunu bilmek tek istediğimdi o an. Dayanamadım sordum; söylemedi. Israr ettim ama o daha da ısrarcı çıktı. ‘Bir şey yok’ deyip duruyordu. Oysa vardı, ben görüyordum. Aramızda, görünmez bir duvarın birdenbire ortaya çıkışını da gördüm sonra. Dudak büzdüm. Benden amatörce saklamaya çalıştığı paket, ondan bağımsızmış gibi duruyor, adeta birinin onu açmasını bekliyordu. Öyleyse neden benden saklıyordu? Yoksa beni sevmiyor muydu?

Önce başımı yere eğdim, sonra yüzüne çevirip titrek bir sesle; ‘Beni artık sevmiyorsun değil mi?’ dedim. ‘Tabii ki seviyorum’ cevabı alıp devamında onu ikna edecek bir konuşma yapmayı planlamıştım. ‘Bunu gerçekten öğrenmek istiyor musun?’ deyince nasıl bir korku ve endişe hali okunduysa yüzümden bana acır gibi baktı. Boğazıma kaçan bir kılçığı çıkarırcasına öksürüğe benzer bir sesle çıktı ağzımdan ‘Evet’ sözcüğü. ‘Madem öğrenmek istiyorsun o halde söyleyeyim. Kabul ediyorum seni gerçekten sevdim, yani sevmiştim. Ama şimdi… Nasıl desem… Bitti sanki.’

Duyguların, zaman karşısında ne kadar güçsüz olduklarını ilk defa bu kadar açık bir şekilde görmüştüm. Korktum. Gerçek olduğu halde bütün duygular zamanla değişebiliyordu çünkü. Değişime uğraması önceki halinin yalan olduğunu göstermiyordu elbet ama neden tek bir duygu bile sonsuza kadar aynı kalamıyordu. Hemen bir pişmanlık sardı korkunun ardından. Pişmanlığımın sebebi de kendi kendimi korkutmamdı. ‘Gerçekten mi?’ diyebildim sadece. O da bana öyle bir cevap verdi ki yıllar yılı unutamadım; ‘Cevabından korktuğun soruları sorma!’

Evet, her şey bu kadar basitti işte. Cevabından korktuğun soruları sormayınca hayat daha güzeldi. Yüzleşmek dedikleri nedir ki? Yüzleşmekmiş! Sadece tahmin yürüt, işine gelmiyorsa oradan hemen uzaklaş. İlla yüz yüze gelmeye ne gerek var.

Her hediye paketinin içinden güzel oyuncaklar, şık aksesuarlar ya da mis kokulu, ölene kadar saklanabilecek ev eşyaları çıktığına inanmış biri olarak ilk defa boş bir hediye paketi görüyordum. Eskiden içinde hissettiği o geçici ‘sevginin’ hatırına, kabul edilebilirliği artsın diye süslenmiş bir hayal kırıklığıydı bu. Boş paketimi almış, evime dönerken gözlerinin özgür kaldığını gördüm. Onları üzerinde sabitleyecek başka birisini bulabilir, onu da geçici de olsa sevebilirdi artık.

Bu sefer aynı hataya düşmeyeceğim. Senin de gözlerinde aynı o farklılık, aynı içi muhtemelen boş olan o ucu yırtık hediye paketi var. Cevabından korktuğum soruyu sana sormayacağım. Tahmin edebiliyorum ve tahmin ettiğim şey, hiç de işime gelmiyor. Hemen senden uzaklaşmalıyım, daha doğrusu yine yüzleşmekten.

Ben bu gece, o cevabından korktuğum soruyu sormadığım sürece o hediye paketi de açılmayacak. Sen, ‘bugün olmadı, yarın’ diyeceksin içinden. Ama yarın da, en azından göze hitap etsin diye süslediğin hayal kırıklığını, koyduğun paketi açacak biri olmayacak.


Etiketler:
İstihdam