31/03/2016 | Yazar: Tayfun Atay

‘Din her şeydir’ diyen bir anlayışla ortaya çıktığınız için, şimdi bu taciz olayının Ensar’la, İslâm’la, dinle ilgisi yok diye ikna çabanız da karşılık bulmuyor.

Ensar Vakfı ile ilgili tartışmanın geldiği noktayı sakin ve soğukkanlı olarak, hiç öfkeye kapılmadan, kimseye de köpürmeden ama gayet de keskin bir eleştirellikle değerlendirmeye çalışalım.

Ortada, bünyesinde sistematik bir çocuk tacizinin tüm korkunçluğuyla ifşa olduğu “dini bütün” bir kurum var. Ve bu olaya karşı yükselen tepkilerin, söz konusu kurumun dinî aidiyetini de işin içine katması karşısında savunmacı bir refleksle hareket edenler var. Bunların en çok öne çıkmış olanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu…

Bakan, içerisinde sistematik bir çocuk tacizinin süreklilik arz eder hale geldiği İslâmî vakfı, bu hadisede “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plâna çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” şeklinde savundu. Bu, sosyal medyada infiale yol açtı ve Bakan da aldığı tepkileri kendisine yönelik bir linç kampanyası olarak değerlendirdi.

Ardından dün sabah bir televizyon programında Hürriyet’ten Deniz Zeyrek’in yaptığı yorum da büyük tepki çekti. Deniz, hadisenin kendisi ile hadisenin vuku bulduğu kurum arasında ayrıma gitmek gerektiğinden bahisle izleyicilerini “sağduyulu” ve “objektif” olmaya davet ederek tacizci sapıkların her okula, her yere sızabileceğini söyledi. Yani tacizle Ensar’ı, daha genelde de “İslâm”ı özdeştirmeye gitmeyin demek istedi.

Bundan öte Bakan Ramazanoğlu’na yönelik eleştirileri “nötralize etme” yolunda, “Ben çok iyi tanırım kendisini, bir anne olarak böyle bir düşünceyi aklından geçirmesinin bile mümkün olmadığını adım gibi biliyorum” dedi.

Ona da sosyal medyada hayli taşkın tepkiler yöneltilmiş.

Aslında Bakan da, Deniz de söylenen herhangi bir sözün doğruluğunun, yanlışlığının, geçerliliğinin, geçersizliğinin nasıl da “bağlam”la ilişkili olduğunun güzel bir örneğini sergilemişler.

Tamam, nasıl ki herhangi bir meslek alanında çalışan birinin işlediği suç, o alanın bütününe genellenemez ise dinî bir vakfın içerisinde yaşanan bir taciz nedeniyle de o kurumu bütünüyle, aidiyetini de işin içine katarak suçlamak kabul edilemez.

Edilemez ama bu ancak “normal” zamanlarda olur.

Türkiye, özellikle “din” açısından normal bir zamanın çok uzağında ve bunu Bakan Ramazanoğlu, hem de “taraf” olarak gayet iyi biliyor. Deniz’in de gerek gazetecilik tecrübesi, gerekse gazetecilik yaptığı kurumun karşı karşıya olduğu sorunlar itibarıyla bilmemesi mümkün değil.

Yoksa sadece “Alnı secde görüyor mu, görüyor, o halde yeterli” denilerek mi alınıp görevlendirildi?!

Daha uç noktaya çekelim: Diyelim ki bir eşcinsel bireyi, cinsel yönelimi böyle ama aynı zamanda son derece dindar, kalbinde Allah inancı ve sevgisi olan, “pedagoji” de bilen bir öğretmeni ne böyle bir vakfın, ne de bir eğitim kurumunun kapısından dahi geçirmezdiniz değil mi?

Ama, pedagoji hak getire “pedofil” bir adamı, alnı secde görüyor diye yurdun kapısından içeriyi bırakın, çocukların yatağına kadar sokabilmişsiniz işte!..

Böyle olmuş olması büyük olasılık. Çünkü 2002’den beri iktidardaki partinin üst düzey bürokrasiden sıradan memuriyete kadar pek çok zemindeki görevlendirmeleri “Alnı secde görüyor mu, görmüyor mu” kıstasından hareketle yaptığı çok yazıldı.

Türkiye 15 yıla yakın zamandır “Din her şeydir” diyen bir siyasi anlayışla yönetilmekte.

“Dindar nesil” diye tutturmuş bir siyasi iradeyle malûl.

Sadece ve sadece dinden hayır, iyilik, doğruluk, dürüstlük, güzellik ve ahlâk hasıl olur diye düşünen bir siyasi aklın hâkimiyeti altında. Adeta “insan olma”nın ölçüsünü tamamıyla dine dayandıran bu “dinbaz” iktidar ikliminde toplumun laik kesimleri yaşam biçimi itibarıyla yıllardır hem tehdit, hem baskı hem de yok edilme algısı-kaygısı içinde yaşıyor.

Ve hayatın her milimetrekaresine dini soktuğunuzda, işte o zaman taciz de, sahtekârlık da, namussuzluk da, ahlâksızlık da, hırsızlık da dine sirayet edebiliyor. Bu yüzden, yani “Din her şeydir” diyen bir anlayışla ortaya çıktığınız için, şimdi bu taciz olayının Ensar’la, İslâm’la, dinle ilgisi yok diye ikna çabanız da karşılık bulmuyor.

Dini her şeyin ölçüsü yapan sizsiniz.

Şimdi toplum da bu iğrenç tacizi değerlendirirken sizin koyduğunuz ölçü üzerinden hareket ediyor işte.

Sızlanmaya hakkınız yok.


Etiketler:
nefret