01/12/2014 | Yazar: Eser Gündüz

Diyorsanız ki biz kolektif olarak bir şeyi kutsallaştıracağız ve bu düşünce bir kişiye ait olmayacak, gelin üretenleri, üretimleri kutsallaştıralım.

Dünya üzerinde kutsal olan ne var diye sorsam sizlere. Hatta salt kutsal olan ne var? Pek çoğu anne der, öğretmenler der, hatta bu ülke insanı Atatürk der, peygamberler der. Her iki insandan birinin kutsallaştırdığı liderlerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz biz.

Anne ve baba çocuk yapmayı isterler, yaparlar. Çocuğa sorma şansları yoktur. Sırf kendi isteği ile bir şey yapan insanı, yaptığı şey kutsallaştırmaz. Minnet etmek zorunda değildir insanlar. Minnet, kötü durumda olanı iyi duruma getirmek sonucunda olmaz mı? Atatürk, bu ülke için bir şeyler yaparken, bunu yapmayı seçtiği için yapmıştır. Öğretmenler kutsal değildir. Keza öğretmenler yaptıkları iş karşılığında ücret alan birer çalışandır.
 
Daha somut gerçekliklere geleyim. Yukarda dedim ya, her iki kişiden birinin lideri… İşte o kutsal liderler (bin odalı saraylarında yaşayan liderler), vatandaşı açken, sıcacık sarayında mutlu mesut yaşarken kutsal mıdır sizce?
 
Şimdi kızmayın hemen. Bu düşünce mutlak doğru değildir. Bu düşünce bir gerçekliktir. Eser Gündüz’ün gerçekliğidir. Buraya Ahmet’i koysanız Ahmet’in, Ayşe’yi koysanız Ayşe’nin gerçekliği olacaktır.

O yüzden kimse katılmak ve hak vermek zorunda da değildir.

Diyorsanız ki biz kolektif olarak bir şeyi kutsallaştıracağız ve bu düşünce bir kişiye ait olmayacak, gelin üretenleri, üretimleri kutsallaştıralım. Mesela işçileri kutsallaştıralım. Hepsi üretir. Marangozu kutsallaştırabiliriz mesela. Ve bunun gibi birçoğunu.
 
Şükran Moral’i kutsallaştırabiliriz diyorum bir de. Ürettiklerini.
 
Neden dediğinizi duyar gibi oldum!
 
Sanat ve sanatçı asırlardır tartışılır dünya üzerinde. Bazı toplumlar hakkını verir, bazıları yerden yere vurur, bazıları asar, bazıları el üstünde taşır. Sanat sanat için midir, sanat toplum için midir bilinmez ama ülkesindeki, yaşadığı topraklardaki acı gerçekleri birer tokat gibi gösteren sanatçı kutsal değil de nedir? Hele de ürettikleri.
 
Gazetecilerin, sanatçıların, tiyatrocuların, piyanistlerin, şairlerin, türkücülerin öldürüldüğü, susturulduğu, sürüldüğü bir coğrafyada böylesine üretimlerin var olması, canlı kanlı görülebilmesi kutsal değil de nedir?
 
Neler yapmıyor ki Şükran Moral, neler göstermiyor, neler anlatmıyor ki?
 
Kadının yaşadıklarını bu toplumda, el kadar çocukların gelin olmalarını, erkek egemen toplumu, gelenekleri, tabuları ve pek tabi hiyerarşiyi.
 
Ötekileştirilen insanları, transları ve yaşadıklarını, dramatik bir halden öte, tüm çıplaklığıyla gösteriyor bizlere. Sanatı ve sanatını elinde bir silah gibi kullanıyor. Sıkıyor kurşunları zihinlerimize zihinlerimize.
 
Şiddeti her yönüyle, empati kurarak, kuramayanlara da kurdurarak zorla ve illa yaşatıyor, anlatıyor.
 
Bir kadın bedeni üzerinden, kan ve kesikler ile ten ile acı gerçekleri gösteren Şükran Moral benim bu ülkede yaşım itibariyle gördüğüm ender sanatçılardan biridir.
 
Daha nicelerinin doğması dileğiyle…   

Etiketler:
İstihdam